1. 90'larda çekilen, politik içeriği yoğun ve son derece sağlam bir bilim kurgu dizisi. şahsi fikrime göre stargate ve star trek ile birlikte üç büyükler ligindedir.

    kulvarındaki çoğu dizi gibi bunun da özüne inip sunabileceği maksimum hazzı deneyimleyebilmek için kusurlarına bir parça hoşgörülü yaklaşmayı göze almak, başlarda hissedilen eğretiliğe katlanıp biraz zaman vermek gerekiyor. işin güzel kısmı, nadir istisnalar dışında başladığınız her yeni bölümün öncekileri bir şekilde aşacağını bilebilmek. ben daha ilk sezondayken son sezonlara dair spoiler okuya okuya izlediğimden biliyordum gerçi de, bazı bölümlerde tempo düşürüyor olsa da genel olarak karakterlerin gelişimi ve konunun yavaş yavaş kendini açığa çıkarışı çok başarılı. uzun soluklu bir temanın bu kadar sağlam işlenmesine her zaman rastlanmaz.


    -- spoiler --


    dizinin bir sorunu varsa, yavaş başlayıp güzel hız kazandıktan sonra son sezonda tekrar tempo düşürüyor olması. zira 4. sezonun ortalarında ana konu çözüme kavuşuyor ve elimizde yine önemli ama onca karmaşanın üstüne daha ikincil sayılabilecek ve sonu daha net kestirebilecek bir hikaye kalıyor. ama düşününce bu açıdan da kendine özgüdür babylon 5, onlarca bölüme yayılmış çok üst düzey bir konuyu dizi bitmeden çözüme kavuşturmak, geri kalan bölümlerde ise aynı seviye yakalanamasa bile izleyiciye hayal kırıklığı hissettirmeden yeni ikilemler yaratmak kolay iş olmasa gerek. son sezonda göz devirten bölümler artıyor [son birkaç bölüme yine güzel toparlıyor ama, hatta son bölümde istasyon decommission edilirken ağlamayan bizden değildir] ve bunun bir sebebi de crusade'de işlenecek konuları bu sezonda fazla göze sokmayalım derken malzeme yetersizliği sonucu daha tatsız bölümler çekilmiş olması. şahsen sonlara doğru beni en çok bayan bölümler byron isimli sürekli edebiyat kasan keko telepat ve uzun saçlı sarılgan takipçilerini içermekteydi. aslında fikir güzel olmasına güzel ama diyaloglar çok zorlama yazılmış, ne telepatların tavırları talepleri ve karanlık bir hale bürünme süreçleri ne sheridan'ın onlara karşı anlaşılmaz şekilde tavizsiz yaklaşımı oturaklı bir şekilde yansıtılabilmiş. peygamber kompleksli byron'la saz arkadaşları gidince rahatladım resmen. hem lyta'nın sürekli birilerinin yancısı pozisyonunda kalması can sıkıcıydı işleri ele alıp kendine güveni gelince mis gibi oldu.

    genel olarak dizideki her bir karakterle ayrı bir bağ kuruluyor izlerken. tek bir karakter mi es geçilmez, hepsi mi bu kadar güzel derinleştirilir bir dizi içerisinde. yine de hepsi birbirine denk değil tabii, g'kar ve londo dizi içinde de tek kelimeyle fark atan örnekler. ikisinin arasındaki iletişimin politik iklimle paralel olarak zaman içindeki evrimi kusursuz gerçekten, bütün replikleri çerçeveletip asılacak türden. oyuncuların müthiş performansı da buna büyük katkı sağlıyor tabii. diğer oyuncular belki özellikle göze batacak gibi kötü değiller ama bariz bir zayıflık var kıyaslayınca. gerçi herkes garibaldi'ye gıcık olmuş ama duvardaki daffy duck posterini g'kar'a "ancient egyptian god of frustration" diye tarif ettiği sahneden itibaren nazarımdaki kredisini süresiz şekilde artırdım, oyuncu bazında ise en anlamadığım huyu sürekli dudaklarını büzüp bir acayip mimiklere girişmesi sanırım. ben bunu kendi kendime açıklama girişiminde bulundum ve garibaldi'nin alkolizm sorunları yüzünden edindiği tuhaf bir tik olarak kategoriledim. aksi takdirde "ağzın yüzün oynamasın bi alo!" diye çıkışma hissi yaratıyordu.

    istasyonun başına geçenler arasında ilginç şekilde benim en sevdiğim sinclair idi. ilginç şekilde deme sebebim yorumların genelde tersini göstermesi. oyuncuya kıyak geçilecek gibi değil sahiden başarısız ama ben bu emanet oyunculuğunu bir şekilde karakterin kendi ağırbaşlı ve "yaralı" tabir edilebilecek duruşuna yakıştırdım. bir de oyuncu ağır mental sorunlar geçirdiği için ayrılmış diziden, bunu bilince sonraları meğer valen'ın ta kendisi olduğunu anladığımız bölümlerde geri geldiğindeki tuhaf mimikleri iyice dikkatimi çekti bir sebepten sempati duydum. ki o bölümler de güzel bağladı babylon 4'da olup biteni ve karaktere güzel bir veda oldu. sheridan ise bence z'ha'dum'a gitmeden önce daha iyiydi, gerçi bir yandan bana kalırsa en çok parladığı bölümler yakalanıp işkence gördüğü bölümlerdi. genel olarak ölüp gelince daha kararlı daha badass bir hal aldı almasına ama üstüne bir gıcıklık da gelmedi değil. severiz yine de, onurlu olanı tercih edeceğine tereddütsüz güvenilecek stratejik zeka sahibi bir ana karakter kontenjanı için doğru seçim. bir noktada "sheridan&delenn" muhabbeti ufaktan sıkmaya başlıyor gibi olsa da genel olarak ikisi de olması gerektiği gibi tamamen. lochley'ye pek bir şey diyemiyorum, diziden çok sonra çekilen filmlerde iyice ısındım aslında ama birkaç bölüm dışında sahici şekilde tanıma fırsatı edinemiyoruz.

    ivanova bir miktar absürt bir miktar duygusal pek savaşçı bir o kadar esprili ama kesinlikle özgün bir karakter. hazırcevaplık ve sarkazm konusunda rakipsiz. bu konuda kendisinden geri kalmayan marcus ile de güzel bir uyumları vardı. son bölümde ölenler için kadeh kaldırırlarken franklin "marc.." diye başlarken ivanova'nın da "marcus" demesi ve birbirlerine bakışları çok etkilemişti, zira o noktada marcus artık aklımdan çıkmıştı bir şekilde. bakınız bir saf aşık karakter sevdiği için kendini feda eder, lennier denen zibidi ise sheridan'ı ölüme terk edip sonra pişmanlık nutukları atar. iki ranger arasındaki on farkı bulunuz. lennier başlarda meraklı ve hafif geek tavrıyla gayet sevilesi bir karakterdi, ne ara delenn'e aşık oldu çözemedim bir şeyi kaçırdım ama sempatik ve asil bir tipten böyle uyuz mu uyuz yanık bir karaktere dönüştü. yine de biz onu o çocuksu gülümsemesiyle analım.

    genel olarak dizideki baştan sona bütün politik gelişmeler doğal olarak bizim gerçekte de aşina olduğumuz şeyler olsa da, sağlam sinir eden bir örneğini de clark yönetimdeyken istasyona sözümona gerçekleri duyurma niyetiyle gelip topladıkları her şeyi çarpıratak gerçeğin tam tersini yansıtan gazetecilerin olduğu bölümde görmek mümkün. penguen medyası her yerde aynı.

    söylenecek çok daha fazla şey vardır ama daha da uzatmadan kosh'u da sevgiyle anarak bitireyim: "i have always been here".


    -- spoiler --

    #17123 nox | 8 yıl önce
    0dizi