Türkiye'de 50+'nın büyük çoğunluğu ölmedikçe bitmeyecek olan şeydir.
Bu kavram belki 20 yıl önce Türkiye'de belli bir teorik eksene oturtulabilirdi fakat Türkiye'de muhafazakâr denilen şu hükümet döneminde; tarihinde hiç olmadığı kadar yolsuzluk, pislik, adaletsizlik döndüğü için muhafazakârlar bundan endişelenmek yerine partilerinin iktidardan düşMesine endişeleniyorlarsa; muhafazakârlıkta bir yanlışlık vardır.
Her haltı yiyip bir de her şeye endişelenebilmek büyük yüzsüzlük.
ihale alamama endişesi diye düzeltsek daha iyi olur aslında bu kavramı.
muhafazakarlık sözcük anlamıyla "mevcut hali koruma" içgüdüsüdür.
iyi veya kötü olması nereden baktığınıza bağlıdır. isviçre'de gerici ve sağcı bir parti yükselişteyse toplumun ortaya koyduğu ortak tepki muhafazakar bir tepkidir. geriye gidişi öngörmüştür çünkü.
bizdeki algı yanlıştır. muhafazakar denilince sağcı, dinci, milliyetçi ve gerici akla gelir. çünkü yakın ve uzak siyasi tarihimiz cumhuriyet ve çağdaşlaşma karşıtı muhafazakarlıklara sahne olduğu için, bu bahsettiğimiz kitleler "muhafazakar" sözcüğünü sahiplenmiş, bir nevi patentini almış gibidir. aslında bu kavram herhangi bir kimseye, topluma, zümreye ait değildir.
mesela 90'lı yıllarda siyasal islamın yükselişini sezgileyen ve tepki veren kitleler de muhafazakardı. onlar da tıpkı yukarıda isviçre örneğinde bahsettiğim gibi mevcut halin daha kötüye gideceği edişesiyle korunmasından yanaydılar. cumhuriyet kazanımlarının tek tek yok olacağı endişesi ile verilen tepki de muhafazakardır. geriye veya ileriye yönelik olması da baktığınız açıya göre değişir.
kısacası, muhafazakarlık bir kavramdır. her siyasi ve politik haritada farklı izdüşümleri vardır. bizdeki muhafazakarlık algısı çok çarpıktır, evrensel sosyoloji anlamında incelediğinizde sizi yanlış yerlere çıkarır.