o günlerde bazı gazeteciler çıkmış, “ben görüntüleri izledim. çok feci, çok vahşi. hiç mi allah korkuları yok bu insanların” tarzında açıklama yapmışlardı. hep beraber hatırlayalım o gazetecileri de, bunlar saklandıkları mağaradan tekrar çıkıp, gazeteciyim dediklerinde ileriki nesiller kanmasınlar. elif çakır, balçiçek ilter (pamir’di soyadı o zaman), ismet berkan.
bir de o günlerde sözde haberi naralar atarak köpürtenler vardı. nagehan alçı, Nihal Bengisu Karaca, Sevilay Yükselir.
bu arada şahsım “görüntüleri bu Cumaya geliyor” diyeli 366 Cuma olmuş. sözde mağdurun vapur iskelesinden, sakince kocasının arabasına bindiği bir görüntü izledik ama bir tane bile üstü çıplak deri pantolonlu adam göremedik.
yıl 2013. aylardan haziran ve sözde olay, gün içinde öğleden sonra/akşamüstü oluyor (!). akıllı telefonlar toplumun en az % 60'ında var. turistlerin en az % 40'ında kaliteli fotoğraf makineleri var. bütün işlek caddelerde, trafik ışıklarında, kamu kurumlarının ve mağazaların neredeyse tamamında mobeseler, güvenlik kameraları var.
yer kabataş. dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan istanbul'un en işlek yerlerinden biri. taksim meydanına çıkan bir füniküler var. adalara ve anadolu yakasına vapurların gidip geldiği yoğun çalışan kabataş iskelesi burada. sarıyer-beşiktaş tarafına giden birçok otobüsün ana durağı/bekleme yeri de kabataş. eminönü tramvayının son durağı da kabataş.
ve bu kadar işlek bir yerde 50-100 kişi -üstelik deri eldivenli, çıplak falan- bir kadına saldıracak ve bir allah'ın kulu bunun fotoğrafını, videosunu çekemeyecek; güvenlik kameralarına yansımayacak öyle mi? yozgat'ta, sivas'ta oturup da istanbul'u bilmeyenler belki bu yalana inanabilir. anlayışla karşılarım. ancak istanbul'da oturan, kabataş'ın nasıl işlek bir yer olduğunu bilen ve buna rağmen bu olaya inananların da çok büyük bir bölümü yalancıdır. nasrettin hocanın doğuran kazana inanan komşusu gibidir. işte o insanlara olan kızgınlığım, yalanı yayanlara duyduğum kızgınlıktan çok daha fazla.
o dönem bu yalanı köpürten ve sık sık yazılarında ele alıp milleti galeyana getirmeye çalışan, nagehan alçı, nihal bengisu karaca, abdülkadir selvi gibi tipler şimdi bir çok televizyon kanalının aranır kişileri, her akşam bir kanalda ülkemizin her türlü önemli sorunları hakkında ahkam kesiyorlar.
bu ülkenin geleceğinden hala bir şeyler bekleyenler var.. gülüyorum sadece.
not: bu entry'i ağzımı bozmadan tamamladım ya, kendime tebrik koyuyorum.
tv'ye çıkıp utanmadan sıkılmadan yalanlar söylendi. görüntüleri izledik, kötü şeyler olmuş dendi. ortada olay olmadığı anlaşılınca da hiç bişey olmamış gibi devam ettiler işlerine.
bu olay olduğundan beri "kadının beyanı esastır" a inancım sarsıldı. bu lafı (sözde) olayla ilgili bi tv programında konuklarla kavga eden yandaş bi gazeteci de söylemişti(elif çakır'dı galiba)(linki ). görüyoruz ki (dr. house'un dediği gibi) herkes yalan söyler... bence olması gereken "doğru söyleyen kim ise onun beyanı esastır", doğru söyleyeni bulmak da bir görevdir...
medya önünde insanlar hakkında bu kadar kasıtlı yalanlar söyleyenler, onları toplum karşısında yalan yere zor duruma sokanlar bunun için bi yaptırıma uğramalı...
üzerinden ülkeyi bölme çalışması yapılan, memlekette iyi kötü bir köşesi bulunan bir çok yalancının hayisyetsizce söylediği adice bir yalandı. ardından; hayatı boyunca tanıdığı erkekler tarafından baskı altına alınmış ve alınacak olan genç bir kadının ilgili şarkı eşliğinde aklına gelen değişik bir fantezisi olduğu gerçeği ortaya çıktı.