Gerçekliği artık şüphe götürmeyecek bir durum. insanın yaşayacağı semtte, insanın oturabileceği 2+1, 3+1 ev almak için artık cebinizden minimum 2.5 milyon tl çıkması lazm. Çok hakim değilim bankalar ne kadar kredi veriyorlar ama tahminimce onlarca ay vadeyle en az 10 binlik bi ödeme durumu oluyor. Senelerce anasını satayım. Güya ev alıp kendi evinde 10 sene kirada oturuyorsun. O zaman kiraya çık hiç bu derde girme. Buna ne asgari ücretle çalışan ne mühendis ne doktor maaşı yeter. Ha bu arada bankanın sana vereceği kredi zaten evin değerinin çok çok altında haliyle önce elinde bi paranın olması lazım. Özel bankalardan zaten bahsetmeye gerek yok. Ha şimdi almayıp seneye bu işe girişsen zaten hiç alamayacaksın evlere 700 bin daha eklenecek. 2 sene önce benim oturduğum muhitte sıfır 3+1 ev 800 bine gitmişken şimdi 2.5 altına bulamıyorsun. AKP'nin gitmesi de çözüm değil bu orta sınıfın yok oluşu durumu. Gitse de 10 sene toparlanamaz kimse kolay kolay. Bizim nesil için ev almak tam anlamıyla hayal. Ev+araba zaten hayal dahi değil.
ne garip durumdur ki insanın en temel hakkından yoksun olma durumudur. insanın bir evi dahi olmayacaksa yaşam yaşam mıdır yahu? senelerdir çalışıp didinen insanların onca emeği nerede? nerede olduğunu elbette ki biliyoruz... insanlar artık kirada bile oturamıyor. çünkü insanlar artık barınamıyor. ya da birkaç aile birlikte oturmaya başlıyor. ev arkadaşlıkları gırla. tek başına eve çıkmak zor şu dönemde maalesef. böylelikle artık barınma hakkı da bir mücadele konusu olarak karşımızda dikilmiş duruyor. tarihte yaşanmış bazı kesitler var barınma mücadelelerinden. şöyle özetleyeyim biraz;
1915'te iskoçya'nın liman kenti glasgow'da sanayinin gelişmesiyle birlikte işçi göçünde de artışlar meydana gelmiş. bu durum da konut sorununu oluşturmuş. pahalılık, artan kiralar yüzünden evden çıkartılan aileler derken bugünkü türkiye'nin halini yaşamışlar. ancak yeter artık demişler ve emekçi kadınlar "taşınmıyoruz" diyerek kira grevini başlatmışlar. kısa zamanda 20 bin aileye ulaşıldığı söyleniyor. İşçi Partisi Konut Birliğinden Mary barbour adlı bir kadın grevlerin başını çekiyor. patronlar ve polisler baş edemedikleri kadınlara "mary'nin orduları" adını veriyor. grev aylarca sürüyor ve aileler taleplerini kabul ettiriyorlar. hatta kiraları 1914 seviyesinde donduran ve artış için mülk sahiplerine bir çok kısıtlama getiriliyor.
yine aynı şekilde 1930'lu yıllarda Amerikan işçi sınıfı işsizliğe ve barınma sorunu için mücadele etmiş yüz binlerce kişinin katıldığı yürüyüşler düzenlemiş. işsizlik yardımı vs gibi haklar kazanılmış. işsiz konseyleri aracılığıyla boşaltılan evlere eşyaları eve geri taşıma gibi bir dayanışma ağı oluşturulmuş. 1932'de 77bin aile bu sayede evlerine geri dönmüş.
ikinci dünya savaşı sonrası ingiltere'de de keza aynı şeyler. savaşla birlikte evler yıkılmış ve tekrar yapılana kadar konut bekleme sıralarında insanlar heba olmuş. nereyi bulurlarsa evi sayıyorlarmış. kamplar oluşturulmuş. 1946 yılının Eylül ayında yaklaşık 45bin kişi kamplara yerleşmiş. kamplarda insanlar tabi boş durmamış komünler oluşturmuşlar. kreşler, ortak yemek pişirme alanları , çamaşır yıkama gibi bir çok kolektif çalışma yürütmüşler. böylece dönemin hükümeti barınma konusunda tavizler vermek zorunda kalmış.
2021'de türkiye'de pek çok yerde özellikle de öğrencilerin başlattığı "barınamıyoruz" sesleri yükseldi ancak örgütlülük sağlanamadığı için yavan kaldı. ancak elbette böyle gitmez.
işletme sahibi değilseniz, ticaretle uğraşmıyorsanız babanızdan&dedenizden kalan taşınmazlarınız yoksa ev alma şanzınız da yok. durumun vehametini şöyle yakınımdan birkaç örnekle anlatayım, günümüz ekonomisinde değil ev almayı araba almak bile imkansıza yakın durumda.
yakın bir arkadaşım hemşire iki sene önce mezun oldu ve yaklaşık bir senedir çalışıyor geçtigimiz yaz 270 bin km bir araba almak icin iki senelik aylık 10 bin lira ödemeli 200 bin lira kredi çekti, maaş hesabını kullanarak alabileceği en uygun faizle maaşının tamamını hipotek ettirerek yapabildi, ailesiyle yaşıyor ve ihtiyaçlarını ancak kaldığı mesai ve primlerle karşılayabiliyor, kişisel masraflarının haricinde aracın sigortası ve ekstra masrafları dahil değil bu harcamalara yani devlet memuru olarak edirne'den ardahan'a neredeyse 100 kez gitmiş gelmiş bir hurda için iki sene aç susuz mesaiye kalarak çalışması gerekiyor.
çevremde 6-7 sene önce hiç mal varlığı olmadan ikisi uzman üç memur kardeş sırasıyla ortaya para koyup birbirlerine ev almak için bir ortaklığa girişmişlerdi, 2016 senesinde ilk evi 2019'de ikinci evi alıp ödediler, oturduğumuz ilçede ev fiyatları astronomik oranlarda arttı diyebilirim örnek verecek olursak 2017 yılında 80 bin lira olan dairenin fiyatı 1.3-1.5 milyon arası şu aralar, üçüncü kardeş 2020 yılında aldıkları evi 180'e satıp üstüne dolarla borçlanıp 400 bin liraya bir başka ev aldı, belki o zamanki maaşının üstüne 2023 güncel zammıyla 7-8 bin lira koymuştur aldığı ev 3-5 milyon civarı fakat dolarla aldığı borcu hala ödüyor. kısaca insanlar, daha çok gerilere gitmeye gerek yok 4-5 yıl önce alabildiği bir şekilde ödeyebildiği evlerde şu sıralar emanet gibi oturuyor ay sonunu belki zor getiriyor ama altında şuan almayı hayal bile edemeyeceği 3-5 milyonluk evlerde oturuyorlar bu bir şekilde şansı yaver gitmiş bu ekonomik buhran bu seviyelere gelmeden borçlanıp birşeyler alabilmiş kimseler, absürt bir durum gerçekten.
büyükşehirlerde ev almayan, kirasını karşılayamayan insanlar ikinci el 5-10 metre kare karavan alıyor&kiralıyor duruma geldi, internette ufak bir araştırma yaparsanız taşınmaz karavan köylerinin-topluluklarının ne denli arttığını görürsünüz, bunun bir tık ilerisi 70 bine prefabrik ev alıp belediye parkına ne bileyim boş bir araziye falan kurup orda yaşamak gibi görünüyor.