tarih adına toplum olarak tek bildiğimiz 1453-fatih sultan mehmet. geçen gün tv de bir anket programına rastladım. şu sokaktaki adama mikrofon uzatılan cinsten. herkes 1453 ve fatih'i biliyor. peşinden ikinci soru fatih ile kanuni arasında akrabalık bağı var mıdır. olsa gerek diyen var, yok canım diyen var. olsa gerek diyene nesi oluyor peki deniyor. babası, oğlu diyenden tut amca çocuğuna kadar gidiyor atanlar. hepsi de pek emin bilgisinden. yalnızca bir kişi bayezit'i atlayıp fatih yavuz kanuni diye saydı. ona on puan. bilmiyorum diyene kurban olayım. akrabalık yok diyenler osmanlı sultanlarının seçimle başa geldiğini filan zannediyor herhalde. bunlar bilet alıp 1453'e gidenler, haftanın bir günü mühteşem yüzyılı izleyenler, payitaht abdülhamit seyircileri ve ilköğretimden başlayarak lise bitene kadar mükerreren tarih dersi almışlar. yok arkadaş. peki bunlar gerçek hayatta benim ne işime yarayacak zihniyeti. sana sesleniyorum. hiç olmazsa nereden geldiğini bilirsin de nereye gideceğine dair düşlerin de ona göre olur. ya da en azından belki bir gün bir yerde rezil olmanı engeller.
Bilim dalı olan tarih değil de okullarda milli bilinci uyandırmak, aşılamak maksadıyla eğilip bükülen bir müfredat dersidir. objektiflikten en uzak alanların başında gelendir. amaç hayırlı bir vatan evladı, sistemin çarkı olan ittatkar bireyler yetiştirmek olunca bu yolun tercih edilmesi anlaşılabilir. sonuçta okul hayatımı göz önüne alınca çoğu tarih aktarımı üzerinde zamana göre ciddi değişiklikler göze çarptığını söylemek mümkün.
mesela farklı fikirlere bağlı eğitimcileri göz önünde tuttuğunuzda harf inkılabı için ne gibi karşıt görüşlerin ortaya çıktığını fark edersiniz. sadece buradan bile tarihin bireyin yetişmesi üzerinde ne denli etkili bir alan olduğu göze çarpar. Sistem geçmişle övünmeyi öğretiyor, teselli ediyor.
amerika'ya insan göçü üzerine bir yazı okudum. yerlilerin eski dünya'dan yeni kıtaya, bening boğazından ya da grönland üzerindeki kara köprüsünden değil, teknelerle geldiğini savunuyor, arkeolojik bulguları anlatıyordu. bunun arkasından yerli/ avrupa'lı, sömürü vs. üzerine alıştığımız yorumlar, hakaretler, tehditler, küfürler uçuşuyordu.
her milletten bu kadar gerizkalıyı bir başlık altına ancak tarih toplayabilir.
nereden geldiyse gelmiş abi, öyle de gelmiş böyle de gelmiş. belki yürümüş sonraki kıyıya kürek çekmiş belki tersi, ne farkeder. yan yana oradasın işte, önünüze bakın yol alın.
tarih insanları kimlik üzerinden düşman etmekten, gündelik politikaya maya olmaktan başka bir iş görmüyor gibi artık. bilim olamayacak kadar yoruma dayalı ve politik.
son yüzyıllar ile ilgili her kesimin kendi görüşlerine dayanak olması amacıyla bilgi kırıntısı toplayarak üzerinden para kazanmaya çalıştığı çok önemli bir ilimdir. tarihin kendine ait bir metodolojisi bulunur. tarihçinin de kaynak dillerine hakim olması, incelenen devrin şartlarını kavraması, devrin insanını anlamak için sosyoloji ve felsefe üzerinde üst düzey yorumlar yapabilecek kadar düşünme yetisinin olması, farklı bakış açıları üretebilecek seviyede yorumlama kabiliyeti ve dolayısıyla bir strateji ustası gibi hareket etmesi beklenir.
beklenilen bu özelliklerin birçoğunu taşıyan ve işini hakkıyla yapan önemli tarihçiler bu topraklarda 100 yıla yakın bir süredir kaynaklardan bilgiyi tırnaklarıyla söküp alırlarken yahut bir olayı çözmek için yüzlerce belge transkripsiyonu yapıp kitaplar neşrederlerken sanırım popüler tarih düşüncesine yenileceklerini bilseler ömürlerini heba etmezlerdi.
sürekli kitap okuma, dil öğrenme, makale ve kitap yazma, ders anlatma ve hakikati insanlara kavratma uğruna bir ömür harcayan gerçek tarihçilerin adları bir köşede unutulmaya yüz tutarken, tarih lisansı dahi olmayan insanların anlattıkları zırvalarla el üstünde tutulması da ayrıca bir tarihi vak'a olarak görülmelidir.
bazı kaynaklarda, japonya'da ikinci dünya savaşı öncesini kötü gösterecek şekilde öğretildiği yazan ders.
elimdeki lise tarih kitabını tekrar açtım böyle bir bilgiyle karşılaşınca, acaba elimdeki kitap japonca yazılmış olduğu halde başka bir ülkeye ait mi diye. baktım hakikaten japonya'daki liseler için hazırlanmış.
adamlar utanmasa "homo erectus japondu" diyecekler, türkiye'de hala "japonya'daki tarih kitapları ikinci dünya savaşı öncesini kötü gösteriyor" şeklinde bir bilgi var.
Bilim olarak düşünülen dal. Bilimin Salt doğrular/ispatlar üzerine kurulduğunu düşününce tarihin gerçekliği yansıtmaktan çok uzak, ulusların eğitilmesi için kullanılan binaenaleyh doğal olarak eğilip bükülebildiğini pekala çoğu kişi tahmin edebilir.
Ne güzel özetlemiş şair: Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan
Edward Hallett Carr'ın ünlü, tarih nedir, kitabının ilk sayfasında yazan alıntı cümledeki gibi bilim dalı: " böylesine can sıkıcı olması hep tuhafıma gidiyor, çünkü çoğu uydurulmuş olmalı."
okul çağında nefret edilen, ancak gerçek içeriğinin, ders müfredatındaki deli saçması, yalan yanlış anlatılardan çok daha fazlası olduğu bir kez anlaşıldıktan sonra merak sarılırsa kişiyi tarihsever yapabilecek (ve yapan) disiplin.
lise son'dayken kendine ''arka sıradakiler'' diyen ekibin, test çözmekten bunalınca öğle aralarında beypazarı soda eşliğinde eğlenerek ve öğrenerek tartıştığı disiplindir tarih.
şimdi o ekip dağılmıştır, hepsi farklı yerlerde farklı bölümler okusa da hepsinin tarihseverliği baki kalmıştır. her yıl düzenli olarak buluştuklarında daha da hararetle ve coşkuyla tarih konuşmaya koyulurlar...
ilk yazılı kayıtlardan bu yana tarih muzafferler tarafından yazılır. tarihçi muktedirler tarafından finanse edilir. kaybedenlerin sesini duymadığımız sürece tarih hep eksik ve tek yanlıdır.
çoğu zaman tarihçilerin oluşturduğu bilim dalı. bu sebeple de çok fazla bilim olarak görülmez. hele ki ülkelerin "resmi tarih"leri varken, çoğu tarihçi objektif değildir.
Genelde çok soru soran, meraklı Melahat, gözlem gücü yüksek çocukların dikkatini çeken bilim dalı.
Belki de öyle değildir fakat bu benim gözlemim.
objektif ve tarafsız bakmak tarih bilimiyle ilgilenenler için olmazsa olmaz ilkedir. Fakat bunu yazan da insan ben insanın içinde olduğu hiçbir şeyden %100 objektif bir bakış açısı beklemem, inanmam böyle bir şeye.
Genelde bir olaya bakıp 100 tane farklı görüş çıkarabilen bir dünyada yaşıyoruz.
Belki ileride tarihi robotlar yazar o zaman %100 objektif bir şey çıkarabiliriz ortaya.
Tarihe meraklı olanlar veya tarihini öğrenmek amacı güden toplumlar tarih öğrenirken şunu bence aklından çıkarmamalıdır.
Tarih öğrenmek geçmişin bekçiliğinden çok geleceğin öncülüğü için lazımdır bu bilinçle bakılmalıdır tarihe.