eski yunanca bir kelime olan mousaiden türemiştir musiki. aynı şekilde müzik de mousai kelimesinden türemiştir. mousai denilen şey ise, inanış bakımından çeşitli müzikleri koruyan peri kardeşler. musiki felsefe ile iç içedir. ortaçağ manastırlarında felsefe öğrenimlerinde ek olarak bir de musiki eğitimi veriliyordu. sebebi ise oldukça garip. musiki ile beraber okumalarda felsefe eğitimi daha kolay anlaşılabilsin, daha kolay öğrenilebilsin diyeydi. aynı medreselerde makam okutmaları gibi. şimdi de çoğu ilkokulda bazı öğretmenler çarpım tablosunu ezberletebilmek için çocuklara, musiki katıyor işin içerisine. demek musikinin bir felsefesi var, ayrık olarak felsefe ile de iç içe ve bizim üzerimde bir etkisi var. esasında bedenimiz ile yani bizim ile çok yakın ilişkisini olduğunu söylemek pek tabii mümkündür musikinin. etimiz musiki ile besleniyor. her ses musiki midir? yok, değildir. harmoni katmadan çıplak hâlde olmaz. peki nereden itibaren musiki olur? bu işin bir matematiği bir kimyası var. atonâl dışında insanların hoşuna gidebildiği yerde musiki oluyor.
aynı zamanda orhan veli'nin şiirinde de geçer:
eskiler alıyorum, alıp yıldız yapıyorum. musiki ruhun gıdasıdır musikiye bayılıyorum.
şiir yazıyorum şiir yazıp eskiler alıyorum eskiler verip musikiler alıyorum.