1. 2,5 saatlik sinema ziyafeti.

    filmin yönetmeni, son dönemin sağlam filmlerinden (bkz: ) 'nun da yönetmeni denis villeneuve olmakla birlikte, asıl güzel tarafı görüntü yönetmeni koltuğundaki (bkz: ). deakins benim adıma kendi janrının en önemli görüntü yönetmenlerinden birisi, ki etkisini filmde de açıkça hissediyorsunuz. kaldıki prisoners, tek oscar adaylığını da görüntü yönetmenliği dalında kazanmış.

    uzun süresiyle, derdini son derece dar bir oyuncu çemberi içerisinde anlatıp, doya doya performans izlemenizi sağlayan bir film prisoners. özellikle sinemada çok karşılaşılmayacak bir portre çizip uzun süre boyunca son derece dingin bir oyunculuk sergiliyor, ki çocukları kaçırılmış ebeveynler karşısında kendisine gösterilen tepki ne kadar şiddetli olursa olsun empati yapıp karşılık vermediğini vücut dilinden anlayabiliyorsunuz. burada da devreye elbetteki giriyor. jackman, sinirli ve şiddet eğilimli olduğunu, yüksek oktavlı, öfkesini hissettiğiniz oyunculuğu ile gösterirken gyllenhaal 'ın onun karşısında ki dinginliği gördüğünüzde, ne kadar iyi paslaştıklarına da şahit oluyorsunuz ve aslında ne kadar yüksek oktavdan oynasa da jackman, gyllenhaal 'ın performansını ez(e)miyor...

    bu arada, hugh jackman 'nın en iyi yaptığı iş ise, kızına duyduğu sevgiyi resmen ekranda görebiliyor olmanız.

    oyuncu performansı olarak bir parantez de anne rolündeki 'ya açmak gerekli bence. özellikle kızını ilk kaybettiği dönemlerde verdiği tepkilerde o kadar iyiki, sinir bozucu hale gelen ses tonu ve abartılı gelen oyunculuğunu bu sefer siz empati yapıp "benim başıma gelseydi, ben ne yapardım acaba" diyerek kucaklıyorsunuz. bir noktada, filmin, seyirciyi dehşetle yüzleştirme görevi maria bello 'da yani. ne yazık ki, filmin ilk yarısından sonra maria bello fazla görünmüyor.

    (alex jones) da, her ne kadar fazla konuşmasa da, jake gyllenhaal gibi vücut diliyle ve fiziksel görüntüsü ile etkiliyor izleyeni. açıkçası, hugh jackman her ne kadar yüksek oktavlı teatral oyunculuğu ile en çok sesi çıkan ve haliyle en etkileyici görünen olsa da, bu tip öfkeli karakterler, sinemada çokça karşılaşılabilecek karakterler. elbetteki bir noktada bu öfke sizi bile korkutmayı başaracak kadar gerçekçi yansıtılıyor... paul dano ve özellikle jake gyllenhaal ise bana kalırsa perdede her zaman karşılaşabileceğiniz karakter ve performans örnekleri değil.

    filmin polisiye tarafı çokça etkileyici olmamakla birlikte, merakınızı her daim yukarıda tutan hikaye ve hikaye akışı da o upuzun sürenin geçip gitmesini sağlıyor. gerilim ve hugh jackman 'ın öfkesine tanık olmadığımız anlarda, filmin atmosferine hakim tekinsiz dinginlik filmin en önemli yanları oyuncu performansları ile birlikte.
    #15663 fly | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0film 
  2. , ve 'nun birlikte rol aldığı 2013 yapımı gerilim filmi. film, iki kız çocuğunun aranması sürecinde yaşanan olayları anlatmaktadır
    #19324 thedirector | 8 yıl önce
    0film 
  3. kanadalı yönetmen denis villeneuve, prisoners filmiyle boy gösteriyor. şükran günü yemeği için toplanan dover ve birch ailelerinin küçük kızları anna ve joy'un kaybolmasıyla birlikte derinlik kazanan bir polisiye gerilim.

    baltasar kormákur'un reykjavik-rotterdam filminin kötü hollywood uyarlaması contraband'i saymazsak ilk özgün uzun metraj yazım olan aaron guzikowski senaryosu, dram, gerilim ve polisiyeyi başarıyla harmanlamış.

    , , , , gibi kaliteli oyuncuları bir araya getiren bir film ve bunun meyvelerini toplamasını da biliyor. bunlara paul dano, maria bello, david dastmalchian isimlerini de ekleyebiliriz.
    #25249 lacrima | 8 yıl önce
    0film