su, şeker, şekerli su ve tuz, alınarak, başka hiç bir gıda, içecek ve takviye kullanılmadan gerçekleştirilen eylem.
ben kişisel olarak anlamsız ve sonuçsuz bir eylem olduğunu düşünsem de, sebebi her ne olursa olsun, zihinsel açıdan yeterli olan her bireyin bu hakkına saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. sonuçta kendi adına en doğru kararı verecek olan kişi kendisidir.
özellikle devletin o kişiye bu tercihine rağmen müdahale etmesini de haksız buluyorum.
zorunlu beslenme meselesinde, sağlıklı düşünen bir insanın bedeni üzerinde tam iktidarı olduğunu savunanlar bile, orucun son dönemlerinde bilinicin kalmadığını, bu yüzden artık hastanın bedeni üstündeki kararın onu yaşatmaya yemin etmiş doktora kaldığını söyleyebiliyor. oysa kişi bu kararı, aklı kapasitesi yerindeyken vermiştir, sonradan değiştirmediyse geçerlidir.
farklı bir örnek vermek gerekirse, ben kafamın makul ölçülerde çalıştığından şüphe olmayan bir dönemde, tüm mal varlığımı kedileri koruma derneğine miras bırakmış olayım. bundan iki sene sonra bunasam, "lesi izleyelim" diye sokaklarda dolansam hala o karar geçerlidir. kimse bu günkü yetersizliğimi delil göstererek sağlıklı zamanımda verdiğim kararı yoksayamaz.
ama dediğim gibi, günümüzde etkisi olmayan bir eylemdir.
ne açlık grevinin ne mirasın hukukunu bilmiyorum, söylediklerim kendi görüşümdür.
Adaletsizliğe ve gücün kötü amaçla kullanılmasına karşın tecih edilen, sonuçları ağır, Şiddetsizlik ilkesine dayanan siyasi direniş türü. Son bir ay içerisinde de üçüncü insanın hayatının sonlanması ile gündemde.
Eylemciler bu süreçte Gıda tüketimini reddederler. Çoğunlukla ölüm orucu ile bir tutulur ancak uygulamada farklık vardır. Açlık grevindeki direnişçi gıda almayı redderken şekerli su içerek vücudunun su ve şeker ihtiyacını karşılamayı sürdürür. Ölüm orucunda ise bunları dahi almayı reddederler. Yani ölüm orucu inandıkları uğruna kendilerini feda ederler. Bir başka deyişle Ölüm orucu onlar inanç uğruna şehit olmaktır.
Zaman zaman "bir insan bunu bedenine nasıl yapar?" Sorusunu sorarım kendime. Bu eylemde yiyecek simgesel midir acaba? Bulduğum en iyi cevapsa şu: kültürümüzdeki ekmeği paylaşmak kavramına hepimiz aşinayız. Toplumda Dayanışmanın simgesidir. Gıda alımını reddeden bu direnişçi insanlarla paylaşımdan kaçınırak, kendisini soyutladığı, zulme karşı sessiz kalan insanlar topluluğunu protesto ediyor olabilir mi acaba?
Haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk, zulüm karşısında sesini duyurmak adına irade göstermek için bsşvurulan bu eylem türünün doğru/yanlışlığının değerlendirmesini yapacak haddi kendimde göremiyorum. Tek bildiğim, insan yaşam hakkını doğumla elde eder ve bu hak elinden alınamaz veya devredilemez evrensel bir değerdir. Sanırım asıl tartışılması gereken direnişin yönteminden çok "ne isteniyor?" sorusunu sormamak ve sessiz haykırışı görmezlikten gelmek...