hayat tuhaftır. güneş diye bir abimiz var, hiç şaşmaz, her sabah doğar. balıklar var, yüzerler, yüzmeden durduklarında ne yaparlar merak ederim. dedik ya; hayat tuhaf kuşlar falan. uçarlar, konarlar, göçerler filan işte. kuş yani sonuçta değil mi? değil. bazen ne balık sadece balıktır, ne de kuş sadece kuştur. hayat hakikaten bazen çok garip. bir balığın ve kuşun yasını tuttuğumda anladım bunu.
hayat kelimesini hiç sevmem. cümle içinde de pek sevmem. Hayatta olmaz, hayatımda bu kadar, bu hayatta, hayatın neler getireceği vs. geçiyorsa dikkatimi başka yere odaklamaya çalışır, dinlemem o kişiyi.
eskiden hayatı anlamıyorum derdim. şimdi de anladığımı söyleyemem ama artık bir yaşanmışlığım olduğu için yazıyorum. acaba bir şairler şiir yazarken neleri düşünür. ne hisseder ve yıllar sonra yazdıklarını okuyunca acı çekmez mi? son iki ayımı yalnız başıma ve bütün sevdiklerimden uzak geçirdim ve üstüne aşk acısı atlattım. ve şunu fark ettim ki şairler gerçekten aşıklar. neye aşıklar bilmiyorum ama keşke bende onlar gibi olabilsem. can yücel'i şimdi anlıyorum. artık beklentim yok. çünkü en zor zamanımda sadece telefon üzerinden iletişime geçtim sevdiklerimle. iyi ki varsınız. iyi ki hayatımdasınız. ama giderseniz de hoşçakal derim. üzülmem gittiğinize.
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. demeyeceksin işte. yaşarsın çünkü. öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden. çok sevmezsen, çok acımazsın. çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. senin değillermiş gibi davranacaksın. hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. çok eşyan olmayacak mesela evinde. paldır küldür yürüyebileceksin. ille de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları... mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "o benim." diyeceksin. mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... mesela gökkuşağı senin olacak. ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. mesela turuncuya, ya da pembeye. ya da cennete ait olacaksın. çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
Kısacası hayat can yücel'in dediği gibi bağlanmadan yaşanmalıdır.
Sürekli bir koşuşturma telaş üzümsü mutluluk içinde geçen çok az nötr olduğu zamanlardaysa insanı kendinden soğutan yaşamın var olduğunun hissedildiği andır.
kuytu bir köşede kalmış, belki içindeki "uğraş didin farklı bir şey yapmak için / üç kişi ya da beş kişi anlar" dizelerini yaşayan bir mor ve ötesi harikası.
yaylılar ve piyano insana dinginlik verirken sözleri sizi biraz düşündürüp üzebilir. ama en sondaki yağmur sesiyle de insanı huzura kavuşturur. öyle de tatlı bir şarkı işte.
"kafamız karışık, değişmek zor dünya yıkılsa anlamazlar
ve hayat herkes evindeyken dur dedi artık ve hayat her şey yolundayken dur dedi artık ve hayat ki canına tak etmişti, sus dedi artık ve hayat... "
"yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.."
sherlock holmes bir hikayesinde şöyle bir tanım yapar.
-hastalıklı, acınası, zararsız bir yaratık. +evet, öyle watson; acınası ve zararsız biri. zaten hayat da böyle değil midir? acımasız ve beyhude! talih alnımıza yazılmıştır. bazen yıldızlarla, burçlarla uğraşırız. sonunda ne geçer elimize peki? bir gölge ya da gölgeden de kötüsü: sefalet."