1. ''iktidar her yerdedir der. okul, kışla, kilise, fabrika, buralar iktidarın üretildiği yerlerdir ve buralarda iktidara boyun eğme, itaat etme öğretilir. örneğin; ilk olarak okulda öğrendiğimiz, kapıyı çalıp içeri girmek, zil çalınca sınıftan dışarı çıkmak.

    akıl hastaneleri ve hapishanelerin ise toplum üzerinde dolaylı baskı kurmak yoluyla iktidarı sağladığını söyler. ona göre, ne hapishanelerin amacı mahkumu ıslah etmek ne de akıl hastanelerininki akıl hastalarını tedavi etmektir. bu sayılan yerler, dışarıdakiler üzerinde dolaylı bir kapatılma tehdidi oluşturarak, onları itaat etmeye, iktidara boyun eğmeye koşullandırır. bu anlamda modern toplum da bir nevi hapishanedir. kim olduğunu bilmeyiz ama izlendiğimizi bilerek davranırız.''

    şeklinde çok haklı tespitlerde bulunan 20. yy filozofudur. bir de yaşasa hdp'ye oy verirdi.
    #162268 memosh usta | 5 yıl önce
    0filozof 
  2. 1926 - 1984 yılları arasında yaşamış fransız düşünür, sosyolog, psikolog ve tarihçi.

    Özellikle yaşamın geneline yaydığı "iktidar" konusunda yazmış olan filozofun yaşadığı dönemden itibaren bugüne dek güçlenerek fikirlerinin daha büyük kitlelerce kabul gördüğünü söyleyebiliriz.

    58 yaşında aids yüzünden ölmeseydi eğer, daha, çokça rahatsız ederdi muhtemelen erki elinde bulunduranları bu kafasını çok sevdiğim adam.

    Ukde: bonham
    #114486 ida vera | 6 yıl önce
    0filozof, psikolog 
  3. "her zaman akıllı değildim, okulda gerçekten çok aptaldım ... [orada] daha dikkat çekici ve benden bile daha aptal bir çocuk vardı. bu güzel çocuğa kendimi sevdirebilmek için, ev ödevlerini yapmaya başladım; - ve bu sayede akıllı oldum,böylece onun ödevlerini yaparak bir adım önünde kalabiliyor, ona yardım edebiliyordum. bir bakıma güzel çocukların ilgisini çekebilmek için ömrüm boyunca entelektüel şeyler yapmaya çalışıyorum. " demiştir kendileri.
    #143361 hobgoblin | 6 yıl önce
    0filozof 
  4. "yazmak, konuşmaktan çok farklıdır. artık kendimize ait bir yüzümüz olmasın, yazımızın altına saklanalım diye yazarız aynı zamanda. kağıt yaprağının etrafındaki, yanındaki, dışındaki, uzağındaki hayat, eğlenceli değil sıkıcı ve kaygı yüklü olan, başkalarına gösterilen bu hayat gözümüzün önünde duran ve efendisi olduğumuz o kağıt dikdörtgene dağılsın diye yazarız. yazmak aslında yalnızca varoluşun değil bedenin de bütün tözünün kalem ve yazının kanallarından kağıdın üstüne çizdirdiğimiz şu küçücük izlere akıtılmasıdır. yazarken kurduğumuz hayal, boş kağıt üstüne çizdirdiğimiz hem ölü hem geveze olan şu karalamalardan ibaret olmak, daha doğrusu sadece onlarda yaşamaktır. ama uğuldayan hayatın harflerin hareketsiz uğultusu içinde dağılmasına asla ulaşamayız. kağıdın dışında hayat hep kaldığı yerden devam eder, hep çoğalır, sürer; küçük dikdörtgende sabitlenmez hiç, bedenin ağır hacmi kağıdın yüzeyine yayılamaz bir türlü, o iki boyutlu evrene, o saf söylem çizgisine geçemeyiz asla, metnin çizgiselliğinden ibaret olacak kadar süzülüp incelemeyiz asla, ama varmak istediğimiz hep budur."
    #204337 beren and luithen | 4 yıl önce
    0filozof, psikolog 
  5. balkonda esrar yetiştiriyordu rahmetli.
    foucault denince akla kafayı "söylem"le bozmuş, sosyal bilimci, öğretim görevlisi postmodernist kadınlar gelir. solcu çocuklar onları kazanmaya çalışırlar ama onlar "beni ikna et" derler, ikna olmazlar. kampüsün gülleridirler, ne tür erkeklerle sevişirler acaba... şeytan diyor ki: ah simdi akademiye kapak atmak vardı, "akademide bi koltuk ve bir de çek defteri"...
    #114495 zil 130 | 6 yıl önce
    0filozof 
  6. bir zamanlar köy enstitülerinde okutulurmuş.
    #123391 fly | 6 yıl önce
    0filozof 
  7. michel foucault'nun clermont-ferrand'daki tez sunumuna dair, henri gouhier'in kaleme aldığı jurinin raporu;

    ''20 mayıs, clermont-ferrand edebiyat ve beşeri bilimler fakütesi'nde öğretim görevlisi bay michel foucault, doktora amaçlı tezini sunmuştur:

    -kant: antropoloji. giriş, çeviri ve notlar. mösyö hyppolite tarafından rapor edilmiş ek tez.
    -deliliğin tarihi. mösyö canguilhem tarafından rapor edilmiş ve ikinci okuması mösyö lagache tarafından yapılmış ana tez.

    jüride, ek tez için mösyö gandillac ve ana tez için başkan da bulunuyordu.

    bay foucault tarafından sunulan iki eser oldukça farklı: bununla birlikte övgüler ve eleştiriler oldukça titiz olacaktır. büyük bir kültür, güçlü bir kişilik, entelektüel bir zenginlik; işte bay foucaul'nun en belirgin nitelikleri. savunma yalnızca şu yargıları teyit edebilecektir: her iki sunuşu da, açıklığı, anlaşılırlığı, nereye gittiğini bilen, tereddüt etmeden ilerleyen, hakim olunduğu anlaşılan bir düşüncenin zarif kusurusuzluğu ile dikkate değer olacaktır. fakat kimi yerlerde, en yüksek düzeyde çalışmalarda bulunması zaruri gerekliliklere karşı bir miktar kayıtsızlık fark ediliyor.. tercüme hatasız ama biraz aceleye gelmiş; kant'ın metni ''rafine'' değil; yalnızca bir iki olguya dayanan ayartıcı çabucak hazırlanmış düşünceler. bay foucault bir yorumcu ya da tarihçiden daha felsefidir.

    ek tezin iki hakemi, bu tezden arka arkaya iki eser çıkartacaktır:

    1-antropoloji üzerine, kant'dan ziyade nietzsche'den ilham almış, bir kitabın eskizi olan tarihsel bir tanıtım yazısına dikkat çeker bay hyppolite.
    2-bahane işlevine indirgenmiş kant'ın metninin çevirisi gözden geçirilmiş olmalıydı.

    bay gandillac adaya, yayımlanması amacıyla, giriş adı altında eskiz haline getirilmiş olan kitaba bütün zenginliğini veren bu iki parçanın birbirinden ayrılmasını önerir ve ayrıca kant'ın metninin gerçekten eleştirel bir baskısını teklif eder.

    ana tezle uzman gözüyle ilgilenen üç denetçi eserin özgünlüğünü teslim eder. yazar bir dönem insanlarının delilik konusunda gerçekleştirdiği düşünceyi bilinçle aramıştır ve klasik çağda, yani xvıı ve xvııı. yüzyılda ve xıx. yüzyılın başlangıcında pek çok zihinsel yapı tespit eder. burada yalnızca eserinin ortaya çıkardığı meseleler hatırlatılacaktır. sadece şunlara işaret edelim: ''bu yapıların bir diyalektiği mi yoksa tarihi mi söz konusudur?'' diye sorar canguilhem. yazaar, kendi yapılarını tanımlamak ve tarihi freskini çizmek için çağdaş psikolojinin hazırladığı kavramlardan kendini gerçekten de uzak tutabilmiş midir, sorusu ise lagache'a aittir.

    juri başkanı, adayı araştırmasında kendini tali olarak hissettiren metafizik hakkında bir açıklama yapmaya iter: delilik deneyiminin artaud, nietzsche ya da van gogh'unkine benzer bir durumun ışığında belli bir değerlendirmesi.

    bu savunmada bilhassa akılda tutulması gereken şey herkesin adayda teslim ettiği tartışmasız yetenek ile bütün bir görüşme boyunca dile getirilen çekincelerin çeşitliliği arasındaki şaşırtıcı çelişkidir. kuşkusuz bay foucault bir yazardır: fakat bay canguilhem bazı parçalara ilişkin retorikten bahseder ve juri başkanı onu neticeyi arama noktasında fazla pimpirikli bulur.

    adayın derin bilgisi kuşku götürmez: fakat başkan olguların ötesine geçmekte spontan bir eğilimi ortaya koyan durumlara örnek vermiştir: juri bir sanat tarihçisi, bir edebiyat tarihçisi ve bir kurumlar tarihçisinden müteşekkil olsaydı bu türden eleştirilerin daha da fazla olacağı düşüncesindeyiz. bay foucault'nun psikolojiye temayülü ortadadır: bununla birlikte bay lagache psikiyatrik bilgiyi biraz sınırlı, 'freud hakkındaki sayfaları ise aceleye gelmiş bulmuştur.'

    böylelikle, bir daha düşünülüp, bir daha tespit edildi ki, bu iki tez çok sayıda ve ciddi eleştiriye neden olmuştur. bununla birlikte, gerçek bir özgün ana tezle, kişiliğinin, entelektüel dinamizminin, sergileme yeteneğinin yükseköğretime yettiği bir insanla karşı karşıya bulunuyıruz. bundan dolayı, bütün çekincelere rağmen ''övgüye değer'' üsttün derecesi oy birliğiyle verilmiştir.''

    henri gouhier, 25 mayıs 1961 georges canguilhem'in ''i histoire de la folie'den bir olay olarak bahsettiği anlamda, alıntılanan makale.

    seramoni sona ermiştir. başkanın sesiyle ve dinleyicilerin önünde juri, ''övgüye değer'' üstün derecesiyle sosyal bilimler alanında doktor ünvanını adaya takdim eder.

    (bkz: ) (s.140,141)
    #192437 proust | 4 yıl önce
    0filozof