İlk defa 1992 yılında yılında Steve tesich tarafından kullanılan bir sözcüktür. en.wikipedia.org/...
2016 yılında "Oxford Sözlüğü" tarafından yılın sözcüğü seçilmiştir. Birebir çevirisi de mecaz anlamını desteklemektedir. “gerçek sonrası” – “hakikat sonrası” gibi çevirilebilir.
aslında yukarıdaki diğer girdilerde de yazar arkadaşlar çok güzel yazmış, aktarmışlar. Ben birkaç ekleme yapmak istiyorum naçizane. Tam da bu noktada daha evvel dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım şu girdimden devam edeceğimizi söylemek isterim. (bkz: dijital emzik)
Yaşadığımız dönem artık net bir post-truth dönemidir. Ve bu gittikçe daha tehlikeli, daha endişe verici bir yönde ilerlemektedir.
İnternet ortamında aldığınız haberlerin, özellikle takip ettiğiniz sosyal medya kanalıyla, yazılımcıların bile kontrolünden çıkmış, yapay zekalarla yönlendirildiğinden bahsetmiştik.
Yani eğer siz komplo teorilerine yatkın, bunları ilgi çekici bulan bir insansanız kullandığınız sosyal medya bir süre sonra size sadece “corona bir laboratuvar virüsüdür” – “aşı yöntemiyle herkese çip takılacak” – “aya hiç gidilmedi, tamamı bir film” – “uzaylılar aslında aramızda” minvalinde haberler servis edecektir.
Ben x partiyi destekleyen bir insansam ve aralıksız olarak benimsediğim partinin muhtelif ayar videolarını izliyor, haberlerini okuyorsam, bana da aralıksız olarak kendi partimin coşkun videoları, haberleri gelecektir.
Daha evvelki yazımda da bahsettiğim gibi, son dönemde muhtelif ülkelerde bazı seçim sonuçlarını değiştirecek kadar etkili bir sistem olduğu ve her ne kadar yapıldığını kabul etmeseler de, bu sistemin işe yaradığı ortadadır.
Bu sistemin içerisinde, çok daha masum kalacak şekilde olsa da aynı prensiple çalışarak, algı yönetimi tekniğiyle nasıl bazı reklam kampanyalarının yürütüldüğünden de kendimden örneklerle aktarmaya çalışmıştım.
Bugünkü paylaşmak istediğim konu, başlığa da adını veren terim, yani tek gerçek’ten sonra gelen, kaygan zeminli hayatlarımızdır.
Bahsi geçen kavramın Oxford sözlük’te bulunan tanımı; kişisel duyguların ya da inanışların, gerçeklerin yerini alarak belli bir durumun ya da konunun, toplumun görüşünü yönlendirici hatta belirleyici kılması olarak çevrilebilir.
Sanırım tanım bile tek başına durumun vahametini ispatlar niteliktedir.
Şimdi şu şekilde konuyu bir açalım isterseniz; Elinizde tüm dünyayla iletişim kurabildiğiniz bir takım cihazlar var ve bu cihazlar artık sistemin kurucularını da ortadan kaldırmış, matematiksel bir şekilde sizin hayatınıza hiç farkında olmadığınız bir biçimde etki ederek dinamik bir biçimde yaşıyor. Siz ne kadar fazla bu ortamlarda, ilginizi çeken veya merak ettiğiniz konuları irdelerseniz o kadar sizi yönlendiriyor.
Yani sizin kendi gerçekliğiniz oluşuyor. Arkadaşınızın, iş ortağınızın, öğretmeninizin gerçeği sizinkiyle aynı değil artık.
Çevrenizdeki insanlar da dünya görüşleri sizinkine benzer insanlarsa, aynı ya da benzer haberleri okuyor, izliyor olacaksınız. (oluyor) Karşı fikirlerde olan insanlar da kendileri gibi düşünen insanlarla aynı haberleri izliyor, görüyor olacak. (oluyor)
Hani bazen ülke veya dünya gündeminde bir olay olur. Haliyle onu sosyal mecralardan takip etmeye başlarsınız. Hele ki bu olay direkt sizin hassas noktanız bir konuyla ilgiliyse tüm yazışmaları olur, beğenir, yorumlar, daha fazla izler, daha fazla dolarsınız. Ve bir süre sonra size, insanların sakinliği ve umursamazlığı süper anlamsız ve saçma gelmeye başlar.
İçinizden haykırmak istersiniz. Nasıl ya? Nasıl bu kadar duyarsızsınız, nasıl bu kadar tepkisiz olabilirsiniz?
Olabilirler, olabiliriz, hatta hali hazırda defalarca olmuşuzdur.
Çünkü aynı camdan bakmıyoruz, aynı manzarayı görmüyoruz, bize aynı şey izletilmiyor. Çoktan bütün ayarlar değiştirilmiştir.
Biz her zamanki dinginlikle işe gitmişizdir, iş yerinde bir arkadaşımız sinirden tepinecek noktadadır. O bambaşka bir yerdedir, öfkelidir. Birbirimizden iyice uzaklaşmaya başlarız.
Çünkü insanlar bir şeyler paylaştıkları, aynı duyguları, aynı zamanlarda yaşadıkları insanlara karşı yakınlık hissederler.
Bu artık kalmamıştır. Oynanan oyunun ilk halkasıdır bu. Yabancılaşmak, kutuplaşmak. maalesef Tanıdık geliyor değil mi sevgili dostlar.
Biz öfkeden kudurmuşken, birlikte çalıştığınız bir kişinin, aldığı kazağın renginin solmasından bahsetmesi çok saçma görünür.
Ama değildir. Çünkü aynı gerçeklikte değilizdir. Plan budur. Birden fazla gerçek.
Herkesin kendine göre bir gerçek.
Bundan yıllar önce okuduğum Yurdaer erkoca’nın “yitik zaman satıcısı” adlı kitabını nerdeyse tamamen unuttum. Bir tek içinde geçen bir cümle aklımda kaldı, tamı tamına olmasa da şöyleydi; “herkesin gördüğü gökyüzü, içinde bulunduğu kuyunun çapı kadardır.”
Hepimiz dünyayı kendi doğrularımızla, kendi değerlerimizle görsek de orada bir gökyüzü olduğu gerçeği, kimi sonsuz görse de, kimi “işte bir kova kadar bir yer” dese de değişmiyor.
Geldiğimiz noktada en önemli şey sallanmaya başladı; gerçek.
Biri gökyüzü sonsuz diyor, diğeri hangi gökyüzü bir tane yok ki diyor, diğeri hepinizi yiyorlar bunlar hep plan, hep komplo, gökyüzü hiç olmadı diyor...
Geçenlerde bir arkadaşımla bu konu üzerinde sohbet ediyorduk, o da takılarak, “aslında ne güzel ya, herkes mutlu olur, dert kalmaz, herkes kendi dünyasında yaşar” gibi bir yorumda bulundu.
Elbette kazın ayağı öyle değil. O da buna inanmıyordu zaten. Akla gelebilir diye not düşmek istedim sadece.
Gerçek sana başka, bana başka olursa en önemli şeyi; adaleti kaybederiz.
Gerçek kaybolup, yalan öne çıkınca, hatta ve hatta son zamanlarda çok fazla gözlemlediğimiz gibi, yalana inanmak daha doğal bir hale gelince post-truth denilerek ne anlatılmaya çalışıldığı daha net bir biçimde ortaya çıkmaya başladı.
Ralph Keyes ‘Günümüz Dünyasında Yalancılık ve Aldatma’ alt başlığıyla “Hakikat Sonrası Çağ” isimli kitabında durumu gayet açık bir şekilde özetler. www.google.com/...
Artık bir çok düşünürün ve yazarın konu üzerinde bu kadar çok kafa yormasının sebebi, acil ihtiyacımız olan dürüstlük ve saf gerçekliktir.
Toplumsal olaylarda, özellikle daha önceki yazıda da örneği üzerinden paylaştığım, İngiltere’deki Brexit oylaması ve Trump’ın başkanlığa geldiği ABD seçimleri sonrasında, tek sebep olmasa da, durumun ne kadar etkili ve hızlı bir şekilde hayatımıza girebildiğini süper şaşırarak öğrenmiş bulunduk.
Peki hiç mi iyi tarafı yok, elbette var. Sosyal örgütlenme bazen sanal ortamlarda başlayıp, sokaklara dönebiliyor. Ya da bazı yardım kampanyaları normalde o kadar insana ulaşamayacakken, sosyal medyanın yardımıyla güzel ve hızlı sonuçlar alınabiliyor. Burada ufak bir topluluk olan kulzos’ta bile izmir depremi sonrası başarılı bir şekilde gerçekleşti.
Ancak şunun özellikle unutulmaması gerekiyor. Düzen sistematik olarak bizden yararlanma üzerine kurulu, mesela süper imza kampanyası başlatabildiğiniz, binlerce insana ulaşan platformlar var. Buralarda memleket insanımızın hassasiyet haritasının çok net çizgilerle çıkarıldığına emin olabilirsiniz. Bireysel olarak sizi geçtim. O zaten net.
Ülkeler arası pazarlıklarda bile, toplumun sosyal normlarının, hassasiyetlerinin kullanılabildiğini biliyoruz. Sonuçta zayıf noktalarımızın bilinmesinden bahsediyorum. Kim ister böyle bir şeyi, bırakın ülkeler arası konuyu, insan ailesinden saklamaya çalışır duruma göre.
Neyse, konuyu çok uzattım sevgili dostlar, diyeceğim şu;
Korunma yöntemleri: (bu da biraz anlamlı oldu da, yerine bir şey bulamadım şimdi)
Sosyal medya kullanırken eğer bir haber okumak istiyorsanız, kurumsal ve hatta mümkünse ulusal bir basın yayın organından okumaya çalışın.
kullandığınız platformun Size tavsiye ettiği, "bunlar senin ilgini çeker" temalı yönlendirmelere bakmayın, genelde sadece aradığınız şeye bakın. (hem de süper zaman tasarrufu olur)
Mümkünse kişisel bilgilerinizi, konum, fotoğraf, psikolojik ya da ilişki durumu gibi Detayları, kullandığınız sayfalarda profilinize eklemeyin.
İlginizi çeken haberlerin sahte olabileceğini sakın unutmayın.
Okuduğunuz haberde Linkleri takip edin. URL’ye yakından bakın. Gördüğünüz haber ilk bakışta CNN gibi bilinen bir sitedenmiş gibi görünüyor olabilir.
“.com” uzantısından sonra başka alan adına sahip olabilir bu da büyük ihtimalle bu sitenin çakma olduğunu kanıtlar.
Standart (.com, .edu, .net, gov, vb.) olmayan farklı alan isimlerine sahip URL kullanan sitelere özellikle dikkat edin. Yalan haber siteleri daha kolay olduğu için genellikle başka ülkelerden alan adı alınarak kurulur.
Aynı zamanda gerçek olamayacak kadar korkunç bir haber, ya da çok süper güzel bir haber sahte olma ihtimali en yüksek haberlerdendir. Birkaç farklı yerden sağlamasını yapmalısınız.
Ve aslında en önemlisi, size nereden geldiği belli olmayan o haberi, hiç araştırmadan bütün arkadaşlarınıza göndermemelisiniz.
Çocuklar ise en önemli detay olarak ortaya çıkıyor. Çocuklara 15 yaşından önce akıllı telefon vermemeliyiz. Normal eski usül bir telefon haberleşmek için onlara yeterli olacaktır. Şu an yazılım dünyasında, veya dev sosyal medya platformlarında çalışan (ceo’lar dahil) kişilerin çocuklarının, akıllı telefon kullanmadıklarını, hatta yasak listesinin ilk maddesi olduğunu söyleyebilirim. Röportajlarında ve konuşmalarında mutlaka belirtiyorlar bu durumu.
Paranoyak bir hale sokmak istemem sevgili dostlar ama, elimizden kayıp giden gerçeklere sahip çıkmalıyız. Özellikle bu şekilde işleyen sözlüklerde de durum çok ince aslında. Burada olduğunu sanmıyorum ama, kaynağı bir takım eğlence sayfaları olan platformlardan bilgi (!) alıp, aslını astarını hiç araştırmadan yazmak da çok büyük bir sorumsuzluk olarak görülebilir.
Neticede toplu bir bilgi havuzu oluşturmaya çalıştığınız yerde, çöp bilginin daha fazla yayılmasına katkıda bulunuyorsunuz. X bilgi yanlışsa ve siz bunu bilgi olarak verdiyseniz, araştırmaktan imtina eden halkımızdan biri, aynı anda iki sayfada bilgiyi gördüğü anda doğru sayacaktır.
Kendisi de herhangi bir yerde yazdığında veya kullandığında iş içinden çıkılmaz bir hal alacak, gerçek en altta kalarak yok olup gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Velhasıl kelam işimiz zor; Uyanık olmak zorundayız, oyunlarına gelmemek için çalışmalıyız. önümüze koydukları her şeyi koklamalıyız, zira bizlere yedirilen zehrin haddi hesabı yok sevgili dostlar.