ayılmak, uyanmak, normale dönmek anlamlarına gelen deyim. tdk efendi ise, kendine gelmek demiş.
gecesinden şişenin içine düşülmüş günlerde, sabah afyon patlatmak pek mümkün değil (alka seltzer gibi ilaçlarla denenmesi konu dışı tabii, doğal olarak afyon patlatmaktan bahsediyorum). ağırlık açısından kafanın birkaç kilo fazla hissedildiği, omuzların, üzerinde taşıdıkları şeyi 15 kiloluk bir karpuz olarak görüp avel avel baktıkları, beynin ise "nereye düştüm ben ya? karaciğer, ses ver lan!" diye böğürdüğü ve saatlerce sürebilecek bir süreç bu. çivi çiviyi söker mantığı en makul şey aslında: gece ne içildiyse, biraz daha hafifini içmeye devam etmek. "bilmem ne suyunu sıkıp içine limon kabukları rendeleyerek bu karışımı mutfak robotundan geçirin ve için" veya "bol su için, kendinize getirir" gibi herkes için işe yaraması mümkün olmayacak sıvıları vücudunuza zerk etmek, her zaman işe yaramıyor. kanda dolaşan alkolün saatler sonra bile içtiğinizle hemen hemen aynı seviyeye geldiğini dakika dakika hissetmeye başlıyorsunuz ve ayılmanız çok geç oluyor tabii. hee, tabii ki, ne içiyorsanız, içerken aynı oranda su içmek ve geceyi böyle kapatmak sabaha daha dinç uyanmanızı sağlayacaktır; orası net.
gece hiçbir şey yapmamış olsanız bile, sabahına afyon halâ patlamadan uyanmak da mümkün. iş yerinin servisinde salyası akarak uyuklayanlar, okula giderken toplu taşıma kullanmak zorunda kalıp metrolarda, otobüslerde perişan halde görünenler, sabah kalktığı gibi pantolon, gömlek, çorap üçlüsünü korkunç bir sıralamayla giymeye çalışırken yerdeki halıya bakakalanlar, sokağa çıktığı gibi nereye gideceğini anlık olarak da olsa unutanlar, günün ilk sigarasını berbat bir hisse sahip ağzıyla içerken yüzünü ekşitmeye bile gücü kalmamış olanlar... afyonu patlamayan birinin temel davranışlarından bazıları bunlar oluyor. ben genelde sert bi' müzik, soğuk bi' duş, sert kahve ve tabii ki bağırıp çağırarak sesimi normale döndürmeye uğraşarak bu saçma dönemi geçirmeye çalışıyorum. beyin "kapalıyız kardeşim" moduna geçtikten sonra, tekrar açması en zor organlardan biri. diğerinin de -her ne kadar bir organ olmasa da, organ kadar önemi olan- libido olduğunu düşünüyorum.
henüz ayılamadığı 100 metre uzaktan belli olan birinin yanına gelip de "n'aber lan, afyonun mu patlamadı daha? ehe" şeklinde saçma espriler yapmamanızı öneririm. geçen hafta ofisteki çocuğun ağzına sıçmıştım bu yüzden. "abi, şu işin şurası kalmıştı, n'apalım?", "sözleşme çevirisinin son ki maddesinde değişiklik yapacaktık, nasıl yapalım?" veya "abi, çok mutluyum ya, hatunla barıştık" gibi o an için en istemediğim konuşma metinlerini kağıttan okur gibi yüzüme fırlatınca "siktir git, bi' sus, afyonum patlamadı daha" diye kükremiştim. en sinirli olduğum, öfkeden kudurduğum ve bu öfkeyi boşaltmak için yer aradığım anlar geliyor aklıma. hiçbirinde afyonum patlamadığındaki kadar her şeyden nefret eder bi' hale bürünmüyorum. hem hissizlik hem hiçbir şey yapmak istememek hem neşeli olmak istemek hem de yorgunluğa karşı savaş vermek bünyeyi çok zorluyor. afyon patlatmak, benim için, kabuk değiştirmeye çalışmak gibi: hem istiyorsun hem de harcayacağın enerjiden ürküp eski kabuğuna sevgiyle sarılıp ölmeyi umuyorsun.
genellikle sabahın köründe, çevrenizde yüzünden bin parça düşen, gece çok içmiş de, sabahına ayılamamış gibi görünen, neşesiz olduğu belli olan, asabi mimiklerin hemen hemen tamamını yüzüne oturtmuş birini görürseniz, mutlu bir tavır takınarak yanına ilişmeyin. kendisiyle başbaşa bırakın. işler elbet yetiştirilir, sohbet edilecek anlar illa ki yaratılır; üstelemeyin.
esrar kullanma alışkanlığı kullanan kişiler gün boyu bu maddeden mahrum kalmamak için bir yöntem geliştirmişler. esrar (ya da afyon) kuzu bağırsağına doldurup sahurda yutarlarmış. mide asidi ile bağırsak eriyip madde açığa çıktığında gözler açılır, neşeli ve mutlu hale gelirlermiş.
Hatta bunları kat kat bağırsağa sarıp patlama zamanını düzenliyorlarmış.
Benzer yöntem bazı ilaçlar için günümüzde de kullanılıyor diye biliyorum. İlaç kapsülleri katmanlar halinde hazırlanıyor ve gerekli dozun sürekliliği sağlanıyormuş. bu nedenle bazı ilaçları kırıp içmek gereken dozu bir anda almaya neden olduğu için zararlıymış.
afyon haşhaş bitkisinin tohuma dönmüş kapsülleri yaşken çizilip elde edilen bir özsu. işlenerek morfin elde edilir. bu özsu kuruyup sakızlaştıktan sonra yutularak da tüketilir. bu çok eski zamanlardan bu yana bilinen bir bağımlılıktır. çin imparatorluğu nam salmıştır bu hususta. osmanlı'da da yaygındır. gelelim şimdi afyonu patlamak deyimine. osmanlı döneminde afyon müptelalarının oruç saatlerinde bu bağımlılıklarını sürdürebilmek için başvurdukları bir yöntem var. gün içinde alacakları afyonu kuzu bağırsağından yapılmış küçük kapsüllerin içine koyup sahur vakti yutarlarmış. bu kapsül günün ilerleyen saatlerinde mide asidinin etkisiyle patlar ve kana karışmaya başlarmış. günümüzde retard tabir edilen koruyucu kabuk içinde bulunan ve alındıktan uzun süre sonra etki etmeye başlayan ilaçların temel ilkesi de bu. neyse işte eski zaman insanı her yasağın etrafından dolaşacak bir yöntem bulmuş. tam da ramazana denk geldi hikaye. ben şahsen kafein kullanıyorum. anında patlatıyor kafayı. afyon da neymiş.