bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Yüce devletimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e “ayyaş” denildi “haydi meydana” demediler!
- Türk Milleti’nin 7’den 70’e milli şuur manifestosu olan ANDIMIZ kaldırıldı “haydi meydana” demediler!
- Tabelalardan TC kaldırıldı “haydi meydana” demediler!
- Türk Milleti’nin suratına suratına Dolmabahçe mutabakatları okundu “haydi meydana” demediler!
- Şehitlere kelle, apoya sayın dendi “haydi meydana” demediler!
- 33 pkk’lı otobüs tepesinde davul zurnayla karşılandı, çadır mahkemelerinde beraat ettirildi “haydi meydana” demediler!
- apo gelsin TBMM’de DEM grubunda konuşsun denildi “haydi meydana” demediler!
- Dünyanın hiç bir ülkesinde örneği görülmemiş sayıda sığınmacı ülkeye doluşturuldu “haydi meydana” demediler!
- FETÖ eliyle devletin kozmik odasına bile girildi, Ergenekon/Balyoz kumpaslarıyla vatansever Türk subayları adeta orakla tırpanlandı “haydi meydana” demediler!
- Onca gazeteci, aydın, siyasetçi, bürokrat, öğrenci, akademisyen cezaevlerine gönderildi, hayatları karartıldı “haydi meydana” demediler!
BUNLAR TÜRK MİLLETİ BİLE DİYEMEDİLER, TÜRK MİLLETİ…
Şimdi ortada seçim yokken, birdenbire, yangından mal kaçırır gibi “ben CB adayıyım” diye ortaya çıkan Ekrem İmamoğlu usülsüzlük ve yolsuzluk iddialarıyla yargılanınca “biz Atatürk’ün partisiyiz, Cumhuriyetin bekçisiyiz” falan filan…
Neymiş?
Mesele İmamoğlu değilmiş…
Neymiş?
Mesele demokrasiymiş…
Neymiş?
Haydi meydanaymış…
Tamam…
Başka bir emriniz var mı?
Yusuf Elmas'a ait Twitter postunun sözlükte yayınıdır.
Kendisinin başka hiçbir deyişine kefil veya muhalif değilim. Zira tanımıyorum -
erken teşhis hayat kurtarır diye bir klişe vardır hepimizin bildiği. kurtarır da. ancak buradaki erkenlik terimi hastalığın veya durumun ilerleme hızı ile görecelidir.
elinde yeterli veri olmadan teşhis yapanlar da erken teşhis yapmış olurlar ve çoğunlukla yanılırlar. hatta laf sokmak için ellerindeki kısıtlı datayı eğiip büken şerefsizler de vardır.
kulzos'ta yazmayı seviyorum ve burada yazmaya devam edeceğim. artık kimseyle laf alışverişine giresim de yok.
ancak dün gece nickimi pasta olarak kısaltan bir yan hesap hakkımda uyduruk kişisel bilgilerle dolu bir sözde kapak girdisi yazdı. başlık nickaltım olmayınca ve pasta diye kısaltıldığında gerçekle alakası olmayan özel hayat bilgileri kıçtan sallayarak "ifşa edilebiliyormuş "demek ki. komik olan sözlüğün ön yüzü olan, çoğunluklarca sözlüğün tek sahibi sanılan, ali koç hayranı üç çeyrek tanrı da bu etik dışı girdiyi beğendi.
gerçekten trolleme fırsatı kollayan bir yazar için bulunmaz bir nimet bu. örneğin rezil olmak başlığına iş hayatının tamamını rüşvet yiyerek geçiren üç çeyrek tanrıların eylemidir yazabilirim. ve bu işi sözlükteki hemen her yazar için uygulamak, yani birisini dolaylayarak taglemek ve hakkında asılsız şeyler yazmak son derece kolay.
elbette bunu yaparak bazı yan hesaplarla yel değirmeni savaşına girmeyeceğim ve fenerbahçe'nin ali koç yönetimi dönemi rezilliklerini de yazmaya devam edeceğim ancak yönetimin, yok yok ne alakası var yönetimle, yönetimin değil malum kişinin etik anlayışını da görmüş oldum. şimdi oturup bu zat hakkında benim de bel altı vurmam çok kolay. ben yazdıktan sonra siler siler ama silinene kadar olan olur zaten. sözlüğe giriş tarihi beş ay olan bir yazarın iki yıllık bir dönem üzerinden bana laf sokması ise bu yazarın zayıflığı, gerçek nicki neyse onla gelseydi keşke. bir şey değişmezdi, yine uğraşmazdım kendisiyle.
neyse buradayım ben, beklerim. -
İzban özlenir mi ya, özlemişim -
sağdaki soldaki sözlüklerden bu ne de güzel nickmiş deyip hafızama istemeden attığım sözlük nicklerini yazayım dedim. neden dedim, bilmiyorum.
hak yeme hell yeah
kahlolası frida
kadim şehrin konçertosu
anabacivokke
islanmayan tahtakurusu
the thin red wine -
chris isaak'in kevin costner filmi olan a perfect world için yorumladığı the little white cloud that cried şarkısını hiçbiryerde bulamıyorum.
Geniş mp3 arşivlerine sahip eski radyocularımızdan birinin arşivinde varsa ve benimle paylaşırsa çook mutlu olurum.
işin komiği yıllar önce bu soundtrack albümünü kaset olarak almıştım ama kim bilir nerelerde. Zaten kaset çalarım da yok. -
Herkese selam pasta konuşuyor.
Kulzos'a bir kısmı içsel, bir kısmı kulzos dışı dışsal, bir kısmı da kulzossal sebeplerle veda etmeye, daha doğrusu süresiz ara vermeye karar verdim.
Bunu bangır bangır duyurmayı diğerleri yaparken hep gülünç bulmuştum ama an itibariyle bu duyurunun gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kulzosta uzun süre anonim kimliğimle yer aldım, buradaki istisnasız herkesin ülke standartlarının çok üzerinde eğitimli, kültürlü, açık zihinli bla bla bla olduğunun farkındalığı ve sıradan farklılıklarını matah bir şey zannetme tavırlarının bence gülünç durumuyla bu türkiye seviyesi aydın grubun içinde yer almaktan ve sizin dediğiniz gibi aydının düşündüğünün zıttı da doğru olabilir düşüncesiyle sizi sanal kimliğimle "trollemekten" gurur duydum.
Sonra bir kısmınızla realize oldum, telefonda konuştum, yüzyüze konuştum, rakı içtim, şarap içtim sallandım. Bundan da sonra bunun bazı keysler için son derece yanlış olduğunu farkettim.
Yapılabilecek iki opsiyon vardı, troll sanallığıma geri çekilmek veya ortamı terketmek. Buradan yaşı küçük ama aklı büyük bir kardeşimiz "abi senin sanal kimliğin de gerçek aslında" dedi. Ne kadar da haklı olduğuna aydınlanıp gidiyorum.
Hatta gitmiştim de. Sonra sanal yakınlığımla konuştuğum, dertleştiğim, gülüştüğüm, ancak kulzos dışı hayatıma taşı(ya)mayacağım arkadaşlarımı bu kadarcık bilgi dahi vermeden terketmenin doğru olmayacağını hissettim. Onlar pasta'nın gerçek ve anonim dostlarıydı aslında.
Bu bilgilendirme girdisi ile time to say goodbye eşliğinde beni soran, merak eden, seven, sormayan, etmeyen, sevmeyen herkese elveda. -
According to classic rock there's a stairway to heaven, and a highway to hell.
i do not like taking stairs.
Bu türkçe değil diye silinmesin diye yazılan cümle.
(bkz: önlem iyidir) -
Kendimi partiye alain delon gelince içine kapanan mick jagger gibi hissediyorum -
herkesin meriç meriç kadınlara çiçek, tatlı, tektaş aldığı, çiçeksepeti'nin ciro rekoru kırdığı kadınlar gününde, kardan yapılan insan, kadın olunca kaçırılan ülkemde siyasetçi bir kadının kadınlar gününün kutlanması, o kadın kürt olduğu için lince uğruyor.
ben de olanlara inanmakta güçlük çekmekle meşgulüm. trolleyemedim bile, elim, kolum , dilim tutuldu. -
Son üç, beş yılımın kişisel analizini yapmaya karar verdim. Karar vermekle kalmadım, yaptım da.
Kişisel dediğim ben değilim bu arada, hayatımda önemli kabul ettiğim kişileri anlık değil de bir mesafeden ve topyekün inceliyim dedim.
Vardığım sonuç: ahmet, mehmet, süreyya, hepsi boş, hepsi rüya, bir gün hayat bitecek dersin görmüşüm rüya. değil tabi.
Ne kadar fazla yanıldığımı farkettim.
Bazılarını gözümde o kadar büyütmüşüm ki, teleskopla baksam daha iyiymiş.
Bazılarına hakettikleri yeri vermemişim, bazıları için yerim benim sandığımın çok altında veya çok üstündeymiş.
Bu konuda çok fazla hata yapmışım ki gerçekten çok hata yapmam, bu tip bir analizin herkese faydası olacağını ve hemen herkesin bu konuda yanlışları olabileceğini düşündüğüm için yazasım geldi kişiye özel başlığıma, kişisel analizimi. -
Kuantum elektrodinamiğine göre (QED), parçacıkların gerçek durumları ancak bütün olası geçmişlerinin toplamını alarak hesaplanabiliyor. heisenberg belirsizlik ilkesini de düşündüğümüzde, düşündüğümüzde yazsam da, düşündüğümüz de yazsamda sonuç hem aynı hem de sonsuz sayıda farklı olacak.
paralel evrenleri ya da alternatif gerçekliği hepiniz biliyorsunuzdur, şöyle bir paralel evren düşünüyorum, atatürk'ün başlattığı devrimler yine yarım kalmış, köy enstitüleri yine kapatılmış, marshall yardımı yine gelmiş ama sömürgeci batı tam başarı elde ederek siyasal islam temelli sömürü iktidarını bu kadar güçlenedirememiş, yüzü daha batıya dönük, tam bağımsız olmamış ama daha bir yunanistan gibi hem çok üretmeden batıya bağımlı, hem de batılı bir türkiye varsa başka bir paralel evrende hayat nasıldır.
okullarımızın tamamı boğaziçi gibidir, herkes seküler yönetime saygılı, modern ve çevresine saygılı yaşamaktadır. cinsel tabular yoktur, eşcinsellik son derece normal karşılanmaktadır, kadınlar iş hayatının her kademesinde yer almakta, her konuda sorumluluğu paylaşmaktadır, başbakanımız kırklarında, doğal sarışın, fit, iyi eğitimli, güzel bir kadındır.
yani bu paralel evrenle yüzde elliler tam olarak yer değiştirmiştir. işte bu paralel evrende, bir drag queen'i kendi kültürüne aykırı bulan, tdk kalıplarında hatalar yapan, 1920'ler öncesi anadolunun yüzlerce yıl yaşadığı kültürü, ya da bugünün orta doğusunun yaşadığı kültürü yaşamak isteyenler, insan olmamakla suçlanacak, dışlanacak, hor görülecek, aşağılanacaklardır.
yüzde ellinin hangi tarafı iktidarda olursa olsun, diğer tarafa hayat yok bu topraklarda. hem de kuantumun sonsuz imkanlarına rağmen. -
yarın haziran 2020,
sanırım son 20 yılın en acayip yılının yarısı yani. haziran 2020 için yazılmış olmasa da bu şiir haziranı karşılamak için uygun gibi sanki.
işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet! »
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?
«uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor! -
Bu başlığı sahiplenmek niyetindeyim.