bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. Bakkala girdim iki ekmek aldım. Biri normal (1 tl) diğeri taş fırın ekmeğiymiş (1,25 tl). Sadece iki ekmek aldım. Adam hesap makinasını çıkardı. İki ekmeğin fiyatını topladı. Şaka değil Hesap makinasını çıkardı. Yavaşça tombul parmaklarıyla, makinayı masaya koydu. Değerli bir plağı pikaba yerleştirircesine hem de. Yüz ile bin iki yüz elliyi topladı. Sonuç bin üç yüz elli çıktı.
    Kafası karıştı. Deli falan değil bu adam. Bildiğin normal bir adam. Karikatürize bir tipi de yoktu. Bir adam ne kadar normal veya ne kadar sıradan olabilirse o kadar sıradandı. Terleyeceği kadar uzun sürede olmadı bu olaylar. O yüzden tersizdi alnı. Ama tersiz alnını eliyle sildi. Kafasını kaşıdı. Hesap makinasındaki c harfine bastı. Tekrar topladı. Bu sefer bin iki yüz elli ile bin sayısını topladı. Sonuç şaşırtıcı derecede daha yakındı. İki bin iki yüz elli çıktı.

    Cebimde iki buçuk lira vardı. Her şeyi 2 aynı ekmeği almakla bitirebilirdim. Ya iki tane 1 liralık alıp 2 lira uzatıp çıkatdım ya da 2 tane 1,25 liralık alıp 2,5 uzatırdım. Neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. Ben de onun yanlış sonucu alırken düşündüğü zamanla eş zamanda düşündüm. düşünceli tavrı takınmak istedim ama takınmadım. Çünkü suratımın öyle bir yapısı yok. Miyopum diye hep çatık kaşlıyım. Gözlüğümü neden yanıma almamıştım ki? Bir de ek olarak bunu düşünerek, o düşünebilme kabiliyetinin küfür sayıldığı kutsal mekana saygısızlık etmek istemedim sanırım. Düşündüm ama elimle tersiz alnımı silmedim ben. Hedefi taklit ediyormuş gibi algılanmak istemedim sanırım. Planlı bir hareket değildi. Tamamen motor refleksti. Yoksa düşünerek daha fazla küfre girmeye niyetim yok. En azından tombul parmaklı, normal adamın özel mülkünde.

    Çıkarken kapıyla aramdaki dört buçuk adımlık mesafe çok uzun geldi. Bu yüzden bu boş vakti değerlendirmeliydim. Acaba neden direkt 2,5 lirayı uzatıp üstünü bırakmamıştım? Bu üstten bakma gibi algılanabilirdi. Onun yerine neden 25 kuruşluk bir eşya alıp 2,5 lira uzatıp direkt çıkmamıştım? Düşünceler silsilesi arttıkça sanırım ufak bir anarşi iyi olur diye de düşündüm döreüncü adımı atarken. Durup döndüm. Sordum adama.

    İlk bulduğunuz sonuç mu daha yakındı yoksa ikinci bulduğunuz sonuç mu? Cevap vermedi. "Beyefendi size hayırlı işler demedim ki neden susuyorsunuz?" diye sormadım. İroniyi anlamazdı zaten. 1,25 ile 1 lirayı toplayamayan adam nasıl olur da böyle bir ironiyi anlardı? Daha doğrusu kişisel algılayabilirdi diğer tüm esnafa laf soktuğumu anlamadan. Sonuçta iki küçük sayıyı toplamamıştı. Ben de gerizekalı gibi sorumu tekrar ettim.
    Doğru cevaba en yakın sayı kaçtı? 1350 mi yoksa 2250 mi? İlk başlarda ben de tıpkı o an onun verdiği -2250- cevabın doğru olduğunu düşünerek 2250 sayısını uygun görmüştüm. Aslında öyle değildi.
    1350 sayısı, 2,25 sayısına daha yakın. Tam dokuz yüz sayı fark var.
    #147608 bursariaa | 6 yıl önce
    2kişiye özel 
  2. İki tane iki buçuk lira

    Güne başlarken misafirin çocuğunun, tütünümün içine bir bardak çayı boca ettiğini duyarak uyandım. Boca etmek ne demek onu bile bilmiyordum bu sabaha dek, gerçi duymuştum daha önce ama pek iplememiştim. Sabah sersemiyken ekmek al deseler afallayacak birine söylenecek cümle değildi. Anlamadım anlamında kafamı salladım. Hem cümleyi tekrarlayıp hem de beden dili yardımıyla veledi göstererek "ufaklık, tütününe çay boca etti ihihihi" diye kikirdeyip saçma bir ruh hâline büründü. Türlü şaklabanlıklarla kalbimi almaya çalışma çabasıydı heralde. Cümleden sadece tütün kelimesini anladığım için aradım kıymetlimi. bulamayınca anneme sordum, düzgünce anlattı çay dökülmüş kazayla olmuş minvalinde bir cevap verdi. Aha minvali de ilk kez kullanıyorum, uykulu olmasam onlara da aynı silahla karşılık verirdim de siktir et.

    Sözlükten boca etmenin anlamına baktım. Boşaltmakla herhangi bir ilgisi yoktu amk, rüzgar diyo gemi diyo. Fesübhanallah demeyip kalktım çünkü uyku sersemiyken hiçbir şey ağzımdan diyemiyorum. En azından fön makinasıyla kurtarırım umuduyla çöpe doğru koştum.

    Bu saatlerde kahvaltımız çöp çıkarmazdı. Bu yüzden çöp boş olurdu genelde. Yumurta seven yok, çay da zaten demlikte kalıyo. Her neyse murphy kanunu denilen olay bu ya. Bu gün kahvaltıda yumurta yenmiş, öğlen gelen misafirler de pastaydı börekti derken tütünümün de içinde olduğu çöp malum partinin miting bitiminden bile daha kirliydi. Değil o tütünü kurutup sarmak ağzıma sokmak, elimi bile sürmem.

    Tütün stoğum gitmiş evlat acısı gibi geldi bu durum Kendi ini uzatıyor, reddediyorum. Para desen ı ıh, aylardır iş bakınıyorum. Saçma sapan bir de gurur var üzerimde. Çocuğun annesi ısrarla aliyim yenisini diyo hayır diyorum. Onlar tek odada toplanmışken ben kalan üç odanın hakimi oluyorum. Abim taktiğiyle para arıyorum evde.

    Yazın sevinmek için, yazlık kıyafet cebine kışın para attım mı acaba diye düşünüp kontrol edeyim diyorum öyle saçmalıklar huyum değil. Para konusunda unutkanlığım da olamaz asla. Sabah kahvaltıdan sonra sigara içmem gerek yoksa kafayı yerim. Gittim kimsenin uğramadığı tapınağıma yani küçük balkona. Üşengeçliğime teşekkür ederek külü dökmemiş olmanın mutluluğuna, sigara krizi ağır basıyordu. küllükteki izmaritlerin yanmış ucunu makasla kestim hızlı hızlı. Ruhi çenet görse "inanılmaz en hızlı meslekli süper insanlar" türevi bir videoda üçüncü sıraya koyabilirdi el çabukluğumu. Her izmaritten bir gıdım tütünü döktüm kâğıda iki sigara yapıyordu yaklaşık.

    O anı tarifleyemem belki ama hissedebilir günün birinde bunu okuyanlar. Sigaralarımı sardıktan sonraki planım tütün için evde kuytu köşe para arayacaktım. Mutfakta bulaşık makinasının üzerine koydum. Sigaraları. Dayanamadım birini içtim. Normalde sigarasını sigarayla yakan biri olan ben, ikinciye ellemedim. Para bulursam ödül olarak içecektim. Hatta tütüncüye giderken yolda içecektim.

    Başladım aramaya yok. X-men kel adam gibi elimi kafama atıp düşündüm yok. Uzun saçlarım sinyal kesiyo galiba. Ne yapsam yok. Hiçkimse koltuk kenarlarına bile para düşürmemiş. Aklıma kutu geldi. Hani her evde olan, türlü alet edevatların bulunduğu çöp olmayıp işe de yaramayan her şeyin tıkıldığı. Onu açtım bin yıllık eski sarı bir tarak vardı kenara çektim, ufak kırılmış fotoğraf makinasının arkasında gözüme iki tane yırtık beş lira parçası ilişti. Birbirini tamamlıyorlar ama birbirinden farklılar. Paranın sağ üstünde B harfi ile, sol altında C harfi ile başlayan seri numarası dikkatli birinin gözünden kaçmazdı.

    Ama kim 5 lirayı kontrol eder ki, sahte para yapsam 20 lira yapıp marketlerin anasını ağlatırdım 20ye ses etmeyen 5e mi bakacak düşüncesiyle kendimi rahatlattım. Para bandı denen bandı ilk kez amacına uygun kullandığımı düşünmenin verdiği mutlulukla da ödülüm olan sigaraya yöneldim. Yok. İçeri girdim. Senin sigarayı yırtmış bizim oğlan ikikikiiki repliğini duymadan anladım suratlarındaki mimiklerden.

    İki tane iki buçuk liramı da alıp tütüncüye gittim. Kapalıydı. Cumaya mı gitti acaba diye düşündüm, bu günün cumartesi olduğunu hatırladım zaten mikrosaniyelik bir salaklıktı bu. Diğer tütüncüm ise 2 km mesafedeydi. Zaten takatim yok, üzerine ikinci tütüncüyle samimi değilim. Hem 5 liralık tütün alınca utanır insan, o 5 lira ise el yapımı olunca yerin dibine girer. Takatim yok ama dolmuşla gitsem 3 liralık tütün, sosyal deney çeken tiplemelere benzemek istemiyordum. Daha yolun başı olan dolmuşta azar işitmek var işin ucunda. Vazgeç. Az önce aklıma gelen cuma namazı fikri yine geldi, cami önlerinde çoğu zaman seyyar tütüncüler oluyordu. Koşsam yetişirdim. Koştum yetiştim. En ucuz ve iğrencinden tütün ve en iğrencinden bir adet espri de aldım. 5 liralık alsam ayıp olur mu diye sordum olmaz dedi. 5 liralık tarttı paraya baktı farketti ama güldü. "Ehehe iki tane iki buçuk lira ehehe tütünü ikiye bölüp iiki parça vereyim mi ehehe" yaptı. Bu gün duyduğum en iğrenç ikinci espriydi.

    Koşarak uzaklaşmadım ama hızlı hızlı eve gittim. En iğrenç 1. Espriyi duyacağımı bilsem gitmezdim. Sağolsun bir de sarma kâğıdı hediye etmiş tütüncü. Esprinin acısını unutturup entrymin başlığına isim olacak kadar kanım ısındı. Eve vardım. Mutluyum. Tütünümü poşetledim, benim bile zor ulaşabileceğim bir yere kaldırdım. Mutfağa girdim, sigara duruyor. Veledin annesi espri yapmış meğer sigaramı saklayarak. Espri yaptım ikikiki dedi. Cevaben "o kadar çirkin bir espri ki. bu espriyi yalnızca ama yalnızca buhran, bunalım tifo, karatifo ve dizanterinin kol gezdiği ortaçağ dönemindeki hapislerden birinde olup da mutsuzluktan artık en ufacık bir gülücük kırıntısına, hatta gülücüğün adına dahi gülebilecek kadar umutsuz bir kişinin sırf gülmeyi hatırlamak için yapacağı türden bir espri" demek istedim. Ama demedim. Gitmişlerdi. Sigaramı ve esprisini anneme emanet etmişti. Emanete hıyanet olmaz. Aynen aldım emanetlerini. O da Veledini almıştı. "Şükür gitti orspuevladı, en azından evdeki kâğıtlarımı bulup yırtmamış" cümlesi içimden bir fikir olarak değil de dışımdan kısık sesle söylediğim bir cümle olmuş. Annem küstü bana. Kaç yıllık arkadaşı sonuçta. İnşallah barışırız.
    #140693 bursariaa | 6 yıl önce
    0kişiye özel 
  3. İğrenç kelime şakaları

    İlerde başka bir yerde hesap açacak olursam, nickimi "köpek balığı bülbülü" yaparım iğrenç kelime şakalarının hastasıyım ehehehe hani shark köpek balığı ya ehuahauahuahaha Tamam vurmayın kendi kendime gülüyorum
    #140934 bursariaa | 6 yıl önce
    4kişiye özel 
  4. Bazen bazı hesaplarımın şifresini esenler otogarı yapıyorum. Öğrenseler bile girmek istemesinler.
    #150001 bursariaa | 6 yıl önce
    1kişiye özel 
  5. Çocukluk

    Yaşayamadığım dönem.

    Hayır hayır korkmayın. Yirmi sekiz kardeştik yeraltında yaşıyorduk sonbaharda toprak ıslandığı için de hastalanmamak için harabelere koşuyorduk bir röpteşambırı sekiz kişi nöbetleşe giyerdik gibisinden ajitasyon yapmayacağım. Maddi imkanlar yüzğnden yaşanmayan acıklı bir hikaye değil, inadım ve tuhaf çevrem dolayısıyla yaşayamadığım çocukluğumu anlatacağım bir miktar.

    Cidden geriye dönüp bakınca neredeyse hiç yaşayamadım. Durumumuz çok kötü değildi ama yaşadığımız sokakta çoğu ailenin çocuğunun çalışmasından ve herkesin herkesi tanıdığından dolayı oluşan garip bir ruh hâli vardı. 5 yaşından 7 yaşıma dek sokağımız bomboştu. mezarlıklarda su dökmeye giden, pazarda el arabasıyla dolaşan çekirdek sakız satan akranlarım boş bırakıyordu kutsal sokağı.

    Onları anca akşam yere serilen kilime oturan annelerimizle, ve kilimdeki çekirdekten bir avuç alabilmek bisküviden bir kaç tane aşırabilmek için geldiklerinde görüyordum. Saat 9 olmadan uyumaya gidiyorlardı yorgunluktan. Ben de mecburen evde takılıyordum.

    Okula gitmeden, abim ona salça olmayayım diye üç harf gösterir "bunları her birini 1 sayfa yaz. Yarısı küçük harf yarısı büyük harf olsun" şeklinde başından savardı. Okuldan önce okuma yazma öğrenmiştim. Sekiz gün boyunca benden kurtuldu. Sonra alfabedeki harfler bitti zaten. Bu kez arap alfabesi öğretti. Okula yazıldığım gün hoca harfleri anlatırken ben elime bir roman geçirmiş yavaşça okuyordum. Okumak kolaydı ancak algılamak zordu. Aynı sayfayı tekrar ede ede hallediyorduk. 2. Sınıfa yazdıralım mı diye sordular hayır dedim. Bizim sınıftakileri gözüm kesiyo dövebilirim. 2. Sınıfların yaşı büyük olur düşüncesiyle. Anlayacağın, herkesin daha ilk günden garipsediği bir ucubeydim onlara göre. Soğuk davrandılar hep.

    Yazları köy kıraathanesinde çalışır, yaşı bana en yakın arkadaşımın yaşının otuz sekiz olmasına aldırış etmeden işle giderdim. her türlü yetişkin bok püsürünü öğrendim. Zaten oyun oynanan bir yer değildi. 1 tane dama tahtası vardı. Geri kalan herkes damayı izler ve muhabbet ederdi. Yaz tatili bitince memlekete dönüp akranlarımın arasına girdiğimde epey sıkıcı gelirdi.

    2. Sınıfta leylekten geldiğimizi iddia eden bir velede doğum aşamalarını anlattıktan sonra yediğim toplu dayak "babamız anamızı nasıl s*kerr ulan" bağırışları v.s buzları çözdüğümüz okul arkadaşlarımla arama yine mesafe koydu. Yine aynı dönemde akranlarımın oynadığı tüm oyunlara aşina olmakla beraber hiç onlarla oynayamamanın (babanız annenizle seviştiyse benim suçum ne) derin üzüntüsüyle beraber galileo muamelesi gördüğüm için de biraz mutluydum.

    Zaten bir süre sonra dayak sıkıcı, oyunlar çekici geldiği için kanunlaşmış teorimi yalanladım galilei edasıyla. Tamam leylekten geldiniz dedim. Ama nefretim büyüktü onlara karşı. Sağ işaret parmağımı, yuvarlak yaptığım sol baş parmağın içine sokup çıkararak. " leylekten geldik, ama yine de babanız ananızı ehehe" yapmaktan da geri durmadım. Engizisyondan kaçış yok. Arkadaş edinemedim.

    Komşu ve aynı zamanda mahalle bakkalımız olan muammer abi ile takılmaya başladım sohbetlerini dinledim köydeki muhabbetlerden akılda kalan fikir kırıntılarını süsleyip kimi zaman yardımcı da oldum. Hayatımın çoğu kendimden büyük insanlarla takılmakla geçti.

    İlkokul sekizinci sınıftaylen İnternette gördüğüm "sadece seksenler tayfası bilir ehi ehi" denen tüm oyunları alt sınıfımdaki veletler oynuyordu. Sporcu kağıtları, topaçlar, gazoz kapağıyla taso yapma, zengin veletlerin sahip olduğu büsbüyük kafam kadar taso.. Örnekler arttırılabilirdi. Ama yine de zoruma gidiyordu. Sanki ülkede zaman bükülmüştü. Batıdaki "sadece seksenler bilir" saçmalığını doğudaki 90-2000 çocuklarının bilmesi, bana abilerinin eskilerini giyen, oyuncaklarıyla oynayan çocukşarı hatırlattı. Önemsiz bir ajitasyon olduğunu fark ettikten sonra üzerine gitmedim.

    O muhabbetleri okuyup bir yandan hüngür hüngür ağlayarak ataride metal slug oynayan ben atarinin tek arkadaşım olduğunu fark ettim. Öyle bulaştım ki o merete benim metal slug oynamam, kovboy oyunu oynamam ve snow bros 1 oynamam yasaklandı çok geçmeden. Kovboy oyununda zaten kaset bitince en baştan başlıyo 1 jetonla onlarca kişiyi bekletiyorum. Ben de snow bros 2ye sardım. Sadece onu oynamaya başladım. Her bölümde ististna 1 bölüm hariç tek topla yaratıkları öldürüp para yağdırıyor paraları topluyordum. Kaset bitince puan kısmına da adımdaki 3 harfi yazıyordum. Bu süre de kısa sürdü.

    Yeşilçam filmlerindeki Aşkı arayan ama otel odasına attığı eskorta sarılarak uyuyan zengin puşt gibi hissediyordum o makinalarla oynarken. Parayı atıyorum kutuya. Credits 1 yazıyor. Kısa süreliğine benim o makina. Hoş vakit geçiriyorum. Ama sonrası otel odası gibi. Sınıftakilere şans vereyim demiştim. "İnci diye bir yer var beni büyük sandılar liseli dediler leen" repliği keşke çok ufak bir espri kırıntısı olsaydı. Ama olmadı.

    Lise dönemim başladı orda da sağlık sebeplerinden dolayı sıfır arkadaşım oldu. Zaten sağlık sorunum olmasa arkadaş da edinemezdim. Yine tuhaf insanlar, yine "ben diyorsam doğrudur başkasının fikri püü kaka" kafasıydı. Öğretmenle arkadaş olayım dedim, başta güzel de oldu. Satranç öğretti oynadık. turnuvasını düzenledi katıl muhtemelen 7. Olursun ama yine de eğlenirsin dedi. Kabul ettim. Üçüncü rakibim sinir bozucuydu. İlk hamlede 180 saniye, ikinci hamlesinde ise yedi dakika düşündüğü için satranç tahtasını (kaliteliydi öyle rulo yapılan bez değildi) kafasına geçirdim diye diskalifiye oldum. Finale kadar çıkmıştı piç. Demem o ki hocayla da aram bozuldu.

    Sosyal medyada 30 yaşındayım mesleğimi sevmedim şimdi ise psikolojiye hazırlanıyorum 3. Sınıfım kendimce bir staj yapmak istiyorum diyerek insanları kandırıp dertlerini dinledim. 2008 yılındaki bir gönderimin altında " fener sizi sikçek orospevLatLarıı" şeklindeki çirkin bir yorumumu görmelerinden olsa gerek yaşım ifşa oldu. L harflerini büyük yazmama mı yanayım takım tutmamama rağmen delirtmek için holigan taklidi yapmama mı bilemedim ikisine de yanmadım. Hesabı kapadım direkt.

    Anlatsam çok daha uzun sürer ama arkadaşımla buluşmaya giderim birazdan muhtemelen. Uzun yoldan geldi gitmemek ayıp olur. Belki oğlu da gelir görmüş olurum. Yedi yıldır görmüyorum keratayı. Gerçi kahveye getirmesin. Her şey o köy kıraathanesinde başlamıştı benim için.
    #140707 bursariaa | 6 yıl önce
    0kişiye özel 
  6. Saçmalık no 788974 (herhangi bir argo-küfür kullanmak zorunda kalırsam o kelimeler tersten yazılıp kimseyi rahatsız etmemesi umulacak)

    "Büyük adam olacağım ben." aklımdan en sık geçen cümlelerden biriydi. Şu günlerde ise ancak mobilden kulzos'a girip takip ettiğim ve takip eden 4 kişiye bakıyorum. f5 çektiğimde yerleri değişiyor. Hedefim gerçekleşene dek f5 çekiyorum. dört üye de alt alta hepsinin de aynı sıraya gelince garip bir sevinç kaplıyor içimi. Konu bu değil aslında. Konu da yok zaten -ritkis- edin konuyu. yaklaşık bir aydır Afyon'dayım. bir haber bekliyorum. Gel diyecek sadece. oraya gideceğim ben de. İlerde büyük biri olursam eğer ben de gel dediğimde gelecek olan, gel dememi bekleyen insanlarla tanışık olabilirim. Genel konu büyüklük küçüklük değil, ezik edebiyatı da değil. sıradan herhangi bir günün saçma bir bakış açısıyla yazıya dökülmesi.
    Bir aylık süreç çok iğrenç geçti. Ev hapsinde gibi hissediyorum. Dışarıya kendi isteğimle çıkmıyorum. Çıkarsam eğer bedeni büyük kendileri küçük olan insanların (bana hep saçma gelen) muhabbetlerini çekmek zorunda kalacağımı biliyorum. Burada arkadaş gözüyle bakabileceğim samimiyette değil. kadın, kız, kavga, dövüş, araba üçgeninde dönüyor muhabbetleri. Ev hapsini tercih ederim. Tek problemim sigara. son günlerde yine sigarasız kaldım. stoklarım bitti. Birkaç kitap olsa hiç fena olmazdı aslında. Sigarasızlığımın bilmem kaçıncı günündeyim. Sıkıntıdan bazen çıkıp sokağı mahalleyi ezberlemek için dolaşıyorum. Daha önce hiç girmediğim siyah alanlara bakışlar atıp renklendiriyorum misali.
    Yine bir keresinde siyah alanlara renk getirme niyetiyle yürürken hayaller kurdum. herkesin çocukken yaptığını düşündüğüm hayallerden biriydi. 2 mafya alışveriş için siyah büyük araçlarını yanyana getirecek ve bir çantada mal diğer çantada para olacak. Filmlerde hep görürdük taraflardan birisi ihanet eder. Bu çatışmada sağ kalan hiç kimse olmayacak. Herkes herkese en az iki tane sıkacak. Ben de yanaşıp gizlice tüm adamların cebindeki sigara paketlerini toplayacağım. nereden baksan on günlük sigara yapar. Yemin ederim hayalin gidişatı buydu. bilinçaltıma hiç ama hiç engel olmadım. kendi hâlinde takılmasını seyrettim. başka zaman bu hayali düşününce bana Korkunç derecede saçma gelecekti emindim. Parayı da malı da almadı hayalimdeki ben. aklım sadece sigaralardaydı. Demek ki insan sadece kendinde eksik olanı hayal ediyormuş. ötesini berisini düşünmeden, plan yapmadan, gerçekçilikten uzak. Hayal bitince de bilinçaltımı uyardım. hayal de olsa mantıklı davranmak gerektiği konusunda ısrarcıydım. Sordum kendisine. " Hepsi farklı marka sigara kullanıyor olabilir. Bu da farklı farklı sigaraları içince boğaz ağrısı, balgam gibi problemlere neden olabilir. O zaman ne yapavaksın?" sarsılmıştı ancak kafa kafaya verdik. Tek kafaydık olsun ama kafamızı ortak kullandık. Gerçi kafa kafaya vermek de akılları ortaklaşa kullanmaktı boşverin. Biraz beyin jimnastiğinden sonra bütün sigaraları toplayıp en fazla hangi marka sigara varsa sadece onları almayı karar kıldık. en mantıklısı buydu. Bir gereksiz problemi daha çözmenin verdiği rahatlıkla yürümeye devam ettim. Hayal kurmak da hoşuma gidiyordu. Bu sefer daha gerçekçi hayaller kuruyordum. Hiç tanımadığım insanlara faydalı olacak türden hareketlerde bulunup, onları tıpkı masallardaki birer padişah hissiyle donatarak " dile benden ne dilersen" cümlesini söyletmeliydim. Henüz hayal aşamasındayken bile isteğim gerçek olacak gibiydi. Sevindim biraz. Karşıda annesiyle oyun oynayıp paytak paytak koşuşturan küçük bir çocuk vardı. annesini atlattı ve yolumun onla kesişeceği bir noktada çok tehlikeli bir konumdaydı. Yan tarafından hızla gelen arabayı fark ettim ben de çocuğa doğru yürüdüm hızlandım. Ürkmemesi için de gözlerinin içine baktım gülümseyerek. birbirine doğru koşan iki kişi gibiydik. Kaldırımda bir insanla denk gelirsiniz ya birinizin çekilmesi gerek ve aynı anda sağa sola gider gelir yerinizde sayarsınız. onu bilinçli yaptım çocuğa. kaldırımın ucundaydı sağa yöneldi sağa yöneldim. sol-sol, sağ-sağ derken 4 tekrar yaptık. Yerinde kaldığı için arabanın ona çarpmasını engelledim. Bunu ise çocuktan başka kimse görmedi. (bu kısım cidden uydurma değil, birden fazla kez başıma gelen bir olay dikkatsiz çocuğu oyun oynadığını hissettirerek kurtarmak). Annesi yedi sekiz saniye farkla gördü çocuğunu. iş işten geçmişti. ben de yoluma devam ettim. annesi yahut babası olaya şahit olsa teşekkür ettiklerinde direkt olarak sigara isteyecektim. sigaranın aklımda neden bu kadar yer ettiğini düşündüm.


    İlk nerede, hangi olayda kabul etmiştim bağımlı olduğumu? İzmir'deydi. Net hatırlıyorum. Ege'de okurken (izmir'i bilenler bilir mevlana mahallesi diye bir mahalle var okula yakın. Bim'in olduğu duraktaydı olay.) işte cuma günleri dersimiz yoktu. Sigarasız geçen geceyi uyuyarak atlatıp, öğlen vakti arkadaşlarımdan isteyecektim. perşembe gecesi erken uyuduğum için de cuma sabahına saat 7-8 gibi gözlerimi açtım. Canım çok sıkıldı. arkadaşlar hazırlanıp çıkmışlardı. Ben de sıkıntımı gidermek için yürümek için dışarı attım kendimi. Hayaller kurmuyordum pek o vakitler. Yürümeyi sadece kendimi yorup uykuma devam etmek için bir araç olarak gördüğümden dolayı hızlı yürümekten başka hiçbir şey düşünmemiştim. Taa ki onu görene dek. Durakta duran çok güzel bir kızdı. Fiziği de yüzü de çok güzeldi. İzmir'in en güzel kızı olmasa bile en azından benim gördüğüm en güzel kızdı. Normalde değil muhabbet etmek, onunla aynı ortamda iken elim titremeden çayımı bile içemezdim. Ama her şeye rağmen bana baktı gülümsedi. Kombinimle alay eden bir gülümseme değildi. içten bir gülümsemeydi. Hızlı yürüyüşümü kestim. Hint dizisi gibisinden bir şeyler oldu müzikler vs. Ben de ona baktım ama suratım sinirliydi farkında değildim. hâlâ alay ettiğini düşünüyor olabilirdi bilinçaltım. o anda kendimle girdiğim tartışmayı hiç ama hiç hatırlamıyorum. En net hatırladığım şey şuydu. İzmirin bana göre en güzel kızı ile aramızda yirmi metre mesafe kalmıştı. onlarca insan da durakta bekliyordu onunla beraber. ama ben onun dışında kimseyi göremiyordum. 268 numaralı otobüs geldi. O kibar güzel kızın dışındaki herkes saldırdı otobüse. biri paketinden yeni çıkardığı sigaradan ilk yudumunu almışken ne olur ne olmaz diye fırlatıp hayvanca sıranın önüne girdi. Kibar güzel kız harici herkes kapmıştı bir boş yer. O dışarda kaldı sonraki otobüsü beklemek için. ben de aramızdaki yirmi metrelik mesafeyi korumakla meşguldüm. tekrar döndü umutsuzca. benim de gitmiş olduğumu düşünerek belki de. asık suratıyla etrafa bakarken beni gördü yorgunluğunu unuttu. ben de ona doğru yaklaşmaya başladım. En ufak bir merhaba yeterliydi tanışmamız en azından normal iki arkadaş olmamız için. Ancak merhaba demedim. Kabul edilmemekten korktuğumdan yahut heyecanlandığımdan dolayı değildi sessiz kalmam. aramızdaki mesafe bir metreye düşene dek yaklaştım prensesime. Çömeldim, o adamın yere attığı sigarayı alıp derin bir nefes çektim. hızlı hızlı eve doğru yürümeye devam ettim. Sigaradan başka hiçbir şey düşünmüyordum o an yemin ederim. İşte bağımlı olduğumu kabul ettiğim an odur. Şehrin en güzel kızı ile bir fırt sigara arasında kalıp rezil olmayı umursamadan yerdeki sigarayı almak kesinlikle bir bağımlılıktı. o günden beri kendimden başka hiç kimseye anlatmamışımdır bu olayı.

    Her neyse. Bu olayı tekrar hatırladım çocuğun hayatını kurtardığım (ve az kalsın öleceğim) o mekanda. Eve doğru döndüm. Yürümeye devam ettim. Sigarasızdım ve başka hiçbir şeyi düşünemiyordum. Eve doğru yöneldim. Kitap yok, sigara yok. Kulzos dışında herhangi bir şey yok. Biri yayın açsa da katılıp dinlesem. bomboş olan müzik listem için, beğendiğim güzel parçaları indirip yürürken onları dinlesem. Bu gün de zaten yürüyordum bunları düşünüyordum. yeşil terliklerimin dibi aşınana dek yürüyorum şu sıralar.

    Büyük adam olmak isteyen Çok da büyük olmayan adam eve geldi. pcye oturdu. şu saçmalıklarından bilmem kaçıncısını yazmaya başlayacak. Bu cümleyi yazıp cümlenin başına döndüm ve yazmaya başlayacağım.

    #150103 bursariaa | 6 yıl önce
    1kişiye özel 
  7. Bu bir özel başlık talebidir.
    Edit: başlığı onaylayan kişiye teşekkürler.

    daha çok haddimi aşmayarak saçmalamak, ilerde bu saçmalıklarımı okumak bazen hüzünlenip bazen de gülümsemek için açtım. Ama bazen argo kullanmak ya da küfretmek gerekebiliyor. sonuçta akıldan geçen saçmalıkları yazıya dökmek bu olay. bu sebeple de eğer olursa küfür-argo kelimeler, tersten yazılacaklar. umarım bir problem olmaz. uyarıyı yersem de yıldızla sansür atarım.

    Sol framede sürekli görününce umarım küfür yemem onun yerine başlığı engellersiniz. Teşekkürler herkese. Kendime de.


    Spoiler değil

    -- spoiler --


    Spoiler butonunu amacı dışında kullanıyorum. Bunu, entry kirlenmesin diye yapmak istiyorum. Bu spoiler'da başlıkla ilgili alınan kararlar olacak.

    Ekleme 1 = Alınan karar: sadece gece saatlerinde yazmak sol tarafı meşgul etmemek.

    Ekleme2 = Hatırlatma: yazılan her şeyi uygun zamanda kontrol edip yazım yanlışları ve anlatım bozukluklarını gidermek.

    Ekleme3 = Bundan sonra mobilden yazma. Aklındakini unutturuyor, üst satırda ne yazdığını görmediğin için cümle devrik yahut kelimeler yanlış yazılıyor.



    -- spoiler --

    #140679 bursariaa | 6 yıl önce
    0kişiye özel 
  8. Tematik modu bu gün öğrendim. Artık sıklıkla kullanacağım. Bu da bir deneme entrysi. Hadi baaalım
    #141400 bursariaa | 6 yıl önce
    3kişiye özel