1. bu başlığa yazmak farz oldu. Marx'dan bir alıntıyla başlayalım:
    Kapital’de vurguladığı gibi: “İşçi sınıfının yaşamaya devam etmesi ve yeniden üretilmesi, sermayenin yeniden üretilmesinin her zaman için zorunlu bir koşuludur.”

    kimilerine göre işçi sınıfı yok oldu, kimine göre işin yapılma biçimi değiştiği için kaybolmakta olan bir sınıf.

    Oysa Marx'ın çözümlediği emek-sermaye ilişkisi dimdik ayakta. işçi sınıfını yaratan koşullar kaybolmadıkça da işçi sınıfının bir yere gittiği yok!
    Kapitalizm kâra dayalı bir sistemdir. Kapitalist üretimde işçiler yoksa kâr da yoktur. kâr, işçi sınıfının ürettiği toplam değerin burjuvazinin el koyduğu artı-değerin realize olmuş halidir. Kapitalizmin işleyiş yasalarına göre makinenin kendisi ölü emektir ve artı değer yaratmaz. Makineler sadece canlı emek olan işçilerin ürettiği artı-değeri büyütme aracıdır.

    makineleşme ile insan gücünün neredeyse biteceğini iddia edenler kapitalizmin gerçekliğini kavramış değillerdir. kapitalizm böyle bir gelişmeye kendisi engeldir. Ücretli işçi gerçeği ortadan kalkar ise, ücretli emek olmadıkça sermaye olmaktan çıkan sermaye herhalde isyan ederdi :)

    sadece robot kullanıldığını varsayar isek, o halde değişim değeri yerine kullanım değeri üretilen yeni bir sistem ortaya çıkacaktır. bu da kapitalizmin inkârıdır. çünkü kapitalizmin yasaları böyle işlemez. insana mantıklı görünen kurallar çelişkili ve anarşik bir üretim tarzı olan kapitalizmde işçiden olabildiğince artı-değer sömürüsüne göre işler. makineler artı değer üretmez ve dolayısıyla robotların işçi sınıfının yerini aldığı bir kapitalizm düşünülemez.
    üretim kısmı böyle iken bir de tüketim kısmı var. tam otomasyona geçildiğini varsaydığımızda yüz milyonlarca işçinin işsiz kalması yani bir gelirinin olmaması demektir. bu durum bir yandan devrim olasılığını güçlendirirken (açsanız zenginleri yiyin!) bir yandan da kapitalistlerin üretilen metaları kime satacakları sorununu getirir. üretim sürecinde el konan artı-değerin piyasada kâra dönüştürülmesi gerekir.

    tabii (bkz: )'lar vs. dönem dönem ideolojik propaganda malzemesi olarak önümüze çıkıyor. bilim kurgu filmlerini hatırlatırcasına "yeni bir dünyaya yol alm"a mesajı verilirken bir yandan da "robotlar kapıda yerinizi almayı bekliyor" mesajıyla işçileri terbiye etme silahı haline geliyor.

    teknolojik değişime bağlı olarak sınıfın iç yapılanmasında, bileşiminde değişiklikler gerçekleşse de, kapitalist mülkiyet ilişkileri egemen olduğu sürece, burjuvazi ve proletarya, sınıf çıkarları uzlaşmayan iki temel sınıf olarak varlıklarını sürdüreceklerdir.

    son olarak Engels'in Marx'ın (bkz: ) adlı eserine 1891 yılında yazdığı önsözünden bir alıntı yapalım:
    "… gitgide artan bir hızla birbirinin yerini alan bu bulgu ve buluşlar, insan emeğinin her gün görülmemiş ölçüde artan bu üretkenliği, nihayet, bugünkü kapitalist ekonomiyi ortadan kaldıracak bir çelişkiye yol açar. Bir yanda ölçüye gelmez büyüklükte zenginlikler ve alıcıların başa çıkamayacağı ürün bolluğu; öte yanda ise, toplumun proleterleşmiş, ücretli işçiler haline gelmiş ve işte bu yüzden de bu ürün bolluğunu kendilerine maledemez hale sokulmuş geniş yığınları. Toplumun, son derece zengin küçük bir sınıf ile mülkten yoksun büyük bir ücretliler sınıfına bölünmesi, toplumun üyelerinin büyük bir çoğunluğu aşırı bir yoksulluğa karşı hemen hemen korunmamış, giderek hiç korunmamış durumda iken, o toplumun, kendi ürettiği fazlalığın ağırlığı altında ezilip boğulması sonucunu verir. Bu durum, her geçen gün daha saçma, daha gereksiz olmaktadır. Bu duruma son verilmelidir, verilebilir. Bugünkü sınıf farklılıklarının ortadan kalkmış olacağı ve (…) toplumun bütün bireylerinin, daha şimdiden zaten varolan muazzam üretici güçlerinin planlı olarak kullanılması ve genişletilmesi sayesinde, ve herkes için zorunlu ve eşit çalışma ile, yaşamdan zevk alma, gelişme ve bedenin ve usun bütün yeteneklerini işletebilme araç ve olanaklarından herkesin eşit bir biçimde ve durmadan artan bir bolluk içinde yararlanabileceği yeni bir toplum düzeni olanaklıdır.”
    #286733 katre | 2 yıl önce
    3topluluk 
  2. kaybolmakta olan bir sınıflandırma bu. çünkü insan gücüyle üretim hızla azalıyor. pek çok iş dalı makinalaştı, endüstri dört sıfıra gidiyoruz. çalışanların büyük kısmı ise hizmet sektöründe çalışıyor artık. bu durum rahmetli ak sakallı marx dedemizin öngöremediği bir durum. işçi üretim araçlarının sahibi olursa dünya düzene girer gibilerinden birşeyler demişti yanlış hatırlamıyorsam. hizmet sektöründe işçinin eline geçirip işletip ortaya ürün çıkarabileceği bir üretim aracı yok.
    bir filozofun çıkıp acilen teoriyi güncellemesi gerekiyor.
    #286719 laedri | 2 yıl önce
    1topluluk 
  3. Türkiye'de ne olduğunu bilmeyen aptallar sürüsüdür dünyadaki birçok gelişmemiş üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi.

    Bana da koskoca İzmir'de, Çeşmede en yobaz olan tayfa çıktı herhalde. Ben bu kadar pasifize olmuş, patron yalakası, haklarını bilmeyen, korkak, eşeklik yapmaya hazır mal bir grup insanla olmamıştım uzun süredir.

    Bugün bir sınıf mevzusu döndü aramızda. Neymiş imzaladığımız sözleşme gereği işten çıkamıyormuşuz sezon sonuna dek. Daha dün baktım dergiparkta derlenmiş haklar bir makalede.

    Feshetme hakkı var işçinin hem de neden belirtmesine bile gerek olmadan. Bunlar diyor "Yok öyle bir şey. "

    Bir de en tilt olduğum ve sinirden delirten de şu sözleri:
    "Uff yaa müşteri yok çok sıkıcı oluyor. iş olsa da çalışsak. "

    Bu gerçekten sınıfını bilmeyen mal beyanıdır. Bunu konuştuk bugün, masaya yatırdık. Dedim ki "işin az olup olmaması bizi bağlayan bir konu değil ki niye az işle normal maaş almak varken çok müşteri istiyorsunuz, manyak mısınız? "

    Mantığa bak diyor ki müşteri olmazsa patron eleman almazmış. O yüzden işte kalmak istiyorsak müşteri olmalıymış.

    "Patron ona göre belirlesin o zaman bizi bağlayan bir konu değil ki biz işçiyiz, mülk sahibi ya da işletmeci değil. " Diyorum.

    Bu sefer de öyle olmaz ama diye çıkışıyor AMK AKP'li malı.

    Bu kadar patron yalakası bir kadın daha görmedim ben. Dedim "Abla niye AKP'li olduğunu çok iyi anladım. " Gülüyor mal mal

    Sonra ekledim "Demek ki sendika kursak ilk karşı çıkacak olan sensin. "

    Ona da gülüyor. Biz gençler sorguluyoruz diye müttefik almak için yanına çalışan Manisalı aileyi almaya çalışıyor, onlara sorun diyor. Biliyoruz herhalde o yobazların da aynı perspektife sahip olduğunu ve ayrıca kulaklarımla duydum.

    Patron ve oğlu da bulmuş bunlar gibi malları sömür Allah sömür AMK. Nasıl olsa ineklerden farkları yok.
    Sorsan patron da Tipe oy atmış ama. Ne yaman çelişki bilmiyorum.

    Bu yönetici veya beyaz yakalı ile düz işçiyi aynı kategoriye koyuyorlar ya ona da sinir oluyorum.

    "Sermaye senin değilse işçisin hocam" diye bir akım yayılmış, Tip de yapıyordu bunu programlarda. O kadar saçma ki

    Dağdaki çobanın emeği ile insan kaynaklarından Pınar hanım nasıl aynı sınıfa tabi AMK?

    Netice olarak bu sınıfın ortak özellikleri var, hizmet sektörü ya da başka yerler olsun farketmez. Buralarda kalıcı ve uzun süreli duranlardaki ortak
    özellikler gözlemlediğim kadarıyla:

    1-muhafazakar hayat. Dindarlık ve milliyetçilik
    2- eğitimsizlik ve cehalet
    3- sorgulama yetilerinin ya az olması ya hiç olmaması ya da körelmesi
    4- işgüzar olmaları. İşleri ile uğraşmaları gerekirken temelde, angarya işlerle koşturmaları, kendilerine iş çıkarmaları.
    5- sınıf bilincinin olmaması.
    6- bağnazlık ve darkalıp perspektif
    7- dünyada tek işverenin çalıştığı yer olduğunu düşünmeleri
    8- çalışkan olmaları ama eşeklik de yapmaları
    9- özel hayat ve kişisel zevk/hobi sahibi olmamaları
    10- eski övücülük, yeni kuşağa sürekli eleştiri
    11- korkak olmaları.
    12- güçlüden yana taraf olmaları, ilkeli ve korkusuz bir tavır sergileyememeleri
    13- gücünün yettiğine zorbalık ve aslan kesilme

    Gibi gibi daha çok var.

    Bugün gözlerimle apaçık bir şekilde gördüm bu sınıfın ne kadar aptal olduğunu. Sosyalistlere üzülüyorum ciddi ciddi uğraşanlara. Senin daha iyi hayatı olsun diye uğraştığın emmiler, teyzeler, ablalar sana "Gavurun tohumu" diye bakıp küfürler ediyor.

    Neden idealist olunmazın cevabı gibi sanki.

    Ekleme: şeyi söylemeyi unuttum. Patronun işi daha zormuş bizden diye bir konu döndü, stajyer çocuk bizim restorant var diye özgüven sergileyince. Diyor ki abla da "Asıl o iş daha zor, sen sanıyor musun onlar oturuyor? Sürekli birilerini arıyor, işi organize ediyor. İnsanda beyin kalmaz, sen ben yapamayız. "

    Kendinde olmadığı için tabi beyin zor ona yapmak. Ben de artık baktım bunla ciddi konuşulmuyor, işi taşağa almaya başladım. Orada bağırarak sarkastik cümlelerle alay ediyorum bu mal ironiyi de bilmediği için onay veriyor :D

    Sonra aramızda bir goygoya döndü stajyer çocuk ile. Şu gibi mesela:
    "abi bu nedir yav bıktım! İşyerinin yemek vermesi olur mu? Niye patrona masraf çıkarıyoruz, yasaklansın yemek yemek! "

    Ya da "Yav bu nedir ya, sabah 8den akşam 8e iş mi olur? Gece 4te bitmeli en az iş! " gibi.
    Yeni makaramızı bulduk ya ona seviniyorum djdjd
    #286718 mylipsyourlipsapocalypse | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    8topluluk