yaratıcılıkları en üst düzeye 1990'larda, grup elemanları açısından en uyumlu oldukları döneme 2000'lerde ulaşmış bir grup rage. peavy wagner, victor smolski ve michael terrana üçlüsünün neredeyse 10 yıl bir arada kalabildikleri döneme aşık olmayan az sayıda heavy metal hayranı vardır. peavy'nin egosu önce smolski'yle arasını bozdu, sonra da terrana'yla. jörg michaelli, jochen schröderli ve thomas grüningli kurucu kadronun üzerinden de neredeyse 40 yıl geçmiş durumda. rage'in yan proje çokluğundan başını kaldıramadığı bir dönemi de mevcut. ayrıca rage'le birlikte unutulmazlar arasına kazınmış isimlerin kurdukları almanac, lingua mortis orchestra, avalanch, masterplan, refuge gibi grupların da heavy metal içindeki önemleri çok fazladır.
rage'in genelde pop'a yakın bir heavy ürettiği üzerine bir dönem çok eleştirildiğini okuduğumu hatırlıyorum. 2000'lerdeki smolski ve terranalı dönem ise, benim heavy metalde gördüğüm en iyi albümlerden biri olan soundchaser 'ın ortaya çıkmasını sağladığı için baş tacımdır. iron maiden'ın eddie 'sinden esinlenme olduğu her yerinden anlaşılan rage maskotu soundchaser 'ın hikayesinin anlatıldığı albüm, hem rage'in en iyi albümü olması sebebiyle hem de 2000'lerde derli toplu konsept albüm üretilmesine sağladığı katkı açısından değerini halen korumakta.
peavy'nin son 5 yılda rage'te neredeyse tek başına kaldığını düşünüyorum. bu ortamı da kendi yarattığı için "beter olsun" ile "keşke en azından smolski'yle bir araya gelebilseler tekrar" arasında gidip geliyorum. rage'in son 5 yılda ürettiği 3 albüm de 2000'lerde kasırga gibi estiği günler aratıyor. geçen ay satışa sundukları wings of rage şu ana kadarki son rage albümü.
rage'e katılması tam bir şans işi olan marcos rodriguez ve peavy'nin yakın arkadaşı kontenjanını rage'in davul teknisyeni olmasıyla birleştiren lucky maniatopoulos peavy'ye eşlik ediyor. peavy'nin vokali halen aynı sınırlara çıkabiliyor: kükremeli ve patlamalı clean vokali eskiyi aratmıyor, soundchaser hikayesini anlatırken tüyler ürpertmiş epik anlatımı bozulmamış, rage'in rifflerinin yumuşadığı eleştirilerine karşı scream vokale yakın vokaller denediği şarkıların sayısı artmış. shine a light'taki nefis solonun keskinliği, blame it on the truth'un eski rage ekibine bir saygı duruşu hissi vermesi ve for those who wish to die'ın thrash metale selam çakması albümü dinlerken aklınızda kalanlar oluyor. geri kalanlar zaten peavy'nin müzik kariyerinde her zaman olan şeyler: heavy'nin ruhuna uygun hızlı tempo, back vokallerin peavy'ye eko sağlamaktan başka bir işe yaramaması, şarkıların sözlerinde anlatılan hikayelerle rahatlıkla bir öykü kitabı hazırlanabilecek dünyalar yaratılabileceği, derinlikli bir heavy metal albümü dinlemek için rage'in hemen hemen her zaman seçim yapılabilecekler arasında yer alması. albümün bonus şarkısının down by law olması da biraz üzdü beni açıkçası. "ne gerek vardı buna şimdi?" tepkisini vere vere şaşkınlığımı unuttum. peavy gene "rage benim" demeye başlamış gibi hissettim.
rage '90'lardaki kadar bilinmiyor, 2000'lerdeki kadar da iyi değil. gene de, eski kafalı heavycilerin "rage'in yeni albümü çıkmış" cümlesine olumlu tepki verecekleri kadar çizgisi belli bir grup. son albümleri özelinde eleştirmem yersiz olacak. soundchaser hatrına hiçbir zaman rage'i yıkıcı eleştiremeyecek insanlardan biri olduğum için "rage'in şimdiki halini dinleyin" gibi bir tavsiye veremeyeceğim gibi, "rage'in eski albümleri nefisti be. açıp açıp dinliyorum halâ; eskimiyor" gibi acıklı bir özlem cümlesi de kuramıyorum. heavy seviyorsanız ve peavy'siz bir rage'in var olamayacağına körü körüne inanmıyorsanız, rage'i bi' dinleyin; sevip sevmeme kararını kendiniz verin.