bir ingiliz, bir fransız ve bir rus adem ve havva'nın bir resmi önünde sohbet ediyorlarmış.
ingiliz: sakinliklerine bakın, ingiliz olmalılar.
fransız: saçma, ikisi de çok güzel görünüyor, kesinlikle fransızlar.
rus: ikiniz de yanılıyorsunuz. elbiseleri yok, kalacak düzgün bir yerleri yok, yiyecek sadece elma var ve kendilerine cennette oldukları söyleniyor. kesinlikle rus olmalılar.
Romanya lideri Çavuşevsku ile Reagan ve Gorbaçov lüks bir kruz gemisinde seyahat eder. Köpekbalıkları etraflarını sardığında Reagan şov yapmak için saatini denize atar ve korumasına seslenir: “John, git ve saatimi getir.”
Koruma düşünmeden suya atlar ve saati getirir. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der. Gorbaçov altta kalmaz saatini atar, koruması atlar getirir. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der. Çavuşevsku aynı şeyi yapar. Koruması kıpırdamaz. “Hayatta atlamam efendim” der. Kalabalık “Vaay, ne cesaret!” der.
Lenin, Stalin, Khrushchev, Brezhnev ve Gorbachev’i taşıyan tren rayların bitmesi sonucu aniden durur. Her lider kendisine özgü bir yöntemle sorunu çözmek ister. Lenin çevredeki işçi ve halkı toplayarak onları daha çok ray inşa etmeleri için cesaretlendirir. Stalin, tren halen hareket etmediği için mürettabatı vurur. Khrushchev ölüdürülmeyen mürettabata trenin ardında kalan rayların sökülüp önüne yerleştirilmesi için emir verir. Brezhnev perdeleri kapatıp ileri geri sallanarak tren hareket halindeymiş gibi davranır. Gorbachev lokomotifin önüne bir miting çağrısı yapar ve sloganı başlatan kişi olur: “Raylara hayır!” “Raylara hayır!” “Raylara hayır!”
Proleteryaya mensup üç işçi, hapishanedeki koğuşlarında konuşuyorlarmış, daha ilk günleri, tanışma faslı. Aralarında en yaşlı olanı:
"Ben işe hep on dakika geç geliyordum, "Sabotörlükten tutuklandım" demiş.
"Ben" demiş sarışın olanı, "işe hep on dakika erken geliyorum diye 'Ajanlıktan ceza yedim."
Üçüncüsü kocaman gözlerle iki işçiye bakmış ve "Ben" demiş, "işe hep tam zamanında gittiğim için tutuklandım."
Diğer ikisi, "Neyle suçlanıyorsun?" diye sormuşlar.
"Yurt dışından kaçak getirilmiş bir saate sahip olduğumdan şüpheleniyorlar."
Adamın biri dükkana girer ve sorar “Hiç etiniz yok mu?” “Hayır,” der görevli. “Bizim balığımız yok, et olmayan dükkan karşıda.”
"Ünlü amiral İvan İsakov (1894-1967) Stalin'den telefon alır. Stalin İsakov'un deniz kuvvetleri komutanlığına getirileceği müjdesini verir. İsakov "Yoldaş Stalin, ama biliyorsunuz, bir bacağım yok" der. Stalin'in cevabı yine nüktelidir: "Dert etme, bir önceki deniz kuvvetleri komutanının da kafası yoktu ama işini yapmasına engel olmadı bu".
-İçki dükkanı sırasında bekleyen bir işçi “Yeter artık, yerimi tut, Gorbachev’i vurmaya gidiyorum,” der. İki saat sonra döner ve sırada ayrılmış olan yerini alır. Arkadaşı “Onu öldürdün mü?” diye sorar. İşçi “Hayır, oradaki sıra daha uzundu,” der.
-Bir öğrencinin haftalık kompozisyon ödevinden bir cümle: “Kedimin yedi adet yavrusu oldu. Hepsi komünist,” Aynı öğrencinin bir sonraki haftaki kompozisyonundan: “Kedimin yedi yavrusu da kapitalist,” Öğretmen öğrenciye bir hafta önce yavruların komünist olduğunu hatırlatır. Öğrenci, “Ancak şimdi gözlerini açtılar,” diye açıklar.
sovyetler birliği döneminde bir muhalif elindeki bir tomar kağıdı kızıl meydan'da dağıtmaya başlamış. biraz sonra kgb ajanları gelip adamı yakalamışlar, ama bakmışlar ki dağıtılan kağıtlar boş. gene de adamı götürüp mahkemeye çıkarmışlar. boş kağıtları dağıtan adama, ilk celsede, "rejime muhalefet, parti'yi eleştirmek vs." bir sürü suçtan uzunca bir hapis cezası verilince, adam itiraz edecek olmuş: "iyi ama kağıtlarda hiçbir şey yazmıyordu ki..." hakim cevap vermiş: "bu ülkede yaşayan herkes neler yazması gerektiğini biliyor."
maksim arkadaş, diyalektik yöntemin kudretini yadsıyordu. konu üzerine kgb'ye sohbete çağırılınca ise diyalektiği yadsıdığını yadsımaya başladı. böylece yadsımanın yadsınması yasasını bizzat bireysel pratik içinde keşfetmiş oldu.
stalin, hitler ve churchill tanrının huzuruna çağırılır. "sizlere bir iyi bir de kötü haberim var. kötü haber 1 yıl sonra kıyamet kopacak; iyi haberse 1 yıl boyunca istediğinizi yapabileceksiniz" der. ancak gidip bunu halklarına duyurmasını ister.
hitler halkın karşısına geçer: üstün alman ırkı size tanrıdan bir iyi bir de kötü haber getirdim. kötü haber 1 yıl sonra kıyamet kopacak; iyi haberse 1 yılda istediğimizi yapabileceğiz. saf alman ırkından bir almanya bizi bekliyor!
churchill halkın karşısına geçer: sayın ingiliz halkı size tanrıdan bir iyi bir de kötü haber getirdim. kötü haber 1 yıl sonra kıyamet kopacak; iyi haberse istediğimizi yapabileceğiz. tüm dünyayı egemenliği bizi bekliyor!
stalin halkın karşısına geçer: yoldaşlar size iki kötü haberim var. birincisi 1 yıl sonra kıyamet kopacak. ikincisi tanrı diye bir şey varmış boku yedik!
1) İki sovyet askeri nöbetteyken birisi diğerine "sende benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" diye sorar. Diğer asker "evet" diye yanıt verir. İlk asker "O zaman sanırım seni vurmalıyım" der.
2) Sovyetler Birliği'nde votkayı fazla kaçıran sarhoşun biri "Diktatöre ölüm!" diye bağırıyormuş. Polisler adamı alıp ayıltmış ve Stalin'in karşısına getirmiş. Stalin adama: "Yoldaş kimi kastediyordun?" diye sormuş. Adam da "Hitler'i kastediyordum" demiş. Stalin bu sefer polise dönmüş: "Yoldaş peki sen kimi kastediyordun?"
Gürcü delegeler Stalin’i çalışma odasında ziyaret eder. Görüşme bitip delegeler odadan çıkarken Stalin piposunu aramaya başlar. Kağıtların altına, masaya bakar bulamaz. Bunun üzerine siyasi polis şefi Lavrenti Beria’yı çağırır: "Gürcüleri koridorda yakalayıp bak bakalım. Pipomu onlardan biri mi almış?" Beria koşarak çıkar. Bir süre sonra Stalin piposunu masanın altında bulur. "Beria, gel buldum pipoyu gerek kalmadı." Beria cevap verir: "Biraz geç kaldınız efendim. Delegelerin yarısı piponuzu aldığını itiraf etti. Geri kalanı da sorgulama sırasında öldü!"
bir kişi kentte çıkan büyük bir yangından sonra KGB merkezini arar. Arayan kişi, “Yapabileceğimiz bir şey yok, KGB de yangından nasibini aldı,” cevabını alır. Beş dakika sonra tekrar arar ve cevap aynı olur. Üçüncü kez aradığında, operatör sesini tanır ve “Neden arayıp duruyorsun? Sana KGB’nin de yandığını söyledim” der. Arayan kişi “Biliyorum, sadece duymak hoşuma gidiyor” cevabını verir.
Birde çernobil dizinden; "Bir oda büyüklüğünde, çok gürültülü çalışan, aşırı derecede yakıt harcayan ve elmayı üçe bölen şey nedir? - Elmayı dörde bölmek için yapılmış sovyet makinasi."
-Bir adam karısı ve küçük çocuğu ile araba sürmektedir. Polis arabayı kenara çeker ve adama alkol kontrolü için nefes testi uygular. “Gördün mü?” der polis, “Sarhoşsun.” Adam makinenin bozuk olduğunu iddia ederek itiraz eder ve polisi testi karısı üzerinde denemeye davet eder. Testte karısı da sarhoş çıkar. Adam bıkkın bir şekilde polise çocuğunu test etmesini söyler. Çocuk da sarhoş çıkınca polis omuz silkerek “Evet, belki de bozuktur,” der ve gitmelerine izin verir. Adam karısına polisin duyamayacağı bir şekilde “Gördün mü? Sana çocuğa beş gram votka vermenin bir zararı olmayacağını söylemiştim,” der.
-Almanya’ya Marx’tan hangi miras kaldı? Doğu Almanya’ya Komünist manifestosu; Batı Almanya’ya Sermaye (Kapital).
-Amerika’da risk: On arabadan birinin freninin bozuk olduğunun bilinmesine rağmen bu arabalarla yarış yapmak. Fransa’da risk: On şarap şişesinden birisinde öldürücü zehir bulunmasına rağmen söz konusu şarapları içmek. Rusya’da risk: On kişi arasında birinin ihbarcı olduğunun bilinmesine rağmen bu ortamda siyasi fıkra anlatmak.
-
-Sovyetler Birliği'ni neden seviyoruz?
-Bizi kurtardığı için.
-Amerika'yı neden sevmiyoruz?
-Bizi kurtarmadığı için.
-Parti sekreteri, Rabinovic’e sorar: ”Parti üyelerinin son toplantısında neden yoktunuz?” Cevap: «Partimizin son toplantısı olduğunu bilseydim, gelirdim.”
Fransa’dan Ermenistan’a göç eden bir Ermeni, Sovyet istihbaratının takibine takılmamak için Paris’te kalan ağabeyi ile şöyle anlaşır: «Orada durum kötü ise, ben sana mektubu yeşil mürekkeple yazacağım.” Bir zaman sonra ağabeyine şöyle bir mektup gelir: «Her şey gayet güzel, ev verdiler, iyi bir iş bile temin ettiler, her şey dört dörtlüktür, ufak tefek eksikler var kuşkusuz, örneğin hiç yeşil mürekkep bulamadım.”
Poliklinikte bir hasta, kulak-göz doktoruna randevu almak ister. Danışmadaki hemşire, böyle bir doktor olmadığını, ya göz muayenesine yahut kulak-burun-boğaz doktoruna gitmesini söyler. «Hayır,” der vatandaş, «bana kulak-göz doktoru lazım!” «Peki, nedir şikâyetiniz?” der hemşire. – «Duyduğum başka bir şey, gördüğüm başka…”
Nikita Kruşçev bilgisayarların tarihi komünizme doğru ilerletmeye yardımcı olup olamayacağı konusunda şüpheciydi. Yine de denemeye istekliydi ve Sovyet sosyalizmini ekonomik olarak desteklemek için bir süper bilgisayar istedi. Çoğunlukla yetenekli ve en iyi eğitimli Sovyet mühendisleri bilgisayarı kurdu ve tamamlandıktan hemen sonra makineyi test etmesini talep ettiler. Hala ikna olmayan Kruşçev, hayal edilemeyecek kadar karmaşık bir soru sormaya karar verdi: “Komünizme ne zaman ulaşılacak? Metalik bir ses ‘On yedi kilometre içerisinde’ diyene kadar kutu tıkırdadı ve tıkırdadı. Kruşçev güldü ve sorusunu çok net bir şekilde telaffuz ederek tekrarladı. Makine hiç gecikmeden ‘On yedi kilometre içerisinde’ yanıtını verdi. Yoldaş çok sinirlendi ve pahalı makinenin aptallığından şikayet edebilmek için mühendislerini çağırdı. Teknisyenler şaşırmışlardı çünkü daha önce yaptıkları her test yeterli olmuştu, bu yüzden bilgisayardan nazikçe cevabını açıklamasını istediler. Masanın üzerinde duran makine korkusuzca şöyle dedi: ‘On yedi kilometrelik sonuç, yoldaş Kruşçev’in her beş yıllık planla komünizme bir adım daha yaklaşacağımızı söylediği son konuşmasındaki verilere dayanmaktadır.’
Yaşlı bir kadın yerel yönetime soru sormak için ofise gider ancak ofise gidene kadar soracağı soruyu unutur. “Emeklilik maaşınızla mı iligliydi?” diye sorar görevli. “Hayır, ayda 20 Ruble alıyorum, bu yeterli,” diye cevaplar kadın. “Daireniz ile mi ilgiliydi?” diye sorar görevli. “Hayır, üç kişiyle paylaştığım ortak bir dairenin bir odasında kalıyorum, iyiyim,” der kadın. Aniden soracağı soruyu hatırlar: “Komünizmi kim icat etti? Komünistler mi yoksa biliminsanları mı?” Görevli gurula “Tabii ki komünistler!” der. “Ben de öyle düşünmüştüm,” der yaşlı kadın, “Eğer biliminsanları icat etmiş olsaydı öncelikle köpekler üzerinde denerlerdi.”
Bir Amerikalı bir Rus’a Amerika’nın çok özgür olduğunu ve eğer isterse Beyaz Saray’ın önünde durarak “Ronald Reagan’ın canı cehenneme!” diye bağırabileceğini söyler. Rus der ki “Bu hiçbir şey. Ben de Kremlin’in önünde durarak ‘Ronald Reagan’ın canı cehheneme!’ diye bağırabilirim.”
Lenin yönetmek nasıl olur gösterdi, Stalin nasıl yönetmek gerekir gösterdi, Kruşcev bir aptalın ülkeyi yönetebileceğini gösterdi, Brejnev ise herhangi bir aptalın ülkeyi yönetemeyeceğini gösterdi.
SSCB gizlilik konusunda Dünya’da birinci sıradadır. Örneğin, Fransa’da bir şirketin fabrikasındakiler aynı firmanın diğer işletmesinde ne üretilir bilmezler; İngiltere’de bir laboratuardakiler komşu laboratuarda hangi konu üzerine araştırma yapılır bilmez; ABD’de bir masada çalışan kişi, yan masada neler üzerine yorumlar yapılıyor bilemez; SSCB’de ise çalışanın kendisi de ne yaptığını bilmez.