Barındırdığı bir diyalog ile beni uzun saatler boyunca bitkisel hayata sokan, düşünsel sistemimi iflas ettiren, ve evet; tam da çocukken düşündüklerimi, söylemek isteyip de söyleyemediklerimi yazıya döken enfes bir romandır.
İsimleri, kelimeleri tam hatırlamamakla beraber şöyle bir şeydi;
"Anne : Oğlum, başımızda bir erkek yok diye üzülüyor musun ? Çocuk : Hayır anne, sen de üzülme sakın; büyüyünce seninle ben evleneceğim.."
Tarihi kurgu olarak yazılmış bir orhan pamuk romanı.
olayları farklı karakterlerin, hatta nesnelerin gözünden anlatması güzel.
unutulmuş bir çok kelimeyi kullanması güzel.
tarihi bir ortamı hissettirmesi güzel.
kitabın içinde yakalanabilen güzel tespitler de var.
ama cümleler uzun, devrik ve boğucu. inat edip zorlanarak bitirmiştim. cidden inat ettim, 'ben ne kitaplar bitirdim, bu kadar insanın bir bildiği vardır belki sonunda sürpriz vardır ' motivasyonu ile zar zor okudum.
okuyalı yıllar oldu. gereksiz yere uzatılan konular, tasvirlere daldıkça yaşanan konudan kopmalar olduğunu hatırlıyorum.
dünyada bu kadar tutulmuş olmasının nedeni başka bir dile çevrilirken kaybedeceği fazla bir şey olmaması.
belki de öncesinde puslu kıtalar atlası okumuş olmak bende baklava üstüne yenen sütlacın yavan gelmesi durumunu yaşatmıştır.
yavan gelmişti ne diyeyim. hani güzel ama, abartılacak kadar da güzel değil.