Etimolojik kökeni antik yunan zamanına dayanıp günümüze ulaşan bir kavram. Tabii ki daha öncesinde veya başka kültürlerde de geçerliliği vardır. Kısacası teizmin başına yokluk ifade eden a eki getirilerek türetilmiştir.
Kimine göre felsefe, kimine göre tepki olarak, kimine göre de farklı bir sebeple benimsenmiş bir olgu olabilir. Bana “inancı reddetmek” veya “tanrıtanımazlık” kelimeleri ile açıklanması pek tatmin edici gelmiyor. Ülkemizde, halka açık bir şekilde tartışma veya en azından konuşma bile pek hoş karşılanmadığı için çeviri kitaplardan veya birkaç bilim adamının kendini kabul ettirip düşüncelerini söylemesinden ötesine gidememiş bir kavramdır.
Tarihe bakınca inançsızlığı savunan düşünürler de olmuş, inancın önemini vurgulayanlar da olmuş. Bildiğim kadarıyla inancın önemini vurgulayanlar ya ahlâk ile ilişkilendirerek iyi insan ve toplumun olmazsa olmazını buna dayandırmış, ya pascal’ın ortaya attığı bireysel olası kazancın önemine dikkat çekerek ve aksi takdirde kaybedecek bir şey olmadığını söylemiş, bazıları ise toplumu yönetmek ve toplumun birliğini sağlamak için önemini ortaya atmıştır.
Ateizmin argümanlarında ise Bilimin gelişmesiyle günümüz ve yakın tarihte yaratıcı ve adem ile havva tezine karşı antitez olarak en çok sanırım evrim teorisi kullanılmıştır. Günümüz semavi dinlerinin çoğu mitine karşı ise arkeolojik kazılarla ortaya çıkan bulguların kutsal kitaplarda anlatılanlara ters düşmesi gibi örnekler çoğaltılabilir.
İnancın ortaya çıkmasını açıklamaya çalışan evrim teorisinin bazı alt teorileri dikkatimi çekmiştir. En önemlisi Richard dawkins’in ortaya attığı “mem” kavramıdır. Mem teorisi; kültürel ve sosyolojik olguların aynı dna gibi nesilden nesile aktarıldığını iddia eden bir kavramdır. Bu tez ile yazılmış “Tanrı beyni & beyin niye inanç üretir” adlı kitapta; “insanların inanç ve dinin rahatlatıcı etkisine gereksinimleri olduklarını ve binlerce yıldır beynimizin inanç üretmek üzerine evrim geçirdiğini destekleyen bir savı savunuyorlar” diye yazmışım yıllar önce bir sitede.
Genel olarak negatif ve pozitif ateizm diyerek iki türde incelenmiştir. Başka şekilde de alt türlere ayrılmış ama onlara girmeyeceğim.
Pozitif ateizm: yaratıcının olamayacağını, olduğuna dair tezlerin gerçekten ve bilimden uzak olduğunu ve çelişkilerle dolu bir olgu olduğu için reddeden alt türdür. Güçlü ateizm olarak da adlandırılır. Genelde bu konuya bilimsel taraftan bakanların savunduğu bir türdür.
Negatif ateizm: açıkça yaratıcı fikrini reddeden bir alt türdür. Tepkisel olarak ortaya çıkabildiği gibi yaratıcı kavramının olduğuna dair bir sebebin olmadığını savunur. Zayıf ateizm olarak da adlandırılır.
Ateizm için söylenen; önce kutsal kitapları okuyup sonrasında inançsızlığı seçenlerdir tanımını hiçbir zaman kafamda oturtamamışımdır. Bu kavramın özü ve felsefesine dayalı ateizmi savunanlar olabildiği gibi bu şekilde olanı bana çok saçma gelmiyor açıkçası.
Özetle kişisel düşünceme göre; iyi insan olmanın ve ahlâklı bir toplumun ön şartı teizm olmayabileceği gibi ateizm de olmayabilir. İnancın bireysel yaşandığı halinin makbul olduğu düşüncesi ile birlikte ateizmin de bireysel yaşandığı şekli makbuldür. Üstünlük olarak görülmesini ve düşünce dayatmalarını ise bu konuda gereksiz görmekteyim.