sevgili ruth, tam bir okb hastasısın. kendini değiştirmeye çalışırken bile değişime takıntılısın. o kadar kontrol bağımlısısın ki karşında rahat olmak mümkün değil. yine de bir anasın ve çocuklarını onları yargılamayacağına inandırma gayretini ve hayatlarını paylaşma çabanı takdir ediyorum. -her ne kadar bunun için gecikmiş olsan da-. 2. sezonla birlikte kendini biraz rahat bıraktığını görüyorum. kendini yargılamayı bırakmanla, çocuklarını yargılamayı bırakman birbirini takip ediyor gibi. şüphesiz ki burada görmek isteyenler için büyük dersler var.
* ailenin akıllısı claire, ergenliğini kapıları çarparak yaşasan da en naifleri sensin. kaç bölüm oldu daha kimsenin duygularına karşı kayıtsız kaldığını görmedim. güçlüsün, akıllısın, insanları yargılamadan önce eylemlerinin arkasında yatan motivasyonları değerlendiriyorsun. ukalalığından gelen bir bilmişliğin var ama olsun, sevdim seni kız.
nate, sen benim düşmeye doyamadığım dipsiz kuyumsun. duygularına en aşina olduğum karakter sensin. sağlıklı yaşama gayretin, 'ben kırmızı et bile yemem, her gün koşuya çıkıyorum.' diye doktora bağırışın, çocukluktan beri takıntı haline gelmiş bir korkun olan ölümle yüzleşme sürecin... babanı gördüğün rüya neydi öyle ya? ölümün takım elbiseli, karizmatik ve sakin bir adam olmasına, yaşamınsa kilolu, rengarenk giyinmiş, neşeli ve konuşkan bir kadın olmasına bayıldım. eh meslekte de defalarca ölümün yaşamı becermesine tanıklık ettin. babanın da dediği gibi 'artık oyundasın nate. bundan kaçamazsın evlat.' önümüzdeki bölümlerde kaygılarını yenebilecek misin, sorgulama sürecin nasıl ilerleyecek çok merak ediyorum. sanırım tüm bu yüzleşme sürecin hayata karşı sığ bakış açını azaltacak ve ilişkilerini derinleştirecek. önceden gelişine yaşadığın hayatının niteliğini arttıracaksın gibi duruyor. şimdiden üstüne yapışan bencil yaftasından kurtulmak üzere olduğunu görüyorum. daha mı anlayışlı oldun ne? senin değişim sürecinin çok içine girdim, 'sikerim böyle hayatı.' diyip uyuşturucuya falan düşersen salak gibi kalırım ekran karşısında, üzme beni.
işte gaylere kaptırdığımız bir yakışıklı daha, david. senin karakter gelişimine ba-yıl-dım. kabul görme ve sevilme isteğiyle hep kendini başkalarının gözüyle yargıladın. hatta babandan takdir görmek için gittin istemediğin bir mesleğe atıldın. haliyle de sürekli gergindin. sanki homoseksüel olman bir kusurmuş gibi bunu ailenden dahi gizledin ve bu kusuru kapatmak için insanların takdir edeceğine inandığın bir resim olarak kendini bir çerçevenin içine hapsettin. sonra da parça pinçik ettin tabloyu. zaten senin kendini dağıtmadan, kendini tehlikeye atacak hatalar yapmadan kendi yolunu çizebilmen mümkün değildi. olum çok güzel değiştin ya.
aah brenda ah. gerçekten zeki ve havalı bir kadınsın ama her bölüm ''ben psikologların elinde laboratuvar faresi gibi incelenerek büyüdüm.'' diye kafa sikmenden bıktım yahu. yazacağım da senin hakkında henüz kafam karışık. zaten hep ne diyorsun: 'beni analiz etme!' bir süre daha gözlem altında bırakıyorum sen.
--
spoiler --