isveçli senfonik metal grubu. albümlerinde orkestra enstrümanlarını da kullanırlar genelde. korolarla ve klasik müzik sanatçılarıyla çalışırlar. hatta konserlerine orkestrayla çıktıkları bile olmuştur. bundan mütevellit çok senfoniktirler. en iyi albümleri vovin'dir naçizane görüşüm.
yaklaşık 3 saat uzunluğunda, 3 cd'den oluşan, 46 parça barındıran ve "senfoni+metal" mottosuyla (senfonik metal olarak değil) bugün piyasaya sürülen beloved antichrist albümleri beklenen etkiyi yaratmamış, daha önce dinleyiciye sundukları birkaç yeni şarkı fena halde eleştirilmiş isveçli metal grubu. özellikle sözlerin fazlasıyla basit olduğunu eleştirenler var.
grubun hayranları varsa, albümün malum ortamlardan edinebilir durumda olduğunu belirteyim. therion benim pek bilgi sahibi olduğum bir grup değil. daha fazla yazamıyorum.
resmi olarak tam 1 ay önce satışa sundukları leviathan ile üstlerindeki 2 yıllık (bence 9 yıllık) ölü toprağını atmış, efsanevi isveçli senfonik metal grubu. "2 yıllık ölü toprağı" dedim çünkü 3 cd'lik son albümleri beloved antichrist korkunç eleştiriler almış, "dağılın artık siz, bitmişsiniz" diyenler bile çıkmıştı. "bence 9 yıllık" dedim çünkü 2012'de satışa sundukları, fransızca şarkıların epik coverlarını yaptıkları les fleurs du mal albümünden beri yok olmuş gibiydiler. "35 yıllık therion nasıl yok olabilir olm, deli misin?" demeyin, böyle bir şey oldu.
grubun bel kemiği olarak gördüğüm 2 kişi var: ritimci ve klavyeci (vokali de nefistir) christofer johnsson ile grupla ilişkisi neredeyse 15 yıl önceye dayanan, 10 yıldır da grubun kemik kadrosunda yer alan soprano lori lewis. johnsson zaten grubun yönünü çevirdiği dümen gibi yıllardır; konuk müzisyenleri ve solistleri de o ayarlıyor. lewis ise, sürekli grupla teması bulunan, çağırdıklarında 4-5 şarkıda katkı veren, canlı konserlere de çıkan bir yan elemandı. son 10 yıldır grubu bu ikilinin çekip çevirdiğini düşünüyorum (perde arkasında lewis, her yerde johnsson).
leviathan, dinlediğiniz hemen hemen her therion albümünden alıştığınız üzere, heavy başlıyor (the leaf on the oak of far). thomas vikström tenor olarak grubun enerji pompası bence (15 yıldır gruba dışarıdan katkı veren ve gerçek adındansa snowy shaw olarak bilinen tommie shaw da aynı görevde). vikström'e eşlik eden ses ise rosalía sairem'in. ekosu boğuk ayarlanmış vokalini sevimli bulup kendisini ısırmak isteyebilirsiniz. gene, hemen hemen her albümünde olduğu gibi, therion'ın bu albüm başlangıcı da ritmik oluyor. tuonela'da, vikström'e marko hietala eşlik ederken, içinizi ürperten sesin sahibi, sırp taida nazraiç (taida nazraić) (the loudest silence isimli sırp senfonik metal grubunun da kurucusu. sesini beğenirseniz, araştırın biraz. ayrıca, albümdeki die wellen der zeit'ta da kendisini duyacaksınız).
lewis, albüme adını veren leviathan'da sahne alıyor ve "ben burdayım!" diyor. fazla aksak bir şarkıyı albüm adı belirleyip öne çıkarmak, therion'ın da değişebileceğini gösteriyor olabilir. koroyla başlayan leviathan'ı dinlediğinizde "therion bu işte be, yıllardır neredeydiniz siz ya?" diye sorabilirsiniz. lewis'in size cevabı, şarkının ilk sözüyle birlikte verilmişti zaten. albüm inişli çıkışlı, duygusallaştırıp coşturan şarkılarla ilerlerken, el primer sol'daki '80'ler heavy'sine selam çakan riffler ve snowy shaw'un etkisi ile ten courts of diyu'da nazraiç'i tekrar duyuyorsunuz. bu sırp kızceğiz ya projesi olacak therion'un ya da kendi kalıbını da yırtacak ve meşhur olacak. son şarkıdaki çığlıkları ise israilli noa gruman atıyor.
iyi ki gerçekten geri dönmüşsün be therion. keman ağırlıklı senfonik metalden bıkmıştık yıllardır. lewis'in iç gıcıklayan sesiyle sana kocaman bir "welcome master!" diyorum.