1. Biraz değiştim,
    Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    Değiştim…
    Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
    Bir yanım kendimi kolluyor, bir yanım seni
    Ben benimle savaşıyorum,
    Seninle değil…
    Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
    ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…
    Sorun değil…
    Elbet Alışırım…
    Biraz alıştım.
    Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    Alıştım!
    Varlığını istemediğim tüm eksik yanları
    Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim iki arada bir derede duyguya alışıyorum…
    Bir yanım bırak diyor bir yanıma
    Kesin değil! Henüz tanıştık…
    Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
    Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
    Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
    Bir yanım memnun oldum diyor,
    Bir yanım tanıyamadım daha
    Samimi değil…
    Bir hayli kırıldım…
    Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
    Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
    Aslında ne sana, ne olanlara…
    Kendime kırgınım! ..
    Maziye hiç değil, âna kırgınım
    Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
    Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara,
    Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
    Bir hayli kırgınım…
    Beni ben kırdım oysa…
    İyi değilim.
    Galiba yoruldum…
    Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
    Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
    Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.
    Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum! ..
    Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
    Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
    Ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim? ! ..
    Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı
    Sana bakan yanımsa toprakla aynı
    Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
    Gözlerim yorgun…
    Dudaklarım, dudaklarım hissiz…
    Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…
    Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
    Söyleyemediklerini söylesen de şimdi
    Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
    İsteyerek değil…
    Çok çalıştım
    Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
    Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
    Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
    Daha önce de gitmiştim…
    Çok çalıştım…
    Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
    Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine
    Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
    Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için
    Çok çalıştım…
    Daha öncede gitmiştim…
    Kendi isteğimle…
    Anladım ki daha önce sevmemiştim!
    Çok çalıştım inan
    Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
    Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
    Ve alışmaya kendime…
    Bu göz gözü görmez dumanlı halime
    Çok alışmaya çalıştım hem de…
    Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
    Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala
    Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da
    Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
    An be an çöküyor, insanın içindeki güç
    Işığı sönüyor…
    Beyaza dönüyor rengi git gide
    Hissizleşiyor…
    Ne yormak istedim seni,
    Ne de yormak kendimi
    Çok çalıştım
    Gitmeye de kalmaya da…
    İkisi de aynı acı.
    Kolay değil!

    Değil- çisel onat
    #294774 migfer tokmakel | 2 ay önce
    0anket 
  2. Kafesteki kuşun neden şarkı söylediğini bilirim, ah ben,
    Kanadı morarmış ve göğsü yaralıyken, –
    Parmaklıklarına vurup özgür olmak isterken;
    Bu ne neşe dolu bir şarkıdır ne de saadet,
    Yüreğinin derinliklerinden yükselen bir ibadet,
    göğe savurduğu bir yakarıştan ibaret –
    Neden şarkı söylediğini bilirim!

    -
    #295323 son kurtadam | 1 ay önce
    0anket 
  3. Ertelenmiş bir rüyaya ne olur?

    Kuruyup gider mi
    güneşteki bir kuru üzüm gibi?
    Yoksa bir yara gibi iltihaplanıp—
    sonra akar mı?
    Çürük et gibi kokar mı?
    Yoksa kabuk bağlayıp şekerlenir mi—
    şerbetli bir tatlı gibi?

    Belki de sadece sarkar
    ağır bir yük gibi.

    Yoksa patlar mı?
    --

    (bkz: )
    (bkz: )
    #295553 son kurtadam | 4 hafta önce
    0anket 
  4. 1.
    Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
    düşünün: sabah çok yakın
    oysa ışıltı yok ortalıkta
    nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
    henüz uyanmış bazıları
    henüz uyumamış bazıları
    bazıları uyanmış uykusuna doymadan
    bazıları uykusuna varmadan doymuş
    görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat
    nasıl da sürüklüyor kendini
    ve ben bunu kanıtlayabiliyorum
    şu şair halimle
    böylece size ey saygıdeğer erbab-ı cumhuriyet
    akıllı ve yetenekli olduğumu
    kanıtlamış oluyorum
    sizler de
    bu derin bilgeliği kavrayarak
    kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.

    2.
    Ütüsüz bir pantolon kadar tedbirliyim
    tarihi bir gerçek kadar sıkılgan
    bilmem ki Tesalya’daki Termofil
    bir yiğitlik anısı
    bir hayınlık anıtı mı olsa
    yine bilmem quantum kuramını
    öğrenen insan haklı mıdır
    kendini ardıçkuşu sanmakta-
    ben
    yirminci yüzyılın sonlarında
    en uzak uyanışlar ikliminde yaşadım
    bir imparatorluk genişliğindeki gençliğim sırasında
    kadınlardan daha çok birinci şubeye vardım.

    3.
    En mutlu insanlar belki de
    baca temizleyicileridir
    öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
    yüreklerini geniş, dayanıklı
    aydınlık tutmak zorundadırlar
    buna yükümlü sayarlar kendilerini.
    Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
    başkalarınca sevilirler aynı zamanda
    çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
    herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.

    4.
    Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
    Bu sorunun karşılığını bulamıyorum
    içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz
    köylüleri öldürmesek de olur
    hatta onların kalın suratlarını
    görmezlikten gelebiliriz
    yapılacak çok şey var daha
    sözgelimi ben, kendim
    hiç hayıt ağacı görmemişim
    görmeden ölürüm diye korkum da yok
    değil mi ki albatrosu Baudelaire’den
    Yves Bonnefoy’dan semenderi öğrendim
    bir gün bakarsınız
    şu güzelim bilgiç beynimi kırıp
    teneşir tahtası olarak kullanabilirim.


    Akla karşı tezler- İsmet Özel
    #295581 migfer tokmakel | 4 hafta önce (  4 hafta önce)
    0anket 
  5. "Şelaleye
    düşmüştür
    zeytinin dalı

    Kemaliyim
    Kemalisin
    Kemali."
    ...
    #295685 migfer tokmakel | 3 hafta önce (  3 hafta önce)
    0anket