olasılıksız, empati ve oz romanlarının yazarı. sanılanın aksine çok ünlü bir yazar değildir ve kitapları da en çok ilgiyi türkiye'de görmüştür.
ilk romanı olasılıksız 18 dile çevrilmiş ve 2006 yılında "en iyi ilk roman" dalında international Thriller Writers ödülü'nü kazanmıştır. ancak ikinci kitabı empati sadece üç dile çevrilmiştir. ardından uzun süre kitap yazmamıştır. türkiye'den gelen yoğun ilgi sebebiyle 2016'da üçüncü romanı oz'u, sadece türkçe olarak yayımlamıştır. ancak kitap pek olumlu eleştiri alamamıştır.
bugün nava vaner hakkında iki-üç teori okumak filan imkansıza yakındır, çünkü türkiye'de sanıldığının aksine pek ilgi görmemiştir.
aslında pek sallanan bir yazar değilken, april yayınları'nın süper pazarlaması ve dönemine göre ilginç kapak seçimleri sayesinde türkiye'de tepelere çıkmıştır. rüzgarı iyi yakalayan april daha sonra kendisini türkiye'ye de getirdi. o zaman fawer'ın yarı kör olduğunu öğrendik mesela yanına mihmandar taktılar.
o ziyaret hakkında araya giren amerikan diplomatları, elif şafak'ın durumu kullanması vs. egemen bağış'lı akp zamanına kadar giden dedikodular var ama kaynak bulamadığım için bu kadarıyla kalsın.
yazarlığı konusunda çok yazamayacağım. sevdiğim bir tarz değil. herkesin anlayabileceği düzeye indirilmiş, tek bir cin fikir üzerine kurulu çoksatar formülünü kullanıyor.
ilginç bir hayat aslında. yarı amatör yazarlık yapıyorsun ve birkaç yıl sonra, muhtemelen adından başka şey bilmediğin büyük bir ülkede yıldız oluyorsun, oraya çalışmaya başlıyorsun. bundan da bir öykü çıkar.
seneler önce okulumuza söyleşiye geldiğinde epey heyecanlandığım yazar.
sonrasında kitap imzalayacaktı. hep beraber sıraya girdik. sıra bize yaklaşınca acı gerçeği gördüm. yazar ile okuyucular arasında trump'ın meksika sınırına çektiği duvardan beter bir barikat var. sırası gelen kitabını görevliye veriyor, görevli kitabı adam fawer'ın önüne atıyor, adam fawer ecdadına sövülmüş gibi bir yüz ifadesi takınarak bir keçeli kalem ile bir şey çiziktiriyor, kitabı diğer taraftaki görevliye fırlatıyor, o görevli de kitabı masanın öteki tarafına fırlatıyor, sen gidip kitabını geri alıyorsun. görevli dediklerim de yazarla ilgilenen öğrenci topluluğunun üyeleri, onlar da hayattan bezmişti. biz de en fazla 5-6 metre yaklaşabilmiştik.