-
jim carrey'nin sırtlayıp götürdüğü 1998 yapımı film. film kategori olarak komedi olarak da geçmesine rağmen aslında tam tersine insanı üzecek, üzmese bile düşündürecek bir yapıya sahip. sanırım ününün bir kısmını da sadece bireye odaklanmış gibi gözükse bile aslında toplumu ve sözde ihtiyaçlarını da güzel irdeleyebilmesine borçludur. kurgu olmasına rağmen izleyiciye rahatsızlık verecek bir gerçekçilik sunuyor.
-- spoiler --
kendisiyle aynı isme sahip bir televizyon programının başrol oyunculuğunu yapan ama bundan hiçbir şekilde haberi olmayan bir adamın hikayesini anlatıyor film. görüp yaşadığı her olayın, hatta tanıyıp beraber olduğu insanların bile gerçek olmadığı, tamamen gerçek hayattaki insanları eğlendirebilmek için var olmuş bir insan. doğumundan itibaren her anının kameralarla kayıt altına alınıp dünyaya 7/24 pazarlandığı, kısacası kurgusal dünyasına hapsolmuş bir tutsak. truman dünyanın en çok izlenen programının başrol oyuncusu olmasına rağmen kendisi oyuncu olduğunun farkında değil. bu yüzden rol yapmıyor ve verdiği tepkiler tamamen gerçek. bu programı dünya çapında ünlü yapan da belki de bu gerçek hayattan bihaber olma durumu. truman'ın sahip olduğu gerçeklik hissi neredeyse en yakınındaki iki insana bile sirayet etmiş vaziyette. onlar da bu programda olan her şeyin aslında gerçek olduğunu ve o set içinde gerçek bir hayat yaşadıklarını düşünüyor.
truman'ın tüm hayatını elinde tutan ve onu dünyaya pazarlayan yönetmenimizin de olmasını istediği şey bu aslında. çünkü kendisine göre o, truman'a kimsenin sahip olamayacağı kadar mutlu ve güvenli bir hayat sunuyor. hatta kendisi de truman'ı kendi hayatının merkezine koymuş ve onun için yaşıyor. bunu truman uyurken ve çıkış kapısında onu ikna etmeye çalışırken ekranı hafifçe okşamasından anlayabiliyoruz. kontrolü kaybedebilme ihtimali doğduğunda ise çığrından çıkıp truman'ın canına kast edebilme cüretine sahip. kim bilir belki de film burada izleyicilere halkı için uğraşan, halkını önemseyen ama en sonunda kendi itibarı için o halkın özgürlüğünü elinden alan liderlerden bahsediyordur? neyse ki insanlık böyle liderlerle hiç karşılaşmadığı için filmin bu kısmını farazi kabul ediyoruz. *
son olarak ise izleyiciyi en çok etkileyen şey* truman'dan ziyade hayatını truman show üzerine kurmuş insan topluluğu olsa gerek. 30 yıldır reklam bile vermeden ( ki bu reklam ihtiyacını da programın her köşesinde bulunan ürün yerleştirmeleriyle hallediyorlar ) devam eden bir program ve bunu duşta, restoranda, koltukta kısacası her yerde aynı azimle izleyecek kadar hipnotize edilmiş bir dünya. truman'ın anlık yok oluşunda bile reyting rekorları kıran, sanal gerçeklikten çıkma mücadelesinde onunla birlikte heyecanlanan, çıkmayı başarınca çılgınca sevinen, en sonunda ise anlık bir boşluğa düşüp hemen farklı bir televizyon kanalı aramaya başlayan insanlar. bugünün dünyasında televizyon yerine interneti koyduğumuzda aslında ne kadar benzer özellikler taşıyoruz değil mi?
sonuca gelmek gerekirse, her şeyde olduğu gibi film konusunda da zevkler farklıdır. truman show kimisi için dünyanın en etkileyici filmi olabileceği gibi kimisi için yetersiz bile kalabilir. kişinin sinemaya olan yatkınlığı, tecrübesi ve kişisel hayatında nelerden etkileneceği bunda etkilidir. ben ise bu filmi jim carrey'i klasik komedi oyuncusu imajının dışına çıkardığı, birçok filmin, dizinin işlemek için çaba sarfettiği konuları farklı bir bakış açısıyla ele aldığı için gayet başarılı buluyorum. velhasıl kelam, izleyiniz izlettiriniz efendim.
-- spoiler -- -
Simülasyon argümanı, şeytan rüyası, gerçeklik sorgulaması...
Müthiş bir filmdir, hem ana akım hem de mesajı olan dolu bir filmdir.
Ama bunun daha karanlık ve daha film noir hali de vardır, onun için:
(bkz: dark city)
Hatta yapı olarak daha kötü bir hali de olsa bence, şu film de dark city'ye çok benzeşmektedir:
(bkz: the signal) -
jim carrey'nin neredeyse tek başına sırtladığı 1998 yapımı Peter Weir filmi. Jim Carrey'i Jim Carrey yapan filmlerin başında gelir. bir bu bir de eternal sunshine of the spotless mind jim'in en sıradışı işleri. sade ve mükemmel bir film.
-- spoiler --
yaşadığımız dünyanın tamamen bir kurgudan ibaret olduğunu düşünün. truman için hayat tamamen bir kurguydu. yıllarca herkes onu izledi. kapalı kutuda yaşayan bir insanı. farklı bir hayatı olduğunu zannediyordu. hepimiz gibi.
-- spoiler -- -
bir sosyolog olarak filmin toplum için verdiği mesajlara değinmek istiyorum. öncelikli olarak bireyin toplum içerisindeki rolünün, başka insanlar ve (toplumu yöneten diğer kişiler) toplumsal kurumlar tarafından (aile, devlet, din, ekonomi vs.), -birey toplumun içine doğduğu an da- belirlenmiş olmasından söz ediliyor. birey farklılaşmak, toplumun değer yargılarından sıyrılmak istemektedir fakat bunu kolay kolay yapamaz. aynı filmde truman'ın sahip olduğu bir takım korkular gibi gerçek yaşamdaki toplumsal bağlılığı perçinleyen korkular bireyin bunu yapmasına, farklılaşmasına engel olur. truman sudan korkuyordu. insanlar ise tanrı'dan, binlerce yıldır onun yeryüzündeki simaları olarak görülen din görevlilerinden, toplum tarafından dışlanmaktan vs. daha birçok sebepten dolayı farklılaşamıyor, aykırı insan olamıyor.
-- spoiler --
aynı truman'ın filmin sonunda korkusunu aşıp suda ilerlemesi ve en sonunda kurucuyla konuşup özgürlüğü seçmesi gibi gerçek yaşamda da birey, toplumun dayattığı değer yargıları, bu normlar çiğnendiği zaman oluşabilecek sonuçların korkularını aştığında onu yönetene, belki var edene, belki hiçbir şeye değmeden özgürlüğe ulaşacaktır.
-- spoiler --
film bize, toplumun birey için var olması gerektiğini de göstermek niyetinde. toplum bireye hizmet eder, toplumu yönetenler (siyaset kurumu) bireyi toplumda tutmaya çalışır, bunun için de din, aile, ekonomi, eğitim gibi birçok sosyal ve toplumsal kurumu kullanır. birey toplumda kaldıkça toplumun bir parçasıdır ve topluma hizmet eder. karşılıklılık ilkesine bağlıdır durum. birey toplumdan ayrılırsa kitleler halini alabilecek bir durum ortaya çıkar. birey bireyleşirse toplum bağları zayıflar. bireyin olmadığı bir yerde toplumdan da söz edilemez. toplumun olmadığı bir yerde devletten, kurumlardan söz edilemez. bu basit ama birçok detayı içerisinde barındıran denklemin kilit noktası insandır işte. insan rolünü yapacak ki toplum yaşasın. toplum yaşayacak ki kurumlar yaşasın. kurumlar yaşayacak ki insan yaşasın.
sosyolojik bakış açısından psikolojik bakış açısına da bir müddet geçiş yapmak lazım. insan sürekli olarak kapana kısılma hissiyatını yaşamakla beraber, filmde bahsedildiği üzere illaha ki bu kapanın başkaları tarafından kontrol edildiğini düşünmüştür. hatta ötesinde tüm evrenin kendisi için var olduğunu. öyle ki kimse "yaşamı boyunca bir kez dahi olsun kendini gerçekliğin temeline koymadığı"nı iddia edemez. insan denilen yaratık, yani biz ırk olarak diğer varlıklardan kendimizi öte görmeden hemen önce birey olarak öte görürüz. yanılmıyorsam her üç rus'tan ikisi süper güçlerinin olduğuna inanmakta. öyle ki ben küçükken dişlerimi sıktığımda kulaklarımın açılıp daha çok duyması olayının sadece bana özel olduğunu sanırdım. çevremde göz bozukluğu olan insanlar fazlaydı (tabii ben bunu o zamanlar bilmezdim), buna bağlı olarak çok keskin gözlerle uzaktaki yazıları okuduğumda ve yanımdaki bir takım insanlar okuyamadığında da aynı özel insan efekti beynimde canlanmıştır. bu tür ve buna benzer olaylardan kim özel olduğunu küçükken hissetmemiştir ki?
bir diğer mesele ise filmde gerçek dünya özgürlüğü simgelerken, gerçekte sahte bir dünya özgürlüğü simgeler. özgürlük, bir dünyadan diğerine geçebildiğinde seninledir. insan denen varlık bunu sadece hayal gücüyle yapabilir. insan olmayan varlıklar ise zaten insanlardan başka bir dünyadadırlar. buna kediler de dahil. ah kediler. onları neden truman show'da kullanmadınız ki! -
jim carrey'nin başrolde olduğu oldukça güzel film.
-- spoiler --
film bittikten sonra acaba ben de truman gibi başkası tarafından kurgulanmış bir sanal dünyanın tek gerçek oyuncusu muyum diye sorgulatır bünyeye. bu hisse kapılmayan yoktur diye tahmin ediyorum
-- spoiler -- -
Adı üstünde truman adlı karakterin (jim carrey) tamamen şov olan değişik hayatını konu alan Abd/1998 yapımı film.
Filmin konusu, yani bir insanı doğumundan itibaren yapay bir dünyaya koyup her anını televizyondan 7/24 yayınlama fikri, orijinal bir bilimkurgu konusu. Hatta çok güzel anafikirler oluşturulabilecek, binbir çeşit sembol eklenebilecek bir fikir. Ama bence hollywood'un elinde biraz harcanmış. Değişik olsa da kült diyemeyeceğim, 10 üzerinden 7 puan verdim.
-- spoiler --
-oyuncular: jim abiyi ben bu karaktere sığdıramadım. Sanki daha normal, daha bizden bir karakteri yansıtmalıydı. Eşi olan sarışın kadın çok güzeldi, aşık olduğu kız da çok güzeldi, bu ikisinin oyunculuğu normaldi. Çocukluk arkadaşı olan kişinin de oyunculuğu pek parlak değildi ve hatta mimikleri falan çok kasıntı geldi, zırt pırt elinde birayla çıkagelen bir arkadaş rolüne o duvar suratı yakıştıramadım. Yönetmen Christopher ehti, ama illa başında o şapka olmalı mıydı, hazır bilimkurgu işte hem de dev ay bir stüdyodayız daha orijinal bir karakter olamaz mıydı, bence gayet de olurdu.
-mekanlar idare ederdi. Sadece filmin sonlarına doğru denizde yelken açıp duvara çarptığı falan sahnelerde görsellik hoşuma gitti, onun dışında vasattı. Kasabada falan birçok değişik fikir eklenebilirdi. Sabahları selam verdiği ikiz amcalar gibi daha çok değişik şeyler görebilirdik.
-kurguyu yani senaryoyu beğenmedim. Aşk hikayesi çok alakasız, eksik ve yersizdi bence. O kızın işlevini anlamadım. Babasının ölmesi, sonra canlanması kısımları da saçma ve çocuksuydu. Her ne kadar şov olsa bile filmde işlenmeyen kısımlardan ya da bu konularda trumanın içini detaylı görememizden bahsediyorum. Sonra arada kafasına spot ışığı düşmesi hadi güzeldi diyelim ama truman fijiye gitmeye çalışırken sokaktaki kovalamacalar falan aşırı kötüydü. Yıllarca adamı fanusta tuttunuz, hele ki en ergen yıllarında ya da aklı başındayken tutabildiniz, şimdi ne oldu da batırmaya başladınız? O asansörde set ekibini yanlışlıkla görmesi falan baya gereksizdi. Keşke truman her şeyi kendisi anlasaydı. İzlerken biz de yavaşça onunla kavrasaydık, gözümüze sokulmasaydı...
-- spoiler --
Ben filmi yakın zamanda izledim ve çok duyduğum için beklentim yüksekti, belki bu yüzdendir ama biraz hayalkırıklığına uğradığımı da ekleyeyim...