öncelikle, öyle akıcı, heyecanlı bir öykü değil bu. okurken sıkmaz, ama okumayı bırakınca “devamını merak ediyorum, devamını merak ediyorum” da dedirtmez hani. (kendim için konuşuyorum tabii, bunu özellikle söylemeyince hadsizlik yapıyor insanlar)
günden kalanlar kitabında, bir başuşak'ın (öhöm... büyük başuşak) mesleğine bağlılığını çok iyi işlemiş yazar.
bir yolculuk hikayesi. yo, hayır, bir meslek etiği hikayesi. hayır, hayır... dünya düzeninin değişimine; gelişimine ya da gerilemesine şahitlik hikayesi. yine eksik oldu... "aşk" ve "sevgi" kelimelerini bir elin parmakları kadar içeren bir öykü olsa da bu sanırım bir aşk hikayesi.
insanın herhangi bir şeye bağlılığını sorgulatıyor sıkça; başuşak’ın mesleğine sıkı sıkıya bağlılığı, ama işverenine daha da bağlılığı. bir kişiye koşulsuz şartsız inanmak, onu doğru kabul etmek, onun bilgeliğine koşulsuz güvenmek.
bizde de vardır bu. arabamıza, akıllı telefonumuza, abimize, babamıza, dayımıza inanır, güveniriz hani. inandıklarımızda sorun olamaz. sorun varsa ya başkalarındadır, ya kendimizde. daha iyi olmalıyız. öz eleştirinin dibine vurmalıyız.
insana kararlarını sorgulatıyor sıkça. “öyle yapmasaydım ne olurdu, böyle yapmasaydım olaylar başka türlü gelişirdi.”
şunu farkediyoruz ki; pişmanlıklarımızdan besleniyor korkularımız. (evet, bak bu söz güzel oldu. sağda solda furoyd muroyd lafı diye satarsınız artık, o da benden olsun.)
korkularımız pişmanlıklarımızdan besleniyor ve bütün ömrümüzü ya geçmiş için kendimize kendimizi haklı çıkarmaya, ya da geçmişe takılıp kalarak kendimize binlerce keşkeyle dolu yollar açmaya başlıyoruz.
en sonunda akıllanıp da “önümüzdeki maçlara bakacağız” dediğimizde çok geç olmasa bari. gerçi hiçbir şey için geç değildir ya, neyse... (ya da her şey için çoktan geç kalınmıştır.)
bu yukarıda bir sayfa dolusu yazan şeyler kitapta ayan beyan geçmiyor elbette. kitabın amacı da zaten “birileri okusun, özetini başkalarına anlatsın” değil, “birileri okusun, bir şeyler çıkarsın kendince” gibi bir düşünce olunca yukarıdaki onca yazıyı yazmamı haklı çıkarmış oluyorum.
aferin bana.
bana niye aferin olsan yahu. aferin kazuo amcaya...