Yht ile ankara'ya bir buçuk saatlik uzaklıkta olan şehir. eskişehir'e ilk kez sevdiğim kadını görmek için gitmiştim. birlikte fotoğraf çeke çeke gezmiştik az da olsa.
eskişehir'i bir tek onunla özümsediğim için içimi yakan bir ağırlığı var şehrin. kısa süre içinde beni terk ettikten sonra hiç gidemedim. hem tedirgindim hem de korkulu. aradan zaman geçti. cam ve ahşap festivalinde fotoğraf çekecek fotoğrafçılar aranıyordu. gittim. bir de onsuz keşfettim şehri.
küçük, enerjik, heyecanlı, bir o kadar da kalabalık. inanılmaz genç bir kalabalık vardı. odunpazar'ında rastgele dolaşmak, amcalarla, kapı önlerinde oturup el işi yapan teyzelerle selamlaşarak toz olmak sokaklarda güzeldi.
ben bu dünyaya insan olamamışken, eve ahşap bir pencere, kavuşmalara açılan kırık bir kapı olmak istedim toprak evlerde. o gün güzeldi. ve bir kez daha sevmiştim şehri.
aradan o kadar çok zaman geçti ki, eskişehir denilince bir şeyler ekşimeye başlıyor. ekşiliğin geçtiğine inandığıma inanarak yarın yeniden şehre gideceğim. bu sefer, bu sefer sokakları arşınlamak, insanları seyretmek yerine çayın kenarındaki çimlere uzanacağım. kirletilmiş suyun hıçkırık gibi dağılan sesini dinleyerek göğe bakacağım apansız. yanımda da mardin likörü.
yaşamak istediğim şehrin adını sorsalardı eskişehir derdim. ancak merkezi değil de köylerinde kalmak isterdim. tıpkı çocukluğuna doğru büyüyen köylü ekrem gibi. ben de içime içime büyürdüm. sözcüklerimle.
haritada olduğu için sevindiğim şehrimdir eskişehir.
istisnasız her yılbaşı için geldiğim şehir. öğrenciliğimde de çok seviyordum.
şuan yine buradayım, yılbaşı burada başkadır.
bütün şehir buram buram alkol, uyuşturucu kokar mı? kokar.
bütün sokaklar herkesin ortak takıldığı bir ev gibi olur mu? olur.
kadını erkeği sabaha kadar sokakta çılgınlar gibi eğlenebilir mi hep beraber? hem de nasıl.
ve hepsi olurken bir gram taşkınlık, bir tane olay, hele taciz gibi şeyler bir kere bile duymadım 7 yıldır.
en fazla sokakta sızanlar oluyor, onlara da kucak açan yine birileri oluyor.
özlemişim eskişehir, mutlu yıllaaar.
edit: evet evet yaslayın eksiyi, zaten kimse alkol uyuşturucu kullanmıyor evet.
mutsuz şehirlerin griliğinde yaşayan mutsuz insanlar tarafından ne yazık ki kıskanılan ve ısrarla kötülenen şehir.
20 küsür ülke ve anadolu dahil, yüzden fazla şehir görmüş bir insan olarak naçizane "en güzel şehirler" sıralamamda zirveye oynar. neden mi? çünkü mutluyuz, şehrimiz hep buz gibi ama içimiz sıcacık. denizimiz yok ama çayımız var, gondolumuz var. dev transformers heykellerimiz yok belki ama bilim var, sanat var. sokakta gece gündüz hayat var. yıllık geleneksel kartopu savaşımız var. tanımadığın rastgele bir insanla bankta otururken yanlış anlaşılma korkumuz olmadan sohbetin dibine vurma özgürlüğümüz var. tramvayımız, kalabak suyumuz, çiğ böreğimiz var. ramazanda dayak yeme korkusu olmadan sokakta rahatlıkla yürüyebilme huzurumuz var.
iç anadolu bozkırında yeşermiş çiçeklerimiz, ağaçlarımız var. keşke her yer böyle olsa...
kötü enerjiler, kem gözler uzak kalsın...
ayrıca yakın zamanda bir eskişehir zirvesi olacakmış diyor kuşlar, buraları beğenen/beğenmeyen herkes davetlimdir.
memleketim kuru ayazı pistir, yakar. öğrenci şehri olarak ün yapmıştır. yaz kış porsuk çayı kenarındaki kafelerde oturup zaman öldüren üniversite gençliğiyle dolup taşar. gerçi artık o gençlik üniversite caddesindeki mekanlara kaydı, yeni yeni yerler açılmış, gençlik oralara takılıyor. bizim zamanımızda titanik 1 vardı adaların girişinde, sonra titanik 2 vardı yanında, onun yanında da titanik 3 vardı. bi de titanik 4 vardı onun yanında dememi bekliyonuz dimi, ı ıhh, titanik 4 taaa öbür ucundaydı adaların. köşe kafe vardı, bi de sılaya giderdik halay çekmeye. he ya, halay çekerdik kafede. oturmuş çayını yudumlarken birden bi halaylık türkü başlardı, dizilirdi insanlar; garsonlar falan da dahil olmak üzere. kılıçoğlu sineması vardı, herkes orda buluşurdu. önünde birbirini tanımayan ve birilerini bekleyen onlarca insan volta atardı. şimdi yerinde yeller esiyormuş, yıkmışlar. arı sineması vardı bi de, l şeklinde salonu olan tek sinema.. alışveriş merkezleri içinde sinema kültürü gelişip de sinemaları n tane salona bölmeye başladıklarında arı sineması da bölünmüştü ama bölme işlemini pek sağlıklı yapamamış amcalar. her film izleyişimde ya sırtım, ya belim, ya da boynum ağrıyarak çıkardım sinemadan. her salon birbirinden falsoydu.. hey gidi gidi
Görmeyi en çok arzuladığım şehir. Kısmet olursa The fool gezdirir. Bir başka arkadaşımın da gezdirme sözü vardı ama artık konuşmuyoruz maalesef. Henüz görmediğim için benim favorim hala İzmir.
Lakin şehri şehir yapan evi yuva yapan gibi içindeki güzel insanlar elbet. Ve tanıdığım ne kadar Eskişehir'li varsa hepsi harika insanlar. Bu da bir fikir veriyor insana...
Hadi goygoya ben de katilayim. Guzel sehir, kimi diger anadolu sehirlerine gore daha canli ve daha rahat bi sehir. Ogrencisi bol, eglencesi bol vs vs
Simdi size biraz da 90larin eskisehirini anlatayim. Doktorlar ile cengiz topel arasindaki simdi barlar sokagi olarak bilinen yerler yoktu zaten. Haller denilen yer meyve sebze haliydi, espark yoktu yerine yikik bi fabrika vardi. Doors buda hayal kahvesi (bunlar eski isimleri olabilir) virane yerlerdi. Sazova parki baglik bahcelikti, kent park olarak bilinen yer seker fabrikasinin deneme tarlasiydi. Simdi adliyenin oldugu yerde genelev vardi o yuzden oralar izbe/kimsenin gitmedigi yerlerdi.
Esnaf sarayi vardi ve cok populerdi, hamamyolu efsaneydi, ailecek eglenecekseniz eski otogarin yaninda emek otel vardi. Erkek erkege eglenecekseniz cevreyolunda yanik kahveyle yeni otogar arasindaki pavyonlar vardi. Simdi sararin satin aldigi enveriyenin ilerisindeki fabrika sumerbankindi, sumerbank o ara hangi renk kumas uretirse porsuk o renk akardi,
Pino o zamanlar da vardi, sinemaya ya ari ya yada kilicoglu na giderdiniz. Posta pide ve ar kebap meshur restorantlardi. Hamam kulturu vardi.
Yollari surekli kazilirdi, cengiz topel caddesinin devaminda otogara giden cifteler caddesi surekli kazilirdi. Ama gercekten surekli kazilirdi niyeyse o kazma isi hic bitmezdi o yuzden sehir surekli tozlu olurdu. Anadolunun bircok ilinde o zamanlar cesmeden su icilebilirken eskisehirde icilmezdi. Tankerlerle evlere su servis edilirdi. Elektirik surekli kesilirdi.
Insanlar mutlumuydu mutsuzmuydu hatirlamiyorum ama iste bildiginiz bi sehirdi iste. Anadolunun diger sehirleri gibi eskisehir de gelisti, evet hoca sayesinde bir tik fazla gelisti. 45 dakika otesindeki kutahya oldugu yerde kalirken eskisehir aldi basini gitti. Ama en nihayetinde sehir iste. Cok da seetmemek lazim
Hayatımda çok önemli yeri olan herkesin mutlaka ucundan kıyısından bulaştığı şehir. Sırf bu yüzden bile severim, sevdiklerime kol kanat gerip, onları sarmaladığı, uykularında üzerlerini örttüğü için.
anadolu'nun orta yerinde bir proje şehir. yılmaz büyükerşen'in projesi. yılmaz hoca olmasaydı bilecik'ten pek de farklı olmazdı. öte yandan bana biraz fazla süslü geliyor. yerli manavları, macırları, tatarları hep birlikte yaşamayı başaran heterojen bir topluluk eskişehir ahalisi. son yirmi yılda buna eklenen memleketin her yerinden gelme öğrencilerle birlikte, birlikte yaşama kültürü yüksek bir bölgedir.
Cumartesi aksam trafigi istanbul kadikoyu aratmayan sehir. Vay arkadas bir kisacik kizilcikli caddesi 22 dakikaya gecilmez ki, ne olmus arkadas buralar. Hele bide caddeye girebilmek icin bekledigim isiklarda sanirim 5. Isikta sira bana geldi.
Haaa bi de, calisanlarin ordan girince cadde uzerinde kocaman bi salkim sogut agaci vardi, eve giderken donecegim yer icin o agaci referans aliyordum, agaci kesmisler* kosede sogut diye bi yer acilmis restorant mi cafe mi cok bakamadim. Agaclari artik mekanlarin isimlerinde yasatiyoruz sanirim
Ayazı kadar insanları da soğuk olan şehir. Yol sormak için bile insanlara yaklaşılmıyor. Ayrıca Eskişehir'de yaşayan ve nereli olduğunu sorduğum bir kişi bile Eskişehir yerlisi çıkmadı. Belki de bana öyle denk gelmiştir. Çok ümitlerle geldiğim, umduğumu bulamadığım şehir.
american dream olayının türkiye'deki hali sanırım burası. kızlar veriyor oğlanlar alıyor, drug desen piuuu. yaşayamadığım için özenmiyor değilim elbette.
tanım: kıyısından köşesinden keşke bulunsaydım dediğim şehir