1. çok fazla eş anlamlı kelime üretilerek tanımlanan (iyi niyetli davranış, özgecilik, medeni olma), olma yolunun başlangıcına atılan bir çivi, kabalığa, ayılığa doğrudan bir başkaldırı olan heyula. kendisi farsça kökenli. yerine kullanıp caka satmaya çalışabileceğiniz kibarlık da arapça. "i kullanırım" derseniz, onun da kökü arapça. olsa olsa, doğrudan moğolcadan gelen, "ince" kökünden türeyen olabilir ama nazik davrandığınız her eylem incelik içermeyebilir. bir insanın zarar görmemesi için tehlikeyi bütün gücünüzle bertaraf etmek için püskürtme çabanız kaba görünebilir. yani, illa ki "türkçe olanını kullanacağım" diye kasmanıza gerek yok bence. gene de incelik iyi bir alternatif olabilir.

    doğrudan birine karşı nazik olmanızla topluluk içinde nezaket içeren davranışlarda bulunmanız arasında dağlar kadar fark var. ben, kendisi çay istediğinde, sevdiceğime önündeki kirli bardağında değil, tertemiz bi' bardakta çay getirmeyi nezaket ölçüsü olarak görürüm. banka şubesine girerken, neredeyse burun buruna geldiğiniz yaşlı teyze sizi gördüğü gibi "ımmffs" şeklinde tepki gösterdi diye kapıyı ilk onun geçebileceği şekilde açıp ona yol vermem. bunun nezaket ölçüsü değil, toplumsal bir dayatma olduğunu düşünürüm. aynı teyze modelinin içeriye girdiği gibi ilk vezneye giderek çalışanı darlayıp benim sıramız daha hızlı gelmesini geciktireceğini yüzlerce kere gördüm. belki de bu yüzden nezaket ölçüsü olarak görmüyor olabilirim. galiba beynimdeki nezaket kalıbı "tepkiye bağlı olmayan, kendine yarar sağlamayan, olumlu eylem" şeklinde gelişmiş. oturduğum metro koltuğunu değnekli amcaya vermem toplumsal kural, metrodan çıkarken önümde kazulet gibi duran, içeri girmeye ölesiye davranan andavallara omuz atmadan yanlarından sıyrılmam da kendi çekimserliğim. neleri nezaket ölçüsü olarak görüyorum, onları sıralayayım. benim gibi sikko bi' ruh haliyle hayatına devam eden biriyseniz, aynı paydada buluştuğumuz için karşılıklı olarak mutlu olabiliriz belki:

    - yürüyen merdiveni hızla çıkarken, sağ tarafındaki insanlara sağ eli çarpmasın diye komple sağ kolunu kıvırarak götüne doğru çekme: bunun temel amacının, olası yanlış anlaşılmaların önüne geçmek olduğunu düşünüyorum. doğrudan nazik bir davranış değil, kendini koruma içgüdüsüdür belki de.

    - sıkışık bir kapalı ortamda (banka şubesindeki saçma sapan sıra, metro vagonunun içindeki kalabalık, dar kaldırımdaki insan güruhu) "hızlı hareket etmek isteyenler olabilir" diyerek kendini mekanın konumuna uygun pozisyon almaya zorlama: bok gibi özet oldu tabii. şunu diyorum: metroda pencereye dönük halde ve ayakta dururken, ayakları bir miktar yaylandırarak öne doğru yatırma ve arkamdan geçebilecek olanlara bir miktar yer açma. fazlasıyla gereksiz bi' hareket de olabiliyor bu. eve döndüğümde bazen diz kapaklarımın bu yüzden saatlerce ağrıdığının farkındayım.

    - evin balkonundan sokağa bir şeyler silkelerken yoldan geçen araba, hayvan, insan, böcek kontrolü yapma: buna son yıllarda o kadar dikkat etmeye başladım ki, 15 dakika balkonda elimde masa örtüsüyle beklediğimi bilirim. gene fazlasıyla gereksiz görünebilir ama sonrasındaki iç rahatlığımı genel ruh halime yansıttığımdaki tadı halâ paha biçilemez.

    - yayayken, yol hakkı ne olursa olsun, ilkin karşı tarafa öncelik verme: hızlı yürürken dar sokaktan daha geniş bir sokağa bağlantı yerlerini hep genişten almam; bunu yapamıyorsam da, o dönemeçte hızımı illa ki kaplumbağa hızına düşürmem bu yüzden oluyor hep. durduk yere "önüne baksana kardeşim ya?" diye böğüren sığırlara uçan tekmeyle saldırmaya gerek yok, yaşım bunlar için hayli geçkin artık. galiba gene kendini koruma içgüdüsü oluyor bu da.

    - tanıdık mekanda ayak işlerine yardım etme: bunu nezaket değil, düpedüz "üstüne vazife olmayan işlere atlama sazanlığı" olarak görmek de mümkün. oturduğun masadaki küllüğü boşaltmak, boşları bara götürmek, masanın üzerindekileri kendince düzenlemek belki de takıntı sonucudur; bilmiyorum.

    fazla nezaket insanı aptal durumuna düşürür, bunu da unutmamak gerek. içinde bulunduğunuzu zannettiğiniz o pembe bulutların üstünde, odin'in bile çevresindekilerin götünü nazikçe parmakladığı dünya ile "ne bağıyon la pezevenk!" diyen çam yarmasının tek boğumluk gırtlağında atan nabzını hissetme anı arasında herhangi bir korelasyon yok. ara sıra mutlu olmak ise, herkesin hakkı. bütün bu bulamacı üzerinize boca ettiğinizde ruh sağlığınız değişmiyorsa, nezaketten anladığımız çok farklı demektir. bu girdi de sizi ilgilendirmiyor, üzgünüm. buraya kadar okudunuz boş yere.
    #279645 lake of the hell | 3 yıl önce
    0genel terim