Ahmet kaya’nın seslendirdiği “şafak türküsü”nde de geçen Şeyh Bedreddin, torlak kemal ve börklüce mustafa üçlüsünün farklı bir amaç uğruna osmanlı’ya başkaldıran zatlardan biri. Torlak kemal bir çeşit tarikat kurma gayreti gösterirken şeyh Bedrettin komünist bir düzen için mücadele etmiş fakat börklüce şeyh Bedreddin gibi komünal bir sistemin yanında bu sistemi yayan bir peygamber gibi hareket etmiştir.
Ortaya çıkan bu üç isyanın ortak özelliği fetret devrinde ortaya çıkmış olmalarıdır. Börklüce ve torlak kemal’in fikri muhteviyatından ötürü ikisinin de şeyh bedreddin’in müridi olduğu konusunda geniş bir inanış vardır. Fakat bu durum tam olarak netliğe kavuşmuş değildir. Bu benzerliklerden kaynaklı başta Üç zatın da organize olup isyan etiği düşünülse de bu zatlar, aslında birbirinden uzak, habersiz ve ayrı zamanlarda müstakil olarak isyan etmişlerdir.
Börklüce, aydın ve izmir civarında şeyh bedrettin’de olduğu gibi bir çeşit sosyal devlet gibi gözüken kominal bir düzeni, mülkiyet hakkını reddedip tüm insanlar için eşitlik felsefesini yaymaya çalışıyordu. Bu felsefesini yayarken üç semavi dinin inananlarının birbirine saldırmasını yasaklamış, üç dini de harmanlayan bir felsefe anlayışının sonucu olarak ibadet yeri dışında olan medrese, tekke, zaviye gibi oluşumların faaliyetlerine de kesinlikle izin vermemiştir. Üç dini harmanlama açısından Osmanlı tarihçileri, börklüce’nin peygamberlik iddiasında bulunduğunu sıklıkla yazmışlardır, bu yönüyle Şeyh Bedreddin isyanından ayrılır.
İsyan izmir ve aydın çevresinde çıkmıştır. İsyandan önceki siyasi ve sosyal durum kısaca şöyleydi: Fetret döneminden önce (1308) bölgeye hakim olan Aydınoğulları ile Osmanlıların bölge için uzunca bir süre mücadelesi olmuş bölge toprakları birkaç defa aydınoğulları ile Osmanlı arasında el değiştirmiştir. en sonunda ise Osmanlılar, dönemin Aydınoğulları hükümdarı cüneyd bey’i ve taraftarlarını derdest edip idam etmiş; böylelikle aydınoğulları 2. Murat tarafından 1426 yılında tamamen Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu sürekli sürtüşmeler ve savaşlar bölge halkının huzur, refah seviyesini diplere düşürmüş halk arasında çok ciddi bir adaletsizlik ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu durumu zaten iyi bir eğitimden geçmiş olan börklüce iyi analiz edip halkı yanına çekebileceği bir felsefe üretmekte hiç zorlanmadı. O felsefe ise milattan önce ilk ilkel formlarına rastladığımız “mezdekiler”in feodaliteye karşı ortak mal kavramını savunan sosyalizmden başkası değildi.
İsyanlar sert müdahalelerle bastılıp Börklüce yakalanınca tövbe etmesi istendi ama o etmeyince çarmıha gerilerek deve üstünde ibreti alem diye sokak sokak gezdirildi. Taraftarları ise kelime-i şehadet getirilmek koşuluyla serbest bırakılıyordu.(börklüce taraftarları kelime-i şehadeti “muhammeden resulullah”sız söylüyordu. Gavur izmir işte ne olacak?) fikirlerinden vazgeçmeyen taraftarlar ise idam edildi.
(mezdekiler ahlaki açıdan aşırıya gitmişlerdir, ensest ilişkiyi normal görmek gibi. Bu nokta dışarda tutulursa çıkış aşaması birbirine çok benzer. Mezdekilerin düşünce akımını geliştirmeleri ise çok da iyiye gitmemiştir. Birileri yazmazsa bu konuda başlık açarım.)