önce aile eşrafından, akabinde toplumdan kişiye geçen miras. eğer ailenin belirli bir inancı yoksa yahut bu inancı doğru ifade edemiyorsa kişinin yaşadığı çevrenin etkisi çok daha fazla olacaktır.
ancak işin garip yanı, insanların büyük bir kısmı kendi inancını sanki kendisi oluşturmuş gibi bu konuda net yargılara sahiptir. sanki kendi cinsiyetini kendi seçmiş gibi kendi cinsiyetiyle ilgili yargılara sahip olması, sanki kendi ırkını kendi seçmiş gibi kendi ırkıyla ilgili yargılara sahip olması gibi hadiselerle paralel bir mevzudur inanç.
inandığı değerleri kendi kendine seçtiğine inanan arkadaşlarıma sormak isterim. 700 yılında kuzey avrupada doğmuş bir dan olsaydınız odin'e inanmayacak mıydınız? aynı dönemde suudi arabistan'da doğsanız allah'a inanmayacak mıydınız? peki ya avrupa'nın göbeğinde doğsanız hz. isa'ya lordum demeyecek miydiniz? geçmişten vazgeçtim, bugün bile sahip olduğunuz inanç yahut inançsızlık sizin seçiminizden çok toplumun etkisi veya bu etkiye verilen tepkiden ibaret değil mi?
komik. ve üzücü. her neye inanıyor ise kişiler, hepsinden tek bir dileğim var. önce araştırın, okuyun, inceleyin, irdeleyin, öğrenin, kendinizi geliştirin. ancak ondan sonra, bunun kendi aklınızla bulduğunuz doğru yol olduğundan emin olduktan sonra, konuyla ilgili konuşun. nitekim, o zaman bile konunun fanatiği olmaktan kaçının.
dünyada 7 milyar yaşayan insan var. öncesinde ise yaşamış ve ölmüş milyarlarca insan daha var idi. ve yüzlerce belki de binlerce farklı inanç ve farklı doğru var. ancak gerçek tek. bunu bir düşünün.
ekmeği bel seviyesinin üstünde taşıma sebebiydi misal benim için. babaannem öyle tembih etmişti çünkü. poşete bile koyulsa, öyle sallaya sallaya taşırsam kafama sumsuğu yerdim. yere düşürsem daha fena, öpüp başıma koyardım üç kez. oldukça uzun yıllar yaptım bunu. sonra babaannem öldü. ben üniversitelerde okudum. yapmaya devam ettim. bir noktaya kadar sürdü bu. neden diye sorduğum noktaya. neden ekmek. neden simit değil de ekmek? niye lan?
sona bıraktım. inanç tam olarak böyle bişi. bir şeyi nedenini bilmeden yapma sebebi. oysa her şey bir neden bağlı olmalı. hiçbir nedeni yokken bir uçurumdan atlar mı insan? zekası yerindeyse, atlamaz diye düşünüyorum. peki aklı kullanmadan, sadece öyle öğretildiği için yapılanlar neden? sadece kendi çevrenin sana sunduğuna körü körüne inanmak neden.
çok tehlikeli bir şeydir. dini inanç konusundan bağımsız olarak söylüyorum bunu. insanlar inandıkları şeylerle nesnel bilgiyi ayırt edemiyor. ve sonunda korkunç şeyler oluyor. misal adamın biri ortada hiç bir kanıt yokken karısının kendisini aldattığına inanıyor, gelsin kadın cinayeti, ya da bir başkası deve sidiğinin her derde deva olduğuna inanıyor, gelsin hastalık, ben diyelim ilahi adalate inanıyorum, gelsin kırılan hayaller. mümkün olduğu kadar az inanın, çok bilin.