1. bağışıklık sistemi bozukluğudur yani otoimmün diye tabir edilen hastalıklar klasmanına giriyor. genetiğe indirgenemez, yani 'ailemde yok' diyerek zinhar diyebet olamayacağınızı düşünmek doğru değil. ayrıca insülin direnciniz ya da gizli şekeriniz varsa (farkında bile olmayabilirsiniz) sizde o potansiyel var.

    üç çeşidi var; tip-1, tip-2, tip-1.5 diye (gerçi tip-1.5'i de tip-1'in bir versiyonu olarak ele alan doktorlar da var. hatta alzheimer hastalığı bile bazılarınca diyabet tip-3 olarak değerlendiriliyor. her neyse.)
    tip-1'de semptomlardan biri zayıflamadır, tip-2'de ise tam tersine kilo alırsınız. tip-1'de pankreas, insülin üretemez dolayısıyla insülünü iğne yoluyla almak zorundasınız. tip-2'de ise insülinin aşırı üretim olur ama bir noktadan sonra pankreas hasar göreceği için -kendinizi salarsanız- yine insülini dışarıdan almak zorunda kalabilirsiniz. tip 1.5 da tip-1 gibidir ama lantenttir (gizlidir) yani tip-1-5'te insülini dışarıdan almak zorundasınız.
    diyabetin en güçlü müttefikleri ve işbirlikçileri yüksek tansiyon ile kronik böbrek yetmezliğidir, bunlar bermuda şeytan üçgenidir; hepsi birbirine yol açabilir, varsa besler ve kışkırtırlar. üstelik bir böbrek hastasının diyetiyle bir diyabetlinin diyeti birbiriyle bağdaşmaz.

    canan karatay'ın protein ağırlıklı beslenme hakkında dedikleri (gerçi sadece o söylemiyor) bana mantıklı geliyor. şeker hastası değilim, hastalık hastasıydım bir ara onun için tüm hastalıkların hepsinden biraz biliyorum. şekere, unlu mamüllerine abanmamak gerek. karbonhidratı azaltılmış, protein ağırlıklı beslenme tarzı; gerek sağlıklı insanlar (böbrek hastası vb. istisnalar ayrı) gerekse şeker hastaları için doğru bir beslenme tarzıdır.
    #265891 zil 130 | 4 yıl önce
    0hastalık