Romantizm koksa da sahaf kelimesi, aslında karaborsacıdır sahalar bir yönden ve bu yönleriyle o romantizmi öldürmektedirler.
Az sayıda basılacak, tek baskı yapacak veya baskısı bitecek kitapları tezgah altı yapıp piyasada bulunamadıklarında, ellerindekileri ederinin beş on katı fiyatına gün yüzüne çıkaran kan emicidir bir çoğu...
Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur, cümlesiyle birazcık paralel giden yönlere sahip yerlerden.
Adını sanını duymadığınız bir Ton yazarla doludur. Genellikle ucuza, klasikleşmiş kitapları veya ilgi alanımıza yönelik olan kitapları almaya çalışırız fakat benim gözüm, çoğu zaman bu ismi duyulmamış yazarlara kayar.
Acaba bu kitabı yazarken kitabın geleceği hakkında ne düşünüyordu, hayatta kalıcı olmayı düşünyor muydu, derim kendi kendime.
Kitap da yazar gibi sessiz sessiz keşfedilmeyi, reenkarne olmayı bekler. Samimi mekanlar şu sahaflar, kapitalizme ayak uydurabilenler dışında gelecekte pek fazla kalmayacak gibi, ne yazık.
iş modeli, alındığında fazla para etmeyen malları uzun dönem stokta tutup, değerlendirdiklerinde satmak olan dükkancı.
tüm dünyada irisinden ufağına tedarik zinciri anlayışı depodaki malı sıfıra yakın tutmak, envanter azaltmak iken bunun tam tersi modelde iş yapan birine "sen neden aldığından çok pahalı satıyorsun" demek anlamsız. zaten o binlerce kitap arasında üç dört tanesi değerlenecek diye onca malı sergide depoda bekletiyor sahaf dediğimiz. malların uzun süre satılmayacağını kabul ederek başlanan her ticarette mecburiyettir bu.