kitap bir çocuğun dilinden anlatıldığı için çoğu öğretmenin çocuklara önerdiği kitaplar arasından, ilk kitap olduğu gerçeği karşısında şaşırıyorum. bu kitap kemikleri sızlatan acılarla dolu, bu kitap hayatın tüm gerçeklerini minicik yaştaki bir çocuğun okkalı bir şekilde, her anlamıyla yaşadığını anlatan bir kitap. tek acısı oynadığı bilgisayar oyununda yenilme hüznü olduğu günümüz çocuklar için fazlaca ağır bence. ben bile bu kitabı ilk okuduğumda günlerdir kitabın ana karakteri olan zeze'yi bir türlü aklımdan çıkaramadım. ağır bir çocukluk geçirmedim fakat zeze'nin yaşadıklarından sonra, hep zeze'nin yanında olmak istedim. iyi bireyler yetiştirmek için öncelikle çocuğa yaşama sevinci yaşatan bir kitap önerilmeli. zaten intihara sürüklenen bir çok gencimiz var halihazırda. bu yüzden bu kitap bir çocuk kitabı değildir aksine yetişkin kitabıdır.
kitap sadece acı gerçeklerle kalmayıp yer yer güldürüyor da. bu okuyucuyu daha da odaklıyor kitaba. ben bir günde bitirmiştim kitabı. o kadar acıydı ki mutlu son beklentisi içersinde olduğum için, kitabı bitirmek istemiştim elime aldığım gün. diğer türlü zeze'nin acılarını her okuduğum gün yeniden yeniden yaşayacaktım. ah canım zeze'm! her yetişkin senin yüreğin kadar olgun olabilse keşke...
totoca: neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun? zeze: sen ne yapıyorsun ki? totoca: kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına uğramamış oluyorum.
“Sevgiyi oluşturan ufak tefek şeyler”in anlatıldığı bir büyükler için çocuk kitabı.
“Daha çok anlat,” dedim. “Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.”