bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Bilimkurgular üzerine kafa yormayı en çok gerektiren tür müdür bilmem, ama benim en çok üzerinde düşünmeyi sevdiğim türdür. Bu yüzden benim için ilk cümledeki soru retorikleşiyor, ve ben devam ediyorum:
Düşünürler ve buluşçular, her alandan, interdisipliner bir anlayış ile o kadar çok çalışma ortaya koyuyorlar ki, bazen kayboluyorum. Nerden başlayıp nereden çıkacağım, nereye varmaya çalışacağım bilemiyorum.
Hoş pek kimsenin bildiğini de sanmıyorum. Yoksa, makinelerin kendi aralarında, insanların anlayamayacağı bir dil geliştirdikleri o talihsiz çalışma ortaya çıkmazdı. Her ne kadar fişi çektik deseler de, ya makineler, daha doğrusu yapay zeka, siz fişi çekmeden kendi enerjisini sağlayacağı yeni bir yapıya sahip olduysa?
Bunu bilemem, ve bu bir bilimkurgu, evet.
Beni asıl korkutan bu değil. Yapay zeka, kendi aralarında konuşan makineler, sizden bağımsız otonom ve otomatik bir dünya değil.
Beni korkutan etrafta yürüyen makineler hiç olmadı. Onların soğuk teni belki daha bile güvenli olacak şu andan. Beni asıl korkutan, ölüm değil. En azından “ani bir ölüm” veya “öldürülme” değil demeliyim.
Beni asıl korkutan, robotlar gibi evrimleşmek, zıplayarak değişmek, yani “upgrade” olmak/edilmek.
İnsanların tutkusu, sonsuz bir ömre sahip olmak: simyanın ortaya çıkışı mesela. Bugün de aynı istek özümüzde saklı ve tüm davranışlarımız ve ortak bilincimizle bunu sergilemeye devam ediyoruz. Sonsuza dek!
Robotlar gibi...
Sonsuza dek var olmak.
Hep değişerek.
Yenilenerek.
Gelişerek.
Yani beni korkutan, İnsansı robotlar yerine, robotsu insanlar olmak. Sadece sonsuzluğa kadar yaşamak için....
Kesinlikle! ani bir ölüm, robot olarak sonsuza dek yaşayarak ölmekten daha iyidir.