orijinali için konuşursak, insanların aptallığı çileden çıkarma potansiyeline sahiptir ama buna rağmen klaatu'nun fazlaca sabırlı ve cömert bir yaklaşım sergilemesi ilgi çekicidir. daha ilk indiği sahneden anlıyoruz ki gerzek askerler uzaylı dostumuzu vuracak, diplomatik bir krize yol açacaktır. "yapma işte bunu yapma" desek de korkulan olur, cebinden başkana getirdiği hediyeyi çıkaran klaatu vurulur. neyse ki onlar bizim kadar primitif olmadıklarından gort oradaki herkesi yok etmek yerine sadece silahları ve tankları hedef alır.
hastanede alıkonulan klaatu ısrarla dünya liderleriyle görüşmek ister fakat ülkelerin kendi arasındaki anlaşmazlıklar bunu imkansız kılmaktadır, sabırlı olması yönündeki telkinlere ise "aptallığa sabrım yoktur" şeklinde seyircinin de hislerini dile getiren bir cevap verir. bilmem kaç asır ilerimizde bilgilere sahip uzaylının ağzından çıkacak her sözcük pırlanta gibi değerli olmalıyken bu seviye bir vizyonsuzluk gerçekten de takdire şayandır. [pırlanta demişken, iki pırlantayı iki dolara takas etmesi ile 'twoflower''ı hatırlatıp gülümsetmiştir.]
yine de klaatu "başlarım böyle gezegene" diyip celallenmez, insanları anlamak için gizlice aralarına karışır. 'space man'in yarattığı histeriyi ilgi ve esefle izlemektedir. uzay gemisinin etrafındakilerle röportaj yapan haberci "hey dostum korkuyor musun" dediğinde "benim korkum başka türlü. insanların akıl yerine korkuyu koymasını korkutucu buluyorum." diye güzel bir ayar vermiş ve haberci tarafından geçiştirilmiştir. derdini anlatabileceği zekada birini ararken prof. barnhardt'ı bulur. yine ilginçtir ki, dünya insanlarının gerzekliğini ve şiddet merakını görmüş olmasına rağmen profesörün üstüne uğraştığı karmaşık "celestial mechanics" denklemlerini çözmesi için ipucu bırakır. bu çözüme şüpheyle yaklaşan profesöre söylediğine göre bu denklem kendisine uzay yolculuğu için yeterli gelmiştir. elbette asıl amacı profesörün kendisiyle konuşmasını sağlamaktır ama düşününce biraz pervasız görünen bu hareket aslında bir sebepten insanların ilkelliklerini aşma potansiyeline güvendiğini de gösterir gibidir.
insanlar [ya da ordu] dingillikten bir adım geri durmaz ve bilim camiasıyla yapacağı büyük buluşmaya giderken bulup bu kez ölümle sonuçlanacak şekilde vururlar. "bana bi şey olursa gort'a bu mesajı ilet" diye esas kadına ezberlettiği "klaatu barada nikto" cümlesinin "beni kurtar sonra da bu beyinsiz canlılarla dolu gezegeni havaya uçur" olmasını ummuşumdur ama gort adamı canlandırmakla yetinir. burada kadın "whoa ölüyü canlandırma gücüne mi sahip" diye şaşırdığında "töbe estağfurullah yaşam da ölüm de 'almighty spirit''ten" demesi aşırı kulağımı tırmalamıştı, progressive uzaylının da yobazına mı çattık diye düşünmüştüm ama burayı okurken gördüm ki hiç şaşırtıcı olmayan şekilde üst mevkilerden gelen bi zorlama ile eklenmiş bu replik, dini hassassiyetler kaşınmasın diye...
neticede klaatu büyük konuşmasını yapar, tercih sizin der basar gider. sırf filmin adına bakarak, sonunda gösterilmese de herhalde insanlığın doğru olanı seçtiğini varsaymamız bekleniyordur ama gerçekçi bir senaryoda insanın kibiri ve şüpheciliği ağır basacaktır, bunlar kesin bizi silahsızlandırıp işgale gelecek paranoyasıyla nükleer silahlar ve uzay yolculuğu çalışmalarına hız verilecek ve "bize kimse boyun eğdiremez rörö" diye kendimizi gazlarken bir gort devriyesinin dikkatini çekip yok olacağızdır. bence.
--
spoiler --