1. "- şurda otur, suyu seyret; ben gül alıp geleceğim."

    dizelerinin şairi. düşünür, yazar. sina akyol, "kuşların, ağaçların iyiliği"ni düşünen bir şairdir, incelikli ince şiirler işçisidir, şiirin lokman hekimi'dir; taşlarla, otlarla, çiçeklerle, böceklerle, rüzgarla doğayla konuşur, onların dilini anlar; "onların dilini türkçeye çevirir". büyük sözlerle küçük şiirler söyler. anlam konusunda, çok uzun ve çok iyi yazılmış bir romanı şiirlerinde kullandığı bir tek "kelime"yle özetleyebilecek ustalıktadır. sina akyol'un şiirini başka şairlerin şiirleriyle kıyaslayarak anlatmak gerekirse, şükrü erbaş?ın şiiri inceliğe hasretin şiiridir, sina akyol'un şiiri inceliğin kendisidir. oruç aruoba'nın şiirinde şiir felsefenin baharatıdır, sina akyol'un şiirinde felsefe şiirin baharatıdır.

    sina akyol'un şiiri, özellikle şairler tarafından çok sevilen bir şiir "bunun sebebi de sina akyol'un şiirinde ayrıntının ayrıntısının ayrıntısının--- ayrıntısını bulabiliyor olmak olabilir. şaire-şiire-şiirde en küçük ayrıntıların da en küçük ayrıntıları olduğunu-olabileceğini öğreten sina akyol'dur.

    şair, yasakmeyve dergisi'nde genç şairler için düzenli olarak "vaat edilmiş sayfalar" adlı bir köşe hazırlıyordu ama sanırım bu köşeyi bırakmış. bu sayfada, genç şairler tarafından bu köşede değerlendirilmesi için dergiye yollanan şiirleri değerlendiriyor ve dergide yayımlanması için bu şiirlerin arasından şiirler seçiyordu.

    şairin kısaca biyografisi:

    1950 yılında ankara'da doğdu. gazetecilik ve halkla ilişkiler yüksek okulu'nu bitirdi. reklam yazarlığı yaptı, trt izmir radyosu'nda yapımcı olarak çalıştı; klasik batı müziği programları hazırladı. şiirleri ingilizce, fransızca, danca, bulgarca, romence, yunanca, litvanyaca, italyanca ve ispanyolcaya çevrildi. on şiiri piyano ve soprano için, on şiiri ise piyano ve bariton için, ali hoca tarafından, "lied" formunda bestelendi.

    şiir kitapları:

    - su tadında (1980)
    - lokman'la geçen şen günlerim (1982)
    - haytalarla hatmiler (1990)
    - ayda tümör izleri (1994)
    - avluda (1996)
    - meğer söz gümüş (1996)
    - ikindi kitabı (1999)
    - belki çiçek dağına/toplu şiirler (1999)
    - olmanın halleri (2002)
    - meğer söz bakır (2006)
    - yetinmek sevindirir/seçme şiirler (2007)
    - vadedimveylaya (2011)
    - salyangoz ilmi (2014)

    deneme kitabı:

    - düzyazdım (2012)

    ödülleri:

    - halil kocagöz şiir ödülü (1995)
    - yunus nadi şiir ödülü (1996)
    - altın portakal şiir ödülü: ikincilik (1997)
    - cemal süreya şiir ödülü (1997)
    - behçet necatigil şiir ödülü (2000)




    kargaları ürküten ezan sesi
    sabaha değiyor.

    sabah bana değiyor.

    içim acıyor.




    -melih ergen'e-

    burda kal. öğlen avlusunda.
    zamanın yalın diline yerleş.
    ufka bakmanın meraklısı ol.
    maviye, beyaza, gündüze çalış.

    zakkumu anla! ağusu,
    tenime sürdüğüm merhemdir
    diye beni, mırıldanıp şaşırt.

    ağustos'un hummalı böceğini
    onun terli şarkısını
    gayret et,
    türkçe'ye çevir.

    taşlığı yıkamanın
    asmayı budamanın
    çıplak ayakla yürümenin
    hayli zengin
    üslubunu edin.

    burda kal. kalıcı zamanda.
    öğlen avlusunda.

    arın gövdenden. kendin oluncaya
    kadar soyun.

    ferah sular dökün.

    derin uyu.




    pıt
    diyen sesi
    dutun

    hava ağır ve sıcaktı, gecenin sesi
    tenimdeydi, kıyıda tumba
    çalıyordum, kimbilir kiminle.
    seviştim ah, belki lotüs
    çiçeğiyle, belki onun
    taçyapraklarıyla.
    konuştum
    uzun.

    soyarken seni,
    zamanlar öncesiydi
    ve yoktu
    incir yaprağın.

    telaşla baktım.
    yüzünü ezberime aldım.
    sesim dedim, sesime
    dokunsun.

    parmak
    izlerimi
    silerek
    okşuyordum
    boynunu.

    efendim, onu
    incelikli
    boynunu.

    indim koyaklarından
    kardım geldim.

    eşkıya sekişimle:

    gümüş ovan! kasımpatın!

    yoldum yoruldum
    cennetinde ilk defa.

    mum ışığında gidip geldi gövden
    ve ay doğduğunda-
    yoktun! olsun, biraz da yoksulluklar sevişmek.

    arındıkça çoğalır
    diye insan, öptüm,
    bilmem ki yalnızca
    seni mi?
    hatta belki
    kendimi
    bile
    öptüm.

    derin duydum, rüzgârın
    ıslığı yoktu! çünkü saydım,

    kumun tanesi az?dı! anladım,
    demenin ürkütücülüğünü düşün,
    -imkânsızdır anlamak

    emdim bitirdim.
    sütüm, dedim.
    helal şiir.



    annem bana göğsünden
    esvap dikmiş, aynı ipek
    kumaştanız; gömleğimiz
    tıpkı renk, babam bize
    kanat germiş.

    meğer benim bir yaşım!

    *

    ben şimdi kalsam da
    kalamam; savrulur-
    güzel geçmiş; kol desem,
    kanat eprir; ipek de-
    çürür, zaman da? annem,
    kendisiyle konuşur.

    *

    hünerine bereket!

    beni yine doğurur.

    babam buna sevinir.




    yaz bahçesi! sefalı vakitler!
    rüzgar narin! hayat ince!

    zamanın rengi
    kıvamına erince,

    sofalı ardıç
    dalı değerdi.

    sen, olgun kavun!
    ben, delikanlı peynir!

    hemhal olur söyleşirdik.
    genç babam, gencecik babam.




    epey uzak yıldızda
    epey uzak yıldızda

    ben sapsarı uyudum

    kim değer bana? kim-
    sevinç olur?.. kendi-
    yastığım!.. ürkütür.

    ey benim, benden-
    derin toprağım!
    ört beni, kurdumla-
    böceğim üşür.

    ben ölürken, ey hırkam!
    avluya köz düşer.
    göğsüm kadar söz düşer.
    gümüş olur.




    bazen de içerdedir gece.
    karanlık, içerdedir.
    perdeleri kapalı
    odada.

    orda ay yoktur:
    .. hilal.. ve on dört..
    ve ayın yokluğu
    orda yoktur.

    (ben varım, belki sana
    bir yıldız
    yazıyorum
    orda.)




    ('ağaçların kuşların iyiliği'nden
    yedi adet haiku)

    - turgay kantürk'e, umutsuzlukla!

    24. sayfa

    sen üşüdükçe
    yorganım da üşüdü.
    anlam!.. soyunur.

    25. sayfa

    acıktın. ağzım
    ağzına sunaktır! tuz!..
    biraz da erik!

    26. sayfa

    sabah serindi.
    gayret ettim, gün boyu
    hırkanı ördüm.

    27. sayfa

    yüksek ovaya
    atımla çıktım, güzün.
    atım da yılkı.

    28. sayfa

    bin tane yatır!
    hırkası gömleğine
    değmez anlatır.

    29. sayfa

    ben sana çokça
    şiir yazdıysam, fayda
    etsin diyedir.

    56. sayfa

    oyuncağımı
    sevdim sakladım, tavan
    arası çöktü.




    boynuma yeter-
    genişlik bırakıp
    düğüm attım
    çarşafa.

    dedim ki,
    ey çarşaf dedim;
    kaldık,
    biz bize.

    sonra dönüp
    kendime baktım..

    ..razıydım; bir güzel-
    astım korkumu;

    debelendim, ne çok-
    eyvah dedim!

    çarşafın
    yırtılan
    yerini
    diksem,

    yıne
    yırtılır.




    hatırladıkça onları,
    yüzüm zengin-
    gülüyor.

    gittiler!
    bana birer-
    mut bıraktılar.




    geliyordum.. gidiyordum.
    var'dım.. yok'tum..
    bilmem;

    bilmek başka bir
    dil'dir.


    uzakta, kan rengi

    (1)

    bir ses. kırılan yerinde dilin.
    diyor ki git, anlam uzaktadır.

    (2)

    aktıkça durulur zaman, anlam budur,
    kendinden ibarettir. - ben hep böyle arındım.
    yaprağa yalnızca yaprak dedim.
    sarıysa, sarı yaprak dedim. - iyidir
    yalın söz.

    iyiydi. - turnaları yazdım.
    ve göğü.
    avlandıkça.

    (3)

    ben ki anlamın
    mavi olduğunu öğrendim

    kan rengi olduğunu
    öğrendikçe.

    anladım. merakla sustum.
    belki susmak
    mavidir diye.

    eklerim: belki susmak
    kan rengidir.

    (4)

    battal gök! sağır deniz! ben ki sizinle
    uzun boylu seviştim, iliklerim çoğaldı,
    nice yoruldum.

    ufka bakan merakımla kocadım.

    kocamak yetinmektir,
    yetinmek sevindirir.

    (5)

    umursamaz gök, sana kim kanabilir?

    hatta ben... hatta hüma kuşu...
    hatta çapraz
    kuşanmış avcının
    cayırdayan fişeği...

    eh, döneriz birlikte
    -pınar başına.

    (madem ki çulluklar da
    menzil dışı,

    açarız açtıkça
    kanayan yaramızı.)

    ey anlam, ey seni vurmak için.

    umursamayan gök.
    umursamayan şiir.

    (6)

    sen, yoran kaya!

    yoran yüzü boşluğun.

    yalnızsın. celladın da yalnızdır.
    (hünerli, zarif akrebin.

    kutsar elbet kendini, kendi
    zehriyle ve zehriyle.)

    sürer ömrü yılanlı taşın.

    eskir güneş, rüzgâr eskir.

    dalgayı va zamanı oyan direnç
    anlamı sanrı kılar.

    kıldıkça,
    tuhaftır
    yakuttur söz.




    uykuya gitsem
    aziz uykuya..

    yedi kulaç derinde
    huzur ile düş görsem..

    ?.. değil, mümkün değil..
    aklım hala aklımda..




    ben seninle
    uykular, uykular,
    uykular uyudum.

    sana erken sabahta
    taze değdim.

    meğerki göğsüne
    göğsümle değdim.

    ettim şikâyet.




    dokunsam, diyordum
    kadim sesli rüzgâra.

    tenha kıra uzandım,
    göl hayatı inceydi.

    sürer,
    yalın bir şiir.

    ekşi erik tadıyla.




    -i-
    sabahın serinliğiyle yazıyordum; güneş
    hınzır bulutla çekişiyordu.

    -ii-
    uyuyordun, uykunun kıyısında
    usulca durdum.

    yastığına taze otlar bıraktım.

    biraz gümüş, biraz şiir ekledim.

    şenlensin diye om'zun,
    ıslık çalıp çağırdım:

    gelen,
    çayırkuşuydu.




    ben duvara baktıkça
    duvar bana bakardı.

    iri çatladı taş.

    pes!




    dedim ki bana,

    kâğıda harika
    şeyler sus;

    hüner budur
    bunu yaz,

    dedim
    kağıda.



    dokunsam incinir misin?
    tüfeğini
    kendine doğrultan
    ve doğrultunca
    pam diyen
    sesim soruyor:

    dokunsam
    incinir misin?




    kışı bekliyorum, nergis çiçeğini.
    onunla ovmak için, seni.




    üşüyorsun, camı kapat;
    sana kuşlu hırka ördüm!





    ben aklıma abdal oldum

    aklım bana menzil olsun.

    fikrim ki fakir donunu

    madem soyundu, zeyl olsun:

    dağ mı dağa kavuşmadı

    vücut sırra kadem bassın.

    ondan da ötesi; sahip

    bana olgun lokma döksün.

    kırıldıkça.. testimizdir

    servet suyu ziyan aksın.

    söz mü uzar?.. beyhudedir

    söz kısraktan geri kalsın.

    kaldım; hamalımı taşıdım

    incindim, müjdeler olsun.




    -yalnız değildim ki orda...
    o çıplak
    göğün altında,
    sabahtı! ormana karışan
    bir sabah
    gibi indim
    nice güzel duyguyla...

    çoğaltarak beni, yan yana
    geçtiler, tuhaf bir tıpırtıyla
    giden süre
    uzakta, bir çizgi olunca,
    yazdım erken
    başlayan günü:

    mavidir
    diye yazdım.

    #2217 ma icari | 8 yıl önce
    0şair