1. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur.

    Örnek kullanım: Bakakalmak.
    #138352 tdk | 6 yıl önce
    0dil bilgisi terimi 
  2. Olmak, herhangi bir durumda bulunmak.

    Örnek kullanım: Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. (F. R. Atay)
    #138351 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  3. Herhangi bir durumu sürdürmek.
    #138350 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  4. .

    Örnek kullanım: Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. (Atatürk)
    #138348 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  5. .

    Örnek kullanım: Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
    #138347 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  6. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak.

    Örnek kullanım: Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. (H. Taner)
    #138346 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  7. yapamamak.

    Örnek kullanım: Misafir geldi, gezmeden kaldık.
    #138345 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  8. Miras olarak geçmek.

    Örnek kullanım: Çiftlik ana babasından kalmış.
    #138344 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  9. Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek.

    Örnek kullanım: Bugün iş maddesinde kaldık.
    #138343 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  10. Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak.

    Örnek kullanım: Oda duman içinde kaldı.
    #138342 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  11. ileriye atılmak, ertelenmek.

    Örnek kullanım: Mahkeme ayın on sekizine kaldı. (S. F. Abasıyanık)
    #138341 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  12. işlemez, yürümez duruma gelmek.

    Örnek kullanım: Araba yarı yolda kaldı.
    #138340 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  13. Sınıf geçmemek.

    Örnek kullanım: Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
    #138339 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  14. Oyalanmak, vakit geçirmek.

    Örnek kullanım: Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. (N. Cumalı)
    #138338 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  15. Varlığını korumak, sürdürmek.

    Örnek kullanım: Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. (A. Ş. Hisar)
    #138337 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  16. Hayatını sürdürmek, yaşamak.

    Örnek kullanım: O aileden bir bu çocuk kaldı.
    #138336 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  17. .
    #138335 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  18. Oturmak, yaşamak.

    Örnek kullanım: Tam beş sene benimle beraber kaldı. (S. F. Abasıyanık)
    #138334 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  19. Konaklamak, konmak.

    Örnek kullanım: Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. (F. R. Atay)
    #138333 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  20. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak.

    Örnek kullanım: Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. (O. C. Kaygılı)
    #138332 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  21. Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek.

    Örnek kullanım: Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. (T. Buğra)
    #138331 tdk | 6 yıl önce
    0eylem