1. i.ibb.co/...

    1990'da atina'da kurulmuş, 2000'lere kadar davulcusuz devam etmiş ( lütfu), 2003'te bir süreliğine ortadan kaybolmalarına rağmen (ağır depresyon, 2001 krizi) yoluna devam etmeyi sürdürmüş, efsanevi yunan death metal grubu.

    diskografi:

    - (1994)
    - Έσοπτρον () (1995)
    - (1997)
    - (1998)
    - (1999)
    - (2003)
    - (2008)
    - (2011)
    - (2014)
    - (2017)

    doğu avrupa'dan çıkmış, death metali senfonik ögelere de, doom metalin bilinçli ve bunaltıcı oksijensizliğine de yedirerek devam eden ve hiçbir albümü tek başına vasat bulunamayan grup olabilir mi? evet, septicflesh böyle bir grup. etkisinden de bahsetmek mümkün tabii ama '95'e kadar dimmu henüz albüm bile yapmamış, ep'si bile elden ele dolaşmıyordu. septicflesh'in, ortaya çıktığından beri, hangi damardan beslendiği ve aslında ortaya çıkış nedeni bile baya tartışılır. melodik death metalin emeklediği, doom metalin henüz yıldız olamadığı, senfonik metalin alt türlerinin ise orkestralara bile "tanımlanamaz" geldiği yıllar bunlar. atina'dan çıkıp "biz buyuz agalar, beğenmeyen anten taksın" diyebilmek şimdilerde bile çok zorken, '90'larda böyle bir işe girişmek büyük göt istiyor. grubun değişmez ve kurucu üçlüsü olan basçı ve screamci , tam bir müzik adamı olan, solocu ve söz yazarı, ritimci, clean vokal (yunanistan'la ilgili çoğu şeyden nefret eden adam) değer yargısıdır, "siz küçüksünüz, oturun oturduğunuz yerde"dir, "daha iyileri var"cılardır dinlemeden, neredeyse 30 yıldır bu büyük göte teker teker sahipler.

    grubun 2003'ten öncesi ile 2003'ten sonrasını ikiye ayırarak inceleyenler var. ben bunu gruba karşı yapılan bir hakaret gibi algılıyorum çünkü 3 müzisyen, 2003'teki dağılma kararını birlikte almış, dönemin buhranını birlikte içe çekmiş ve ardından gene hep birlikte ayağa kalkmış durumda. grubun drum machine'den koptuğu son 20 yılda eskittiği davulcuları görmezden gelirsem, aynı 3 müzisyenin septicflesh'in 2003 öncesinde de, sonrasında da aynı etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. christos'un eğitmenliğini göz ardı etmek, spiros'un orkestranın şaşaasını bastırarak güçlenen brtual-scream karışımı vokalini pas geçmek ve sotiris'in "ütopya anlatısı" olarak özetleyebileceğim pırıl pırıl clean vokalini önemsememek septicflesh'i ikiye ayırmanın sonuçları gibi geliyor bana. ben bunu yapmayacağım.

    grubun '90'ları fazlasıyla üretken ve özellikle communion albümünün çıkışından sonraki 10-15 yılı biraz kısır. bunun nedeni, '90'ların senfonik death metal ortamının cümbüş gibi olması bence. senfonik altyapı demek, black metali de içine alan geniş bir havuz. dimmu çıkmış, var, yer yer senfonik ögeler deniyor, henüz şimdiki kadar "blackened death" değil. 2000'lere kadar bu furya sürecek, senfonik düzenlemeler barındıran şarkılar, albümler üretecek gırla death ve black metal grubu kendilerini gösterecek. septicflesh'in halen devam ettiği türün gelişim hızı, şimdilerde yok olmaya yüz tutmuş, üzerine bir avuç ölü toprağı atılmış halini görmüş olanlara şaşırtıcı gelecektir tabii. 2008'deki communion'dan sonra ise, senfonik müziğe bakış da değişti bence. 2000'lerde neredeyse yok olan doom metalin bıraktığı boşluğu metalcore'dur, deathcore'dur, hardcore'dur; daha fazla hıza ve tekniğe dayalı metal aldı. extreme metalin de altın çağlarını yaşaması ve diğer metal alt türlerine hükmetmeye çalışması da, bu noktada, senfonik death ve black metale en büyük darbeyi vurdu bence.

    septicflesh'in '90'lardaki albümlerinde hız ve güçlü vokal bulursunuz; 2000'lerdeki albümlerinde ise öfkenin müzikal aktarımını. neyi sevdiğinizi önceden aklınızda tutmanız ve septicflesh'i bu sevgi yönünüzle dinlemenizi öneririm.

    son söz: gibi bir şaheseri her grup üretmeyeceği gibi, senfonik temelli metal gruplarının en iyilerinden olan septicflesh'in de, anubis'in üzerine çıkması pek mümkün değil bence. gene de, anubis'i yaratan, çapını da, neler yapabileceğini de belli ediyor işte. odin yollarını açık etmeye devam etsin.
    #245891 lake of the hell | 4 yıl önce
    0müzik grubu