1. hayvan deneyleri ile ilgili anlaşmazlıklar veganizm tartışmaları ile benzerlik gösterebilir.

    bazı insanlar, doğa yasalarının güçlünün güçsüzü ezmesi üzerine kurulu olduğunu düşünürler ve insanı bu iptidai sistemden ayrı tutmaya gerek duymazlar. binaenaleyh siyasi tartışmalarda da "sjw" gibi aşağılama taktikleri üretirler ve kendilerinin dezavantajlı olmadıkları adaletsizliklerde statükocu olma olasılıkları yüksektir. bu çizgideki bir insanın fikrini ise felsefi bir tartışma ile değiştirebilme olasılığınız oldukça düşüktür.

    veganlar bunu bildikleri için, fikirlerini yanlış yöntemlerle savunabilirler. mesela vegan beslenmenin "daha sağlıklı" olduğunu bilimsel olarak kanıtlamaya çabalayabilirler veya et yiyenlere "katil" diye bağırarak taraftar toplamayı güçleştirebilirler. oysa bunlara gerek yoktur zira veganizm bilimsel değil, soylu ahlaki değerler üzerine kurulmuş olan etik bir duruştur ve veganların almadıkları bazı besinleri takviye etmelerinin suni yöntemleri de vardır. bilim ise, uzun vadede veganların davasına tek bir biçimde yardımcı olabilecektir: sentetik et üretimi. ucuz sentetik et üretimi problemi çözüldüğü takdirde, hayvan haklarını ihlâl eden ve küresel ısınmada da büyük payı olan bir vahşet tarihe karışabilecektir.

    ben hayvan deneylerini ele alırken, hayvan deneylerinin neden etik olarak problemli olduğunu açıklamaya çalışmayacağım zira biliyorum ki doğa yasalarının yalnızca güçlünün güçsüzü ezmesi üzerine kurulu olduğunu düşünen bir insan için söyleyeceklerim zaten bir anlam ifade etmeyecektir. bunun yerine, hayvan deneylerinin bilimsel anlamda neden zannedildiği kadar vazgeçilmez olmadığını kısaca izah etmeye çalışacağım.

    başlarken, fizyolojisi bizden farklı olan bir sistemin herhangi bir ilaca bizim verdiğimiz tepki ile özdeş bir tepki vermesinin neredeyse imkansız olduğunu belirtmekte beis görmüyorum.

    bu argümanı destekleyecek pek çok örnek mevcuttur. bu örnekler doz temelli de olabilir, doğrudan ilacın metabolize edilme biçimleri arasındaki varyasyonlardan da kaynaklanabilir. farmasötik deneylerde metabolik yolların farklı olması demek, toksisitenin de farklı olması demektir. takip süresinin, doz çizelgesinin farklı olması demektir.

    hayvan deneylerinin çoğu, tüm bu varyasyonların derinlemesine incelendiği analizler içermez. hayvanların yeterince sistematik incelenmemesi bir yana, bir kimyasalın belirli bir türün üyelerinde yarattığı etkiyi incelenirken dahi hesaba katılmayan ciddi farklılıklar olabilir. bu yüzden insanlarda da gen profilleri üzerinden kişiselleştirilmiş edilmiş bir tıp anlayışının hayata geçmesi gerektiğini savunan doktorlar ve bilim insanları vardır. ayrıntılı bilgi için: (bkz: )

    farmakogenetik ve teranostik gibi branşlar daha gelişmiş bir sağlık sistemine geçiş yapabilmemiz için önemlidir. bunun hayvan deneyleri ile olan ilgisi ise aşikardır: kendi türümüz içinde bulunan varyasyonlarımız bir tartışma konusu olmuş iken hayvan deneylerinin "alternatife ihtiyaç duymayan" bir yöntem olduğunu düşünmenin akılcı olmaması.

    kedinize antihistaminlerinizi kendi aldığınız dozda verirseniz neler olabilir? kediniz kusabilir hatta komaya girebilir. aspirin gibi basit bir ilaçla bile ev hayvanınızda karaciğer yetmezliğine sebep olabilirsiniz.

    şimdi diyeceksiniz ki "deneyler fare üzerinde yapılıyor."

    her zaman değil, kediler ve köpekler üzerinde yapılmış olan pek çok deney var. kaldı ki fareler çok güvenilir olacak diye bir zorunluluk yok. bunun örneklerinden biri endostatin. endostatin tümör tedavisinde farelerde oldukça başarılı idi, lakin insan deneylerinde farelerde verdiği mucizevi sonuçları vermedi.

    verdiğim endostatin örneğinin az rastlanan bir istisna olduğunu düşünenler elbette çıkacaktır. bu aşamada, objektif ölçüt isteyenler için sorulması icap eden soru "nature gibi prestijli dergilerde yayınlanan makalelerde hayvanlar üzerinde yapılan deneylerden elde edilmiş sonuçların yüzde kaçı insanlarda tekrarlanabilmiştir?" sorusu olacaktır.

    bu oran en prestijli dergilerde dahi %30'lardadır. nature gibi platformlarda yayınlanmayan makalelerde durum bundan daha beterdir.

    translation of research evidence from animals to humans

    buna ek olarak, 2004 yılında fda şefi 1. fazı geçemeyen ilaç oranının yüksekliğine dikkat çekmiştir. (fda ) test edilen ilaçların yüzde 92'si piyasada yerini alamamıştır. bunun içinde hayvan testlerinde başarılı olan pek çok ilaç da vardır.

    şayet bu tür deneylerin verimli olduğuna körü körüne güveniyorsanız replication crisis sorunu ilginizi çekebilir. (bkz: )

    görüldüğü üzere fizyolojik farklılık problemi, öyle görmezden gelinecek, bedeli hafif olan bir problem olmaktan hayli uzaktır. bu sistemin yalnızca etik olarak problemli olmanın ötesinde, ekonomik ve bilimsel anlamda da verimli bir sistem olmadığı kesin ve vuzuhtur.

    ilaç deneylerinde hayvanlar ve insanlar arasında en çok tutarsızlık oluşan alanları tahmin etmek pek zor değildir:

    - kanser ilaçları
    - psikiyatrik ilaçlar
    - sinir sistemi ilaçları
    - kalp ilaçları

    mevcut sistemde bu alanlarda başarı oranı %10'un altında olduğundan, hayvan deneylerini mümkün olan en iyi alternatif olarak dayatmak özellikle bu alanlardaki progresyonu baltalamaktadır. elbette bir sistemin sorunlu olduğunu ifade etmek yetmez, sisteme alternatif de önerebilmek gerekir.

    "hayvanlarda deney yapmazsak kimde yapacağız?" sorusunu yöneltenler çok basit bir realiteyi görmezden gelmektedir: ilaçlar zaten insan deneylerinden sonra piyasaya sürülmektedir. nazi ve sovyet deneylerinin aksine; rıza unsuru sürece dahil olduğunda bunu vahşet olarak görmek için bir sebep kalmamaktadır. gönüllülük ilkesine dayanan deneyler hayvan deneylerinden daha güvenilir sonuçlar verecektir.

    tek opsiyon bu da değildir. akciğerden deriye, deriden kan-beyin bariyerine kadar pek çok yapının işlevlerini taklit eden mikroçipler üretilmektedir. bunların adı "organ-on-chip"tir. organına göre heart-on-a-chip, brain-on-a-chip gibi terimlerle karşılaşmanız muhtemeldir. tabii bunların hâlâ limitasyonları vardır çünkü bir organın belirli bir kimyasala/patojene maruz kaldığında vereceği tüm tepkileri taklit edebilmek basit bir iş olmamakla beraber mümkündür.

    yapay zekanın giderek gelişmesi, gen haritalarının daha sağlıklı analizleri, simülasyonlar ve çiplere ek olarak laboratuvarda doku/organ üretimi gibi uygulamalar hayvan deneylerinin alternatifsiz olduğu iddiasını başarısızlık oranları bu kadar yüksek iken sorgulanabilir kılmaktadır. bu alternatiflerin üzerinde daha çok çalışılması hayvan deneylerinden hem daha ucuz ve hem de daha güvenilir olan yöntemlerin miladını getirebilir.
    #203777 highpriestess | 4 yıl önce
    0deney