1. Bireylerin ında kullandığı sözcükleri ne tabi tutsak ve frekans sıklığını tespit etmek istesek karşımıza dikotomik yoğunluğu maksimum olan bir dil, çıkardı. Görüşlerimizi açıklarken, kendimizi açıklamak isterken, ilişkilerimizi betimlerken, duygularımızı aktarırken ve daha birçok vakada ikili karşıtlıklar, dikotomiler, bir nevi kitap tutucuları gibi anlamı iki yönden sıkıştırır.

    dikotomi kavramının teorik kökeni dilbiliminindedir. Kültürel fenomenleri anlamak için meta yapıları dil dolayımlı açıklamaya girişen metodunun bir analiz aracıdır, diyebiliriz. Saussure olan dilin, tarihsel ve kültürel bağlam dışında matematiksel olarak yapılandırılmış olan dilin keyfiliği ile bir hakikate ulaşmak için dikotomilerin izini sürer: Dil bir sistem olarak tamamlayıcı ve kapalı varlığını tesis etmek için iki karşıt duruma (anlama) atıf yapan sözcüklerle kendini düzenler. Bu durumda sözcüklerin anlamı birinin diğerinin tam karşısında konumlandırılmasına bağlıdır. Her biri anlam kazanmak için diğerine bağımlıdır.

    Başka bir yerde de bahsettiğim gibi "iyi/kötü, özne/nesne, suçlu/masum, kadın/erkek, doğa/kültür, deli/akıllı", doğum/ölüm, güzel/çirkin, rasyonel/duygusal, karanlık/aydınlık, kamusal/özel gibi birçok dikotomik sözcük dile yerleşiktir. Bunlar bizlerin dünyayı algılama ve yorumlama eylemimizi yapılandırır. arada, gride kalanları ya da sapmaları dışlamamıza neden olurlar. Fakat daha önemlisi bu karşıtlıkların bir tarafında bulunanlar olumlu anlamlarla özdeşleştirikerek bir kategori Birliği inşa ederken diğerleri de olumsuz etiketiyle işaretlenerek ideolojik işleyişi besler. Hepsi birer birer meşru, doğru, normal ve olağanmış gibi içselleştirir ve eleştirel reaksiyonu bastırır.
    #248491 ruz | 4 yıl önce
    1felsefe terimi