koşullandırma; çevrenin bireyleri belli bir düşünme, duyma ve davranmaya yöneltme sürecidir.
Aslında bazen bunlardan farkındalıkla kurtulmaya başladığımızı zanneder ama yakınından bile geçemeyiz. Çünkü tam olarak öyle düşünmek nasıl birşeydir bilmiyoruz ve bilmemiz imkansız.
Tüm yaşamı veya yaşamın büyük, anlamlı konularını es geçin. Sadece çok basit bir hareket kalıbınızı o konu hakkında hiçbir şey bimiyor gibi yargısız düşünmeye çalışın. Çok da başarılı olamazsınız, çünkü en özgür fikirleriniz bile bir şekilde duyduğunuz en özgür fikirler çevresinde dönüyordur. Eğer bir anne ya da babaysanız bunu anlamanız daha kolay oluyor.
Çocuğunuz gerçekten boş bir kağıt gibi geliyor dünyaya, ve muhteşem bir beyinle. Yine çocuk büyütme fikirleri koşullandırmasında olacaksınız elbette (yumurta tavuk hikayesine dönüyor iyice) ama en azından şunu yapabildiğinizi fark ediyorsunuz. Kendi cümlelerinizi ona söylememe karar anı..
Soru soruyor, sen ne düşünüyorsun diyorum, elbette bu bilim gibi başı sonu net olan şeyler değilse. Bence şöyle bu diyor, sonra vazgeçiyor, sonra başka bir fikirle geliyor, sonra ondan da vazgeçiyor. En azından tüm bu süreçlerde azıcık da olsa özgür kalabiliyor, sizin bırakmaya çalıştığınız o azıcık özgürlüğü dışarıda, okulda, arkadaş arasında hızlıca yok ediyorlar zaten.
Mesela hepimizin bildiği renk koşullandırması mevzusu; kızlara pembe, erkeklere mavi örneği gibi.
Bu kalıpta düşünmek istemiyor, ama düşünüyoruz.
Bunun gibi örnekleri yok etmek istiyor ama yapamıyoruz. Resmen başaramıyoruz ya, resmen debeleniyoruz.
Koşullandırma konusunda koku deneyleri de var, elle tutulur bir biçimde olayı özetleyen. Brown Üniversitesi'nden Dr. Rachel Herz bir karışım yapıyor. iki asit molekülünden yağlı ve keskin kokan bir karışım hazırlıyor. Bunu iki farklı odanın kokulandırmasında kullanıyor. Birinin kapısına "parmesan peyniri" birinin kapısına da "kusmuk" yazıyor. (Bu iki molekülün bazı özellikleri var, tabii ki özel seçilmiş yani her iki kokuya da benziyor gerçekten, merak edenler vedat ozan'ın kokular kitabında bulabilir)
Peynir kokulu odada olduğunu sanan denekler gayet rahat vakit geçirip oh ne güzel acıktım walla diye geziyor, aynı denekleri diğer odaya soktuklarında bazıları öğürüyor, içeride hiç kalamıyorlar.
Sonunda gerçeği söylüyorlar hiçbiri de inanmıyor iyi mi?
Mal gibi yaşıyoruz walla değil mi Neo?