ülkede 2002'den beri futbol direktörlüğü, altyapı direktörlüğü ve pazarlama direktörlüğü konularında ülkenin en yetkin ismi olan eski beşiktaş yöneticisi zat. kariyerinde barcelona ve milan'da da çalışmışlığı var.
şu videoda kendisini benim anlatacaklarımdan daha iyi anlatmış, penguen tv falan demeyip izleyin bence. özellikle bunca yetkinliğinin yanında, kadın futbolu ve akademilerin koordinasyonu hakkında da ülkenin parmakla gösterilen insanlarından biri olduğunu görmek mümkün. özellikle kongre sistemini, seçimli başkanlık ile sahipli kulüp farklarını bu adamdan daha iyi anlatabilen insan yok şu ülkede ve bunu 20 küsur yıldır futbolun içinde kalarak yapabilmek de müthiş bir başarı. video özelinde ben nelerden bahsettiklerini kısaca ve kendimce özetleyeyim:
- seçimli olsun ya da olmasın; başkanlık sistemi bu ülkede uygulanan temel hata. 1-2-3 yıllık başkan seçen kulüpler popülizm batağında kalmaya mahkum. 1 yıl içinde milyonlarca euro'yu çöpe atmak ve sonradan hesap vermemek illa ki değişmek zorunda.
- altyapı hakkında en az 5 yıllık plan düşünüp seçilen başkan bile yok bizde. seçim sistemiyle başa gelen yönetim kurullarının bu sektörde başarılı olma ihtimali de yok. zaten türk futbolunun geldiği nokta ortada. sistem aynı şekilde devam ettiği sürece değişim olmayacak. seçimle başa gelenler tek yetkili olacaklar. bilmediğiniz konuda hesap sorulamayan bir yetkiyle donatılmak çok rahat hareket etmeyi ve bu borçları oluşturuyor.
- rasmus ankersen bu işi 10 yıldır bilen bir profesyonel. kendisiyle de tanışma fırsatı bulmuştum. futbolun geleceğini çok rahat planlayabiliyor. alt ligten üst lige çıkmak büyük bir hazırlıksızlık sonucu başa saran bir döngü. göztepe bunu yaşamayacaktır çünkü profesyoneller tarafından yönetiliyor.
- denizlispor başkanının verdiği çeklerin sahte çıkması kulübü doğrudan etkiledi mesela ama bu engellenebilirdi. sezon başında sporcunun alacakları banka tarafından teminat altına alınabilirdi. teminat mantığı ülkede çok az uygulanıyor. kulüp başkanları siyasi desteklerle günü kurtarıp har vurup harman savuruyor.
- istanbul kulüplerinin borçlarının faiz yükünü bile ödeme şansları yok. global pazardayız. takımların yarısından fazlası yabancı sporculardan oluşuyor ve sizin geliriniz türk lirası cinsinden ama ödemeler euro ile oluyor. kulübün kendi altyapısından oyuncu yetiştirmemesi borç sarmalını devam ettiriyor. zaten sponsorların da ülke içinde takımlara verebilecekleri miktarlar belli. futbol aklı iyi bir planlamayla bu işleri çözebilir ama bunu konuşan yok. maliyetleri düşürüp kâr etmek tek amaç olmalı. türk oyuncuları satarak gelir elde edilmesi lazım. arda güler'in transferi fenerbahçe için bütün finansal kalemlerinin çoğundan daha fazla kâr getirdi. ozan kabak ve cenk tosun da benzer örnekler. bu yöndeki kazançlar çok farklı ve doğrudan oluyor. altyapıda büyük bir bacasız sanayi var ve tek çare bunun kullanılması.
- 22 yıllık kariyerimdeki en büyük tecrübem çok az bilgimin olduğunu kabullenmek oldu. her gün yeniden, sıfırdan başlamak gerek. "biliyorum" dememek gerek. sporcu bonservislerini ve maaşlarını belirleyen tek şey ikili ilişkiler. bu bir balık hali satış fiyatı gibi olmuyor ve sürekli değişkenler var.
bu adamın şu anda bağımsız olarak çalışması bütün külüplerin hayrına. umarım kulüplerde söz sahibi olan insanlar necmettin çelikhan gibi profesyonellerin ağzından çıkanları duymaya başlar da, biz de kahpe bizans'ın ne olduğunu yıllardır açıklamaya çalışmaya devam etmeyiz. 20 küsur yıl daha bu sektörde kalmaya ve kulüplere nasıl borç harç içinde yüzerek yol almalarının imkansız olduğunu anlatmaya devam eder.