aydınlık ve karanlık gibi birbirinden çok farklı iki kutbunun olduğunu millettir. (şimdi diyebilirsiniz her millette var böyle kutuplar; ama bu japonlar bir ayrı dostum)
hepimizin aklında yer alan "japon" imajı malum; -çalışkan -geleneklerine bağlı -saygılı -zeki -kültürlü -entelektüel -anime hastası
bu adamlar minik bir adada, boylarından büyük işler başaran, çalışma disiplininde almanları bile geri bırakabilecek kadar iyi, ar-ge konusunda aşmış, saygı ve kültür konusunda sıkı kurallara sahip, pek misafirperver olmayan yenilikçi vs. vs. bir millet.
ancak öte yandan; dünyanın en büyük porno sektörlerinden birine sahip, dünyanın en garip cinsel aksiyonlarına sahip, tecavüzün, tacizin ve diğer cinel suçların yüksek olduğu, mafya-tipi organizasyonların gerçek anlamda acımasız ve etkili olduğu (sistematik ve dikkatli olmaları japon mafyasını diğer mafyalardan ayıran özelliktir) sapıklıkta ve marjinallikte sınır tanımayan bir millet.
karanlık ve aydınlık olarak alandırılabilecek bu iki ucun, gündelik hayatta çarpışması sonucunda ise never nuke a country twice sloganıla belirtilen "japon manyaklıkları" ortaya çıkıyor. cinsel yönü ağır basan; ama bir o kadar manyak programlar, "ama bunu neden yapıyorsun" kıvamında yarışmalar, "yok ebenin .mı ali sami" dedirten olaylar, vs. vs.
velhasıl o ikinci nükleeri atmayacaklardı bu heriflere.
Aramızdaki zihniyet farkının uçurumlar ile ifade edilebileceği millet.
Yıllar önce çalıştığım iş yerinde bir Japon firmanın yardımı ile üretim hattı tasarlanmış.
Bizim arkadaşlar üretim hattında problemli ürünleri gözden geçirmek için hat üzerinde ayrı bir bölüm oluşturduklarını söyleyince japonlar yıllardır unutulmayan ve şirket içinde kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa aktarılan o soruyu sormuşlar:
"neden problemli ürün üretiyorsunuz ki?"
Geçen hafta aynı firma ile benzer konuda bir toplantımız vardı. Bizi artık anlıyorlar ve olduğumuz gibi kabullenmişler. Neden diye sormuyorlar.
Japonlar ile çalışması keyifli. En son 2005 yılında bir iş yaptık. Oldukça keyifli bir işti. Japon hata yapmaz efsanesinin de tırt olduğunu orada gördüm. seçtikleri bir cihaz çalışmadı.
Robotik yazılımcılarından biri, bize tercümanlık yapan ve Türkiye'de yaşayan Japon kadına aşık oldu. Türkiyede kalış süresini uzatabilmek için projeyi süründürdü. Japonyadan parça gelmesi lazım vs. bir sürü bahane buldu.
ecnebi sitelerinde sıkça geçen "never nuke a country twice" konulu enteresan videoların öznesi millet. insan izleyince gerçekliği var mı diye düşünmeden edemiyor. ben en son götüyle flüt çalan bir abla izlemiştim...
plajdaki pet şişeleri, naylon torbaları, çöpleri topluyorum diye suratıma gülen antalya tatilcisi geliyor aklıma. antalya'ya laf attığım sanılmasın, fethiye'de, izmir'de ve daha nice bölgede benzerini yaşadım. yere ambalaj atan çocuğunun önünden çöpünü toplarken bir metre yanındaki şahsıma hiç aldırmayıp, çocuğu uyarmak bir yana, kendi de çikolata ambalajı atan anne de gördüm çok şükür.
tarihiyle gerektiğinde dalga geçebilen, geçmişte yaşayan hükümdarlara "hee biliyorum o hükümdarı. epey gerizekalıydı." diyebilen bir millet.
lakin şu mahkemeden korkma olaylarını hala çözemedim. arkadaşım siz ki nice hukuk konulu dizileri, ace attorney gibi oyunları çıkartmış insanlarsınız. neden hala "ya mahkemeye gitmeden çözemez miyiz?" diyorsunuz?
buna şirketler de dahil. dünyada en çok patent ve telif hakkı ihlalinin yapıldığı yer japonya'dır. ama daha bugüne kadar bir müzisyenin diğerine dava açtığını görmedim, duymadım, okumadım. halbuki o kadar çok intihal var ki...
en sevdiğim yanı sürekli haklarında yeni şeyler öğreniyorum. öğren öğren bitmiyorlar.
genelde içi dışı bir ve açık sözlü bir insan olduğumdan ötürü honne ve tatemae kavramları bana ikiyüzlülük gibi gelen millet.
aslında çok da ikiyüzlülük değil de işte, beni geriyor bunlar. "lan bu şerefsiz benimle iyi anlaşıyor da tatemae mi ki acep?" diye düşünmeden edemiyorum.