kişilik kavramının tamamen yanlış anlaşılıp bunun üzerinden yargı dağıtımına girişilen versus. kişilik bir insanın karakter özellikleridir ve büyük kısmı doğuştan gelir. fıtrat dedikleri şey. aksi, huysuz, canayakın, sevecen, müşfik, duyarsız, zalim, durgun, neşeli vs olabilir insanlar. bunlar kişilik yapısıdır. doğuştan gelir ve kolay kolay değiştirilemez.
bunun yanında kişilerin kendi yaşam tecrübeleri ve aldıkları eğitimden yararlanarak, muhakemelerini kullanarak oluşturdukları düşünce yapıları ve hayata karşı geliştirdikleri bir duruşları vardır. bu edinilen bir şeydir ve kişilik olarak adlandırılmaz.
kemal sunal var mesela. hani oynadığı filmlerle milleti kırıp geçiren kemal sunal. gerçek hayatta gayet introvert bir kişilik, espri yapmaz, yapılan espri'ye gülmez bir kişilik yapısına sahipmiş. kişilik ve sanat karşılaştırması bu. birbiriyle çelişen bir durum olmakla birlikte yargı yürütülebilecek bir şey de değil.
öte yandan sanat her zaman muhaliftir. sanatı ileri taşıyan şey kendinden öncekileri tekrarlayanlar değil yeni bir şey ortaya koyanlardır. yeni şeyler her zaman statükoya terstir, bu nedenle de muhalif görülürler. sanatın doğası yeniden yanadır. 19. yüzyılda ortaya çıkan empresyonizm de, elvis'in icra ettiği müzik de, yevgeni zamyatin'in romanı da statüko tarafından onaylanan işler değildir. rağmen yapılan işlerdir. bu rağmen olayında etken faktör bu sanatçıların kişilik yapıları değil, düşünce yapılarıdır.