1. 'nde anlattıklarının ekser kahirine katılmakla birlikte bunu, aşina olmayanların anlamakta bayağı zorlanacağı kendine ait bir kavram seti ile yaptığı için çok kafa açtığını düşündüğüm yanlısı kendi deyimiyle ''''.

    buna rağmen kendisinin içerisinde unutturulduğu ve hatırlanmak istemediği vs. doğru değildir. örneğin en tanınan anarşistlerden bile düşüncesinin önemli bir kısmını max stirner'den almıştır.
    3filozof 
    1. biricik ve mülkiyeti'nde kendisi anarşizmi de idealist bir düşünce olarak görür ve dışlar aslında. esasında stirner'a anarşizm yakıştırması sonradan montelenmiş bir durum. dediğin gibi, egoist, egoistler birliği bunlar stirner'ı tanımlar, ki bunlarda da etik, ahlak gibi hiçbir soyut ve idealist kavrama yer verilmez. stirner, gücü yetenin gücü yettiğini sikmesini bir ölçüde meşru görür, yadsımaz. bu sebeplerle anarşizmin/anarşizmlerin temel ilkeleriyle de çoğunlukla ters düşer. bazı yazılarında serbest piyasacılığı övmesiyle illa bi anarşizme yamanacaksa anarşist-kapitalizme yaklaştırılabileceği düşünülebilir.

      stirner harbi sıkıntılı bir adam. engels ile marx'ın da arasını açıyordu neredeyse, engels de içten içe tarihsel materyalizmi stirner'ın yaklaşımıyla harmanlamak istemiştir (bkz: ).

      nitekim, biz proletarya devrimi istiyoruz ama; bunu yüce bir ilke için, adalet için istemiyoruz; menfaatlerimiz ve çıkarlarımız için istiyoruz, gücü elde ettiğimizde de burjuvaziye boydan gireceğiz canım marx'cığım, bunu neden anlamak istemiyorsun, menfaatçiyiz ve gücü elde etmek istiyoruz der. marx da, ''dur proletaryanın zihnini bulandırma millete nasıl anlatacağız bunu aq'' diyerek politik cevap verir. tam olarak böyle demiştir, bizde yalan yok.

      yani, stirner, aslında haklı:
      bizi çevreleyen,
      yönlendiren,
      gaz veren:
      menfaatler, çıkarlar, ego, güç.

      ben iğne deliği kadar kalmış marksist inancımla hala stirner'ı terk etmiş değilim. çünkü engels gibi düşünüyorum. diyalektik ve tarihsel materyalizm yüce ilkelerden yola çıkmaz, şartlar olgunlaştığında ve üretici güçler üretim ilişkileri ile ters düştüğünde, gücü elde eden yeni üretim ilişkilerinin eskiyi sikertmesi, bunu da hayvani menfaatleri için yaptığı, yapacağı, yapması kuşkusuz.

      stirner bizi sarsmıştır, etkilemiştir. mevzuya çağırsa kafam ayıkken bile giderim.

      *147816 | 6 ay önce - düzeltme: 6 ay önce
       
    2. bvm yazıldığında ortada proudhon hariç anarşist yoktu (ki kendisi anarşizm sözcüğünü bizzat türeten kişidir), dolayısıyla kuram ve örgütlenmede (henüz) anarşizm yoktu. dolayısıyla max stirner proudhon'un mutualizmine cephe alınca sanki anarşizme cephe almış gibi görünüyor ama aslında bvm'de anarşi, anarşizm lafı bile geçmez doğru düzgün, burada kafa karıştırıcı bir şey yok.

      bir de hatırladığım kadarıyla serbest piyasayı ve kapitalizmi de övmüyor, aksine bunların da birer hayalet olduğundan bahsediyordu:

      < < Buna karşılık işçi sınıfı özünde korunmasız olduğundan, (çünkü işçi olarak devletin korumasından faydalanmak yerine devletin tebaası olarak polis teşkilatının sözümona haklan koruma işlevinden yararlanırlar) bu mülk sahipleri devletinde, bu "burjuva krallığında" , bir düşman güç olarak kalır, Onların ilkesi emek, bir değer olarak kabul görmez, sömürülür, mülk sahiplerinin savaş ganimeti olur, düşmanın savaş ganimeti. Oysa işçilerin elinde çok büyük bir güç vardır. Bunun farkına varıp kullanmaya kalkıştıklarında, onlara hiçbir şey karşı koyamaz. Onlar hele bir işi durdursunlar, hele ürettiklerinin kendilerine ait olduğu bilincine varsınlar ve ürettiklerinden kendileri için fayda sağlasınlar da görün! İşte orada burada çıkan işçi huzursuzluklarının kökeni budur. Devlet, emeğin köleliği üzerine oturur. Emek, özgür olduğu anda devlet çöker. >>

      < < ... Demek ki serbest rekabet aslında "serbest" değildir, çünkü Benim rekabet edebilecek ŞEYLERİM yoktur. Kişi olarak Benimle ilgili olumsuz bir durum yoksa da, elimde gerekli şeyler olmadığından, kendimi de kişi olarak geri çekmem gerekir. >>

      buna ek olarak zamanında stirner'i her ne kadar severek okumuşsam da nietzsche ile beraber bugün başımıza musallat olan postmodernizm, post-yapısalcılık, liberal kimlikçilik gibi akımlara yataklık ettiği ortada. bu yüzden ben bile biraz temkinli yaklaşıyorum. foucault da böyle mesela. kendisinde ufuk açıcı çok şey bulmak mümkün ama bugün gelinen noktada foucault'cu kuramların; gençlerin sjw/woke dediği benimse genelde ''hassasiyet lobisi'' olarak adlandırdığım liberal bataklığa zemin açtığını görmek zor değil.

      *147819 | 6 ay önce
       
    3. doğrudur, anarşizm lafı çok geçmez, hatta anarşizm diye alıp okuduğumda bir iki yer dışında göremeyince garipsemiştim. dediğin gibi kolektivist düşüncelere aldığı cephe esas olarak böyle düşünülmesini sağlıyor ama, sonraki anarşistlere karşı da, ''sizin saplantınız var lan'' diyebilme olasılığı yüksek bence. tarzı bu adamın.

      bvm'de değil başka tamamlanmamış yazılarında buna ilişkin övgüler vardı, alıntılarda da benim gördüğüm serbest piyasayı engelleyen unsurlardan bahsederek, ''aslında serbest değil, ama serbest olmalı'' düşüncesine bir yanlama var gibi düşünmekteyim. herkesin herkese karşı savaşı düşüncesini oldukça benimsediği için, serbest rekabet anlayışı stirner'ın egoizmiyle de egoistler birliğiyle de uyumlu kanaatindeyim.

      nitekim bence stirner'ı olduğu gibi yorumlama noktasında en iyi noktada olanlar da sarı-siyah bayraklılar...

      *147820 | 6 ay önce - düzeltme: 6 ay önce