Sevinçten, takdirden, ne diyeceğimi bilemediğimden ötürü bir kez olsun haddimi aşarak, kendisini bundan sonra "devrimci" diye anacağım başkanımız.
Cumhuriyet'ten sonra bu ülkenin görüp görebileceği, daha doğrusu "yav he he" denildiği / denileceği halde faaliyete geçecek olan en büyük projeye imza atarak, gerçekten halkı düşünerek, soyguna / tekele dur diyerek bulunduğu yeri ne kadar hak ettiğini usanmadan, sıkılmadan gözlere sokmaya devam ediyor !
Ayağına taş değmesin.
Selam, saygı, şükran ile.
İstanbul'da yeni taksi dönemi!
Edit : Bir taksi projesine bile bu kadar sevinmemizden ötürü; bu ülkeye cumhuriyetin kuruluşundan beri artı değer katacak en ufak bir hizmetin yapılmamasından, palyatif çözümlerden başka bir aksiyon alınmamasından, lafa değil de icraata ne kadar aç olduğumuzdan, durumu varın siz anlayın.
1994 yılında başlayan bir iktidarı 2019 yılında sonlandırmayı başarabilmiş ve bu halka umut aşılamış tek insandır.
şimdi bazı zerzavat "neden o, neden başkası için değil, bu neyin tepkisi?" falan diye boş boş laflar ediyor ya. hah şimdi ilk cümleye dön ve tekrar oku. hala anlamadıysan buraları tekrar oku ve tekrar ilk cümleye dön. hala anlamıyorsan beyin nakli düşün. çünkü sendeki ölmüş.
Başgan son yılların en acayip manevrasını yapıp ibb'ye bellini imzalı fatih sultan mehmet tablosunu satın aldırarak bir çağı kapatarak yeni bir çağı başlatmıştır. artık robot, dinozor tartıştığımız günlerden 15. yüzyıldan kalma rönesans tablosu tartıştığımız günlere atladık. yirmi senedir ecdad muhabbeti yapıp istanbul'un fethini kutlayan adamlar da dut yemiş bülbül gibi kalmış durumda. övseler olmuyor, yerseler olmuyor... (bkz: gentile bellini)
adam çoluğunu çocuğunu alıp üç beş gün palandöken'de kayak tatiline gitti. olay oldu. lafa nereden girsem bilemedim. ekşide yazan işsizler bir haftadır kayakla yatıp imamoğluyla kalkıyorlar. onlari geçtim. an itibariyle demirören grubunun cnn türk kanalında koca koca adamlar oturmuş bunu tartışıyor. akıl alacak iş değil.
evet elazığ'da deprem oldu. herkes elinden geldiğince destek oldu. istanbul belediyesi de seyyar yemekhaneden tut, itfaiyesine gereken katkıda bulundu. imamoğlu bizzat kendi de gidip bölgeyi ziyaret etti. ne işi var dediler.
hayat devam ediyor deprem bölgesine yapılan ziyaretten sonra da yarıyıl tatilindeki çocuklarını aldı palandöken kayak merkezine gitti. oraya gitmeyip konya'daki tropik kelebek bahçesine de gidebilirdi. pek farkı yok.
netice itibariyle belediye bütçesinden harcırah çıkarıp araştırma inceleme bahanesiyle courchevel'e gitmedi.
sorun çoluğunu çocuğu alıp bir yere gitmekte mi, kayakta mı onu da anlamadım. benim okul yıllarımda şubat tatilinde uludağ'a gidilirdi. biz hiç gitmedik gerçi. zira babama kalsa daha dağa varmadan zatürree olurduk. daha olmadı çığ düşebilirdi, ayu çıkabülüdü. pimpirikli adamdı rahmetli. kardan kıştan da nefret ederdi. ama giden giderdi işte. öyle süper lüks bir şey değildi kayağa gitmek. memleket fakirleştikçe kayağa gitmenin de algısı değişti. anlaşıldığı kadarıyla sekizinci ölümcül günah kayağa gitmek artık.
"sekiz yaşındaki kızımın çocukluğunu ıskalayamam" diyerek çok güzel bir hayat bilgisi dersi vermiş politikacı.
Bu sözün ders olduğunun ayrımına şu memlekette kaç kişi varır, kaç kişi itibar eder o ayrı konu.
İnsani yönlere sahip olmanın "zayıflık" olarak algılandığı bir kültüre sahibiz. Oysa lider seçmek demek geleceği belirlemek, çocuğunu emanet edeceğin ortamı hazırlamak demek. Baba gibi baba işte, öbür beton suratlı politikacıların arasında farklı geldi biraz.
"özlemişiz" desem anlatım bozukluğu olacak. insani yönü ağır basan bir politikacı görmemişim ki şu ülkede.
Umudum kalmadı benim. Yaşım kırkı geçti gitti, geriye az bir şey kaldı ömürden. Kalan sürede de düzeldiğini görecek kadar vaktim kalmadı.
Adamın karşıtları insani tarafına vurdular. Sevenleri bile "sırası değildi başgan" dedi. Haklılar da. Umudumu kıran da haklılıkları oldu.
Daha da takip etmiyorum politika falan. Zaten hazzetmezdim.
Neyse, ne diyeceğim başgan. Kız önemli. Aynen böyle devam. İmkanın varsa ailenle ilgilen. Hep birlikte mutlu olun. Herkes mutlu olsun aslında, sana özel bir mutluluk talebim yok ama mutlu ol tabi.
Diyorum ki imkanın varsa kaç git. Kafa dinle. Ormana kamp yapmaya falan gidelim birlikte.
Diğerlerini de boş ver ne halleri varsa görsünler.
Siyaseten durduğu tarafı / politik görüş ve ideallerini / varsa icraatlarını beğenmek zorunda ve oy vermek zorunda olmadığınız; lakin eleştirirken de biraz izan, az biraz ahlak, çok azıcık ucundan da dürüst olmanız gereken kişi.
Bazı zamanlar "İnsanlık o kadar da öldü mü yahu?" şaşırarak sorarız ya;
-İsmini bile anmak istemediğim bir hastalığa yakalanmış ve sonrasında ne yazık ki hayatını kaybetmiş bir kardeşimize, yine ismini bile anmak istemediğim bir şahıs tarafından dilenciymiş gibi para uzatan,
al
-Sırf kendi tarafında değil diye, üstelik bir rektör tarafından; kim bilir çocukları boğaziçi üniversitesi'ni kazandı diye ne kadar mutlu olup, binbir zorlukla çocuklarını okutmaya çalışan aileleri düşünmeden çocukların burslarını kesen,
(bkz: melih bulu)
bunu da al
ve şu an vaktim olmadığı için benzer tonlarca örneğini sayamayacağım rezil / insanlıktan nasibini almamış zihniyete yukarıdaki soruyu sormak isterdim ama insan dedim değil mi? Pardon.
Bu saatten sonra insan olmayı öğrenemezsiniz ama olsun; belki feyz alırsınız biraz :
2020 yolunda bir türbede elleri arkada bağlı biçimde gezerek saygısızlık yaptığı düşünüldüğü için hakkında soruşturma açılan ilk insan olabilir kendisi. İşin acı tarafı böyle bir nedenle hakkında soruşturma açılması değil, Türkiye şartlarında benzeri soruşturmaya konu ilk insan olmayabileceği ihtimali bence. gece yarısı ampul satışının yasaklandığı ülke amk, ne okusam şaşırmıyorum.
2 Nisan 2019 itibariyle Mustafa Kemal'in kabrinde, fikri hür, vicdanı hür bir birey olarak yemin etmiş bulunmakta olan istanbul büyükşehir belediye başkanı'dır. Biz de kendisine yeminini her an hatırlatmakta geri durmayacağız...
Belediyeciliğini, siyasetçiliğini ya da şahsi olarak kendisini sever ya da sevmezsiniz, bunu tartışacak ya da kendisini savunacak değilim, lakin bir siyasetçiyi kendi parasıyla yediği yemek, yaptığı tatil ya da özel hayatındaki herhangi bir aktiviteyle eleştirmek bana çok abes geliyor. Neticede kendisi melek de değil robot da. Elbette yiyecek, içecek, sarhoş olacak, gezip tozup eğlenecek hatta inanır mısınız kahkaha falan da atacak(!)
Nedir yani beklenen bu insanlardan? kendilerine ait olmayan paraları kapalı kapılar ardında çatır çatır yerlerken karşımıza dikilip arsızca sırıtarak "dişinizi sıkın, kombiyi kısın, sıçmayın ki acıkmayın..." demeleri ya da kafamıza bir şeyler fırlatmaları mı?
Şu her şeyi kutsallaştırma huyumuz ne zaman bitecek bizim? En çok da Her konuda özgürlüğü savunan insanların, başkalarının özel hayatıyla böylesine meşgul olup onlardan insanüstü davranışlar beklemelerini samimiyetsiz buluyorum.
Neticede kendisi bir insandır ve yaşamını imkanları dalihinde en iyi şekilde sürdürmek de en doğal hakkıdır.
yine bir kesimin eleştirisine hedef olmuş. bu sefer ingilizcesi yüzünden.* neymiş, ingilizce iktisat mezunuymuş, ne biçim konuşuyormuş da, ne biçim 16 million demiş...
vay vay vay... "akdeniz'e white sea derler", "where is kravat" diyen adamı çılgınca alkışlayanlar ingilizce uzmanı olmuş da haberimiz yokmuş. tabii ingilizceyi böyle şeylerden öğrenirseniz, bu size çok acayip gelir.
seçimlerde daha karşısına çıkardığınız aday bırak doğru düzgün türkçe cümle kurmayı, ğ'yi nerede nasıl kullanacağını bilmiyordu. bir diğeri de prompter gidince gece gözleri araba farlarına takılı kalıp, kalakalan kedi gibi bakıyor. imamoğlu gitmiş prompter'sız ingilizce konuşma yapıyor.
ama oh yea, ekrem bizi dünyaya rezil etti. hadi oradan.
ne amaçla tutuklandığı çok belli olan politikacı. neden diplomasının iptal edildiği de.
daha komik olanı kendisi gibi diploması iptal edilenlerin arasında yıllarca üniversitede hocalık yapmış, yurtdışında yayınları olan birisinin de olması. şimdi o hocadan ders almış galatasaray üniversitesi öğrencilerinin de diploması iptal edilecek mi? neticede usulsüz bir şekilde diploma aldığı iddia ediliyor.
eklenti: eğer cumhurbaşkanı adayı olma potansiyeli taşımasaydı bile bu adam büyük yolsuzluklara bulaşmazdı. çünkü ibb koltuğuna oturduğundan beri adamın kuyusunu kazmaya uğraşıyorlar. periyodik olarak hep bir kayyum muhabbeti döndürüyorlardı zaten.
100+ sabıka kayıtlı insanların, karısını parçalara ayırarak kestikten sonra 6 yıl içinde ortalığa tekrar salınanların, mevcut konumları sebebiyle hepimizin adı gibi hırsız ve hain olduğunu bildiği halde dokunul-a-mayanların, 40 tanesi çocuk 80 kişiyi, heyecanla gittikleri tatilde diri diri yakanların, 300'e bağlarız diyerek insanları yaşarken mezara koyanların, bebek katiline önder diyerek unutturmaya çalışanların, geçinemiyoruz diye anayasal hakkı olan yürüyüşünü yaparak ekmeğini arayan 70 yaşındaki emeklileri sokaklarda coplayanların, pudra şekerleriyle senin benim paramla en pahalı araçlarla gezenlerin, kahvesine altın dökerek, eline dolarlardan çiçek demeti alanların, enkazların altında yakınlarına mesaj atarak bağıra bağıra ölen insanların moloz yığınlarının üzerinde sırıtarak gezenlerin, devletin çadırını depremzedeye satanların, vergilerinizi biz başka yere harcadık pardon diyenlerin, bir gece vakti tanklarla tüfeklerle şehirlerimizi tutanlara hoca efendi gel artık bitsin bu özlem diye bağıranların, çocuklarımıza üç kuruş yardım yapılmazken, memleketini bırakıp kaçan çoğunluğu ne idiği belirsiz hiçbir bağımızın olmadığı kakalak sürüsüne tonla para ayırıp besleyenlerin, millet karton evlerde, elektriksiz prefabrik yapılarda otururken afrika ülkelerine bilmem ne binası dikenlerin, 4 bin lira ikramiye anana babana reva görülürken beş uçakla 10 arabayla amerika'ya gidenlerin, atı alıp üsküdar'ı geçenlerin, anamızı da alıp gitmemizi isteyenlerin, kanser hastalarının cebine para sıkıştırmaya çalışanların, şehit babalarını tekmeleyenlerin, vatan için ölen şehitlerimize kelle diyenlerin, 1 sene boyunca nefes almadan çalışıp geleceği için sınava giren çocukcağızların emeklerini ona buna satanların, kpss de 1. olmuş 5. olmuş pırıl pırıl insanların yerine 70. yi alıp mülakatı geçemedi o yüzden eledik diyenlerin, çocuğuna pantolon alamadığı için canına kıyan babaların hak ettiği paraları ona buna dağıtanların,..........elini kolunu sallaya sallaya gezdiği memlekette "tutuklanmasının" yerinde olduğunu söyleyenlerin olduğu kişi, istanbul'un seçilmiş belediye başkanı.
konu diplomaysa bu konuda ilk önce konuşulacak çooook uzun bir konu var biliyorsunuz, bu yüzden bunu geçiyorum.
anlamak istemediğiniz şey sanırım bu sistem. bu adama yapılanların yapılma amacı ortada, bunu görmek şart. bundan sonra ona gelene kadar neler neler var suç teşkil eden ve hukuksuzluğu ortada olan.
geçen gün kaldırıma 17 cm taştığım için bana kesilen bin küsürlük cezaya itiraz ettim. tamamı yanlış park etmiş araçların arasından böyle bir ceza uygun görülmüş ki, inanmazsınız ama tek doğru park eden de bendim. inanırsınız aslında. biri bana böyle bir şey anlatınca hemen inanıyorum çünkü daha acayipleri oluyor. ben o 17 cm'e kurban olurum. kaç liraysa da öderim, ama sen önce etraftaki tüm hukuki düzeni sağlayacaksın. sonra benden isteyeceksin. ha şimdi çıkıp gelmeyin işte herkes senin gibi yaparsa tabii bu düzen değişmez falan, keşke herkes benim gibi yapsa. 17 cm kaldırıma taşmak bugüne kadar yaptığım tek hukuksuz eylem olabilir. (anayasa baz alınmıştır)
yaaa işte , ekrem de o hesap. leş gibi ellerle adama saldırıyorlar. ilk önce sen yıkanacaksın kardeşim, sonra detaylı bakarız içine dışına. ama sen bu şekilde devam, bize, ona gelince "olmaz" diyorsan asıl sana olmaz derler. diyorlar da, diyeceğiz de.
geçen gün miğfer'in yazdığı şu girdi son derece yalın ve güzel özetlemişti zaten, Ekrem imamoğlu/#295555
yaptım oldu bitmeli artık. o hukuk, o anayasa herkese. anayasa mahkemesinin kararını sallamam diyeceksin, sonra kendin kafana göre yasa uygulayacaksın. olmaz cancağızım olmaz.
hem seçim kampanyası süresince, hem de seçimlerden sonra yaptığı açıklamalarla, seviyeli, ılımlı siyasetçilere ne kadar hasret kaldığımızı kanıtlayan, bir katakulliye kurban gitmediği takdirde istanbul büyükşehir belediye başkanı olacak siyasetçi. inşallah bozulmaz, böyle de devam eder. "artık istanbul normale dönsün, mutlu olsun. işimize bakalım."
hak yemedi, yedirtmedi. atatürk'ün izinde, atatürk'ün askeriydi. Lakin hakkı yenildi ve söylediği gibi; bir avuç insan, hem 16 milyon insanın, hem de kendisinin hakkını yedi.
Yine de Akp'nin 25 yıldır yapamadığını, 18 günde yaptı. Meclis canlı yayınları, halka sunulan şeffaflık, hoşgörülü, kucaklayıcı ve birleştirici dili, öğrenci akbili ve su indirimi dahil şahane işlere imza attı.
Umut verdi, umutlandık. İnanç aşıladı, inandık. Kucaklayın dedi, kucakladık. Tebessüm etti, kahkaha attık. Sevdi, sevdik. Şimdi de herşey çok güzel olacak dedi, "herşey çok güzel olacak başkan" dedik. Olacak da. Herşey çok güzel olacak başkan.
31 mart'ta baharı getirdik, 23 haziran'da yazı getireceğiz.
Kendisi kayak tatili yaparken bir başkası da mecliste yazlık sarayının yapımı için kanun çıkarmakla meşguldü. Kısacası vatandaşın yaşadığı sıkıntı kimsenin sikinde değil aslında. Kendi adıma deprem olmasa da ekonomik olarak boktan bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde yatta ya da dağda tatil pozu verilmesinden pek hazetmiyorum. İmamoğlu kendi adına haklı; çocuklarıyla geçireceği zamanı kaybetmek istemiyor. Bu noktada "Beğenmiyorsan başka iş seçecektin" gibi önermelerde çok saçma geliyor bana. Özel sektörde çalışıp işsiz kalma korkusu yüzünden yıllarca tatil hakkını kullanamayan insanlar var çevremde. Kaldıki süreci de çok güzel yönetti aslına bakılırsa. Genede yaşanan deprem felaketinden sonra böyle bir tatil biraz bencilce olacak belki ama doğru gelmiyor bana; Zamanlama yanlış. Ben olsam muhtemelen kayak tatilini iptal ederdim mesela, başka türlü vakit geçirmeye çalışırdım çocuklarımla. İşin biraz da kayak tatilinin elit görünmesi cephesi var sanırım oluşan bu antipatide.
Bu ülkede ne yazık ki bazı iş kollarında taşıdığınız sorumluluk aile hayatınızı sekteye uğratacak mesailer yüklüyor günlük yaşamınıza. Her şeye rağmen bir babanın çocuklarıyla geçireceği zamandan feragat etmeme kararlılığına da saygı duyuyorum.
O değilde bir dönem televizyon ekranlarında "çok çalıştığım için eve geldiğimde çocuklarım biraz da bize vakit ayır diyordu" diye salya sümük ağlayıp pr yapan adam gördü bu gözler. Bu açıdan İmamoğlu en azından dürüst davranmıştır.
Politika halkla ilişkiler, bir imaj oyunu. Twitter kadar hafızası var insanların. Bu algı penceresinin darlığını belleyip ona göre hareket etmek lazım.
Obama da işinde gücünde bir başkandı ama kriz dönemlerinde golf oynaması hep suratına çarpıldı, sadece kendisine değil, partisine puan kaybettirdi. her kare görüntüsü ekip çalışmasıyla pür dikkat servis edildiği halde.
Giydiği ceketin renginden bir konuşmada kac kere "türk" diyeceğine kadar hesaplar kuşanıyor rakipleri. Tamam doğal olsun da toplumunda hareketlerinin akıldan ziyade refleksle değerlendirildiğinin de farkında olsun.
Eminim buraları okuyor çok da merak ediyordur öğütlerimi. O yüzden yaziyorum.
muhtelemen birilerinin bir siyasi partiye şirin görünmek için 7 mayıs 2023 tarihinde mitinginde çıkan olaylara müdahale etmediği istanbul büyükşehir belediyesi başkanı.
tabii bu şirinlik gösterisi ters tepince de, bu sefer "imamoğlu yaptırdı!" demeye başladılar.
o kadar amatörce yapılan bir iş ki, troller bile ardlarını toplayamadı... eto'o bitmiş demek ki, eskiden daha yaratıcı işler yapıyorlardı...
son dakika haberleriyle ışid tarafından suikast girişimi yapılacağı üzerine bizzat istanbul emniyet müdürlüğü,valilik ve içişleri bakanlığı tarafından korumaları başta olmak üzere emniyet birimlerinin uyarılmış olduğu istanbul büyükşehir belediye başkanı. durum hangi açıdan oluşmuş olursa olsun (iddia,yalan,sindirme vs) tünelin ucunun hiç de güzel bir yere gitmeyeceğinin sinyallerinden biridir bana kalırsa. bunun dışında kemal kılıçdaroğlu için de aynı şekilde suikast iddiaları dolaşıyor son günlerde.
Hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilen istanbul büyükşehir belediye başkanı.
Bu karara varana dek skandallar silsilesi yaşadık. Bir gazeteci, dosyaya bakan hakimin iki yıldan az ceza vereceğini öğrenmiş ve bu hakimin bu fikrini 'çevresiyle' paylaştığını daha sonra da bu fikrindem ötürü baskı yediğini, iki yılın üzerinde ceza vermesi öğütlendiğini iddia etti. Zira tck 53'teki kısıtlama için iki yıldan fazla ceza gerekmekteydi. Ertesi gün İmamoğlu da bir televizyon programında bu iddiayı destekledi. Devamında söz konusu hakimin görev yeri değiştirilerek iddia doğrulanmış oldu. Burada şöyle bir sorun var: biz bu hakimin vereceği kararı, duruşmadan önce niçin öğrendik? Hakim, dosya hakkında elbette hukukçu çevresinden görüş alabilirdi, deneyimli meslektaşlarıyla konuşabilir, hocaların görüşlerine başvurabilirdi. Fakat -belki de yediği baskı görülsün diye- ihsas-ı rey niteliğinde görüşünü paylaşmış olması zaten bir sorundu. Hakimin reddi sebebiydi. Yakın çevresiyle paylaştığı yazılmıştı fakat önemi yok bir günde tüm Türkiye öğrendi.
Hakaret suçu için hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmesini yanlış bulan bir vatandaş olarak ben dahi önceki hakimin dosyaya devam ettiği senaryoyu yanlış bulacaktım. Çünkü oyunu belli etmişti. Şu an yaşıyor olduğumuz ihtimalde ise hakaretin var olup olmadığını bir kenara bırakalım, hakaret suçunun cezalandırılma sürecini izlediğimizde göreceğimiz şey çoğunlukla bir tarafın üzerinde sallanan bir sopa gibi oluşudur. ifade hürriyeti, seçme ve seçilme hakkı gibi kurumlara kısıtlama getirir bu cezalar. Ya da medya eliyle de iyice şişirilerek güçlü bir gözdağı bombası oluşturur.
Ayrıca yukarıdaki yazarın da belirttiği gibi ben de kararı görür görmez şöyle düşündüm; şimdi hdpliler "yeaa nasılmış, bize de olduydu" diyecektir. Fakat aynı gerekçe ve yöntemle olmadığından sadece 'milli iradeye müdahale' gibi bir pencerede buluşabilirler İmamoğlu dosyasıyla. Bu noktada birleşilecekse bir dahaki sefer de akpliler yıllar önce görülüp kıyısından dönülen akp'nin kapatılma davasını örnek gösterebilirler ve yine aynı pencerede olurlar. O davada da gerekçe bambaşkadır. Şu durumda ben, siyasetçilerin hiçbir şekilde koltuklarından alınamayacağı bir zemindense hakaret suçuyla böyle sopaların gösterilmediği bir zemini tercih ederim. Sürekli siyasetçiye verilen o güvencenin yarısını hakime ver, kararının arkasında çok da güzel durur eminim.
İmamoğlu hala İstanbul büyükşehir belediye başkanıdır. Fikrimce cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Üzüntüm, imamoğlu'nun tam da içinde bulunduğumuz sisteme uygun bir cumhurbaşkanı adayı olmasıdır. Sevincim, henüz yoktur.
hakkında, 1 yıl önce avukatlık ruhsatı almış, samsun barosuna kayıtlı av. elif özge çankaya tarafından suç duyurusunda bulunulmuş, resmileştirilemeyen seçim sonuçlarına göre ibb yeni başkanı.
tecrübesiz avukata göre İmamoğlu'nun suçu: kamu görevini usulsüz olarak üstlenmek. 2017'de ruhsat aldığı için 2016'da Yargıtay tarafından alınan karardan da haberi olmuyor maalesef.
Ceyhan mumcu tarafından paylaşılan yargıtay 5. ceza dairesinin 2016/5090 sayılı kararına göre " kamu görevine ilişkin sıfatın kullanılması" suçun meydana gelmesi için yetersiz kalıyor. kim vermiş buna ruhsatı demekten geri kalamıyorum?
6 mayıs mağduriyetinden sonra facebook'ta pıtırak gibi imamoğlu destek grupları türedi. kiminin 150 bin takipçisi var. kiminin 15 bin. en az on ayrı grup saydım. önce adam olun da tek grupta birleşin. ne dediğiniz ne yaptığınız belli değil. evvela bir olmak gerek, birlik olmak gerek. her işimiz bir acayip.
Kuzenle falcao'un karşılanışı sırasında en çok neyi sevmiştim biliyonuz mu? Onca insan toplanmış falcao derken, adam kızı artık ne dediyse, kızıyla ilgilendi, kucağına aldı falan. Bu değer vermektir.
Bu adam tatilini uzun zaman önce planlamış, hasbel kader deprem zamanına denk gelmiş. Yoksa ortada sittir et depremi biz palandöken'e gidelim durumu yok yani.
Yardımını yaptı, ilgisini gösterdi... hatta orda ne işi var diyen de çıktı. Millet istiyor ki, tribünlere oynasın, kameralara oynasın, riyakarlık yapsın, haybeden extradan deprem bölgesinde kalsın.
Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyıktı... bıyıklarını konuşuyor şu an herkes. Hepsi bu.