1. Cinsellik de baskın grupların kendi dünya görüşlerini ve ekonomik çıkarlarını desteklemek için aktif olarak çalıştıkları alanlardan biri olmuş.

    Antik roma'da partnerin cinsiyetinin önemsiz bir detay olduğunu, 1500'lerde ingiltere'de hemcinsleri ile ilişki içerisinde bulunan erkeklerin öldürüldüğünü gözönünde bulundurduğumuzda, Cinsel ilişkilerin dünya tarihi boyunca ideolojik ve kültürel anlayışlarla inşa edilerek kavramsallaştırıldığını anlayabiliriz. 

    Devletlerin yönetimlerinden sorumlu abiler/amcalar bundan yüzyıllar öncesinden üreyip çoğalarak nüfusu büyütmeye odaklanmış. Temeldeki bu zihniyetle Devletlerin yönetim ve hukuk düzenleri üreme odaklı evliliklerin ve ürünü çocukların korunması, gelişmesi üzerine kurgulanmış. Bu anlayış ile Kısır bir evliliği tabii ki normal kabul edecek değillerdi(!) Bu nedenle zaman zaman doğa kanunlarına atıflar yapılarak, bazen siyasi bazen de dini argümanlarla eşcinsel ilişkiler yasaklanmış, tu kaka gösterilmiş ve homofobi geliştirilmiş.

    Heteroseksüel ilişkilere/evliliklere ayrıcalık tanınmasaydı üreme durur kaygısı hakim olmuş olmalı ki aynı cinslerin birlikteliği her dönem kötücül bir yaklaşımla dışlanmaya devam etmiş. Toplum için işlvesiz olarak kabul edilmiş.

    Amerikan Psikoloji Derneği eşcinselliği, 1973'ten önce anormal veya sapkın bir bozukluk olarak tanımlarken 2008'den itibaren insan cinselliğinin normal bir yönü olarak görmeye başlamış. Aynı kuruluşun yıllar içerisindeki görüş değişikliği de normal/anormal tartışmasının lüzunsuzluğunun göstergesi.

    Hala da geri kalmış toplumlarda "sapkınlık" olarak değerlendiriliyor. Aile yapısının bozularak Toplumun ayakta kalamayacağından dem vuruluyor. Hem de Günümüz aile yapılarının ve evlilik şekillerinin uğradığı değişimleri gözardı ederek... Evlilikte, karşı cinsten çiftlerin aynı cinsten çiftlerden daha başarılı olduğunun kanıtı yokken... Irklararası evliliğe karşı çıkmak için kullanılan argümanlarla eşcinsel evliliğe karşı çıkanların argümanlarının benzerliği de dikkat çekici. Durumu teolojik açıdan değerlendirenlerse Çok eşli evliliği normal kabul ederken, eşcinsellerin evliliklerine yasal koruma talebini şiddetle reddedeler.

    İlişkinin temelini oluşturan duyguların sadece karşı cinse hissedilebileceğini belirleyen şey nedir? Doğanın kanunu mudur? Evlilik sosyal bir yapı ise "doğanın kanunu" söylemi ile nasıl sınırlandırılabilir? Oysa Evliliğin tanımını kadın ve erkek arasında yapılan sözleşme olarak belirleyen doğa kanunu değil insan inşası yasalardır.

    eşcinsel evliliğe karşı çıkanlar aynı zamanda Evliliği, belirli bir karakter testini geçmiş insanlarla sınırlandırmayı savunsalar, toplumun yararını gözetme konusunda daha tutarlı bir duruş sergilemiş olurlardı.
    #222994 esinti | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0kavram