izleyeyim dedim ama dayanamayıp yarısında çıktım. ferzan özpetek oryantalist bir harem masalı yapmak istemiş. yapmış da. ama işin içine ii. abdülhamit gibi gerçek bir kişi karıştırınca insan gayri ihtiyari bir nebze olsun tarihsel gerçeklik bekliyor.
hadım ağasının sesini duyduğum anda bitti film. bu çocuklar 8-10 yaş arası hadım edilirler. sesleri olgunlaşmaz. italyan operalarında castratolar gibidir. osmanlı saray hareminde siyah kadın yoktur. saray hamamları kişiye özeldir, ortasında göbek taşı bulunmaz, hele o göbek taşlarında st. tropez plajlarında güneşlenir gibi yan gelip yatılmaz. hayatında gri redingot dışında bir şey giymemiş olan abdülhamite allı güllü kaftanlar giydirilmez. osmanlı hareminde kadınlar tütün içmez. hele fosur fosur nargile, haşa. haremde yaşayan kadınlar arasında çok ciddi hiyerarşi ve protokol kuralları vardır. kadınlar üst üste kucak kucağa yığılıp masal dinlemez. bir üst rütbedeki tarafından yer gösterilmediği sürece oturamazlar bile. 19. yüzyıl hareminde 16. yüzyıldan kalma kostümlerin de yeri yoktur. kapalıçarşıdan alınma turistik pirinç mangalın da yeri yoktur. izlediğim yere kadar olanı bana yetti. ağır oryantalist bakış açısıyla görselleştirilmiş hareme dair olan biten. hayatında doğu'ya adım atmadan stüdyosunda harem resimleri yapan ingres'in tablolarında bile daha gerçekçi ayrıntılar bulunabilir. bu filmde yok.
bir masal olarak göze hoş görünebilir ama benlik bir şey değilmiş. bu zamana kadar izlememiş olmakla bir şey kaybetmemişim.