fenerbahçenin başında ikinci resmi maçına çıkmış teknik direktör. sezon öncesi olması, oyuncuların ve yeni transferlerin tam anlamıyla hazır olmaması gibi nedenlerle kritik yapmak çok kolay olmasa da yaptığı anlık müdahaleler sanırım herkesi mutlu etmiştir. ilk lugano maçında rakibin hamlelerine oyuncu değişiklikleri başta olmak üzere hızlıca reaksiyon vermesi, ikinci lugano maçında krunici ikinci yarıda çıkartması, irfanı biraz gecikmeli olsa da oyuna alması falan geçen sezon görmeyi unuttuğumuz hamlelerdi. lugano normal şartlar altında fenerbahçenin rakibi olmamakla beraber ilk cümlede söylediğim gibi sezon başı olması nedeniyle aslında stres yükü fazla maçlar oldu. bu stres yük altında sakin kalmayı başarıp kritik hamleleri doğru anlarda yapması bence yıllardır özlemini çektiğimiz eksik parçayı tamamlayacağına dair müthiş bir ışık kenar yönetimi açısından. fenerbahçe bir şekilde kazanma alışkanlığı olan ancak stres anları doğru yönetilemeyen bir takım. bu da kazanma alışkanlığının winner kimliğine dönmesine engel oluyordu. mourinho sayesinde winner takım kimliğini de tam olarak kazanmış olacak gibi görünüyor. şimdilik tek beklentim fred'in yokluğunda çözümü takım içinden çözmesi; yani biraz sihirbazlık...
bir bildiği vardır düşüncesiyle henüz yaptıklarını eleştirmekten kaçınıyorum şahsen. evet benim de video oyunu menajerliğinde en az onun kadar tecrübem var elbet ama benim tecrübem sanal alemde geçerli işte sadece. çorumspor ile şampiyonlar ligini mourinho bile alamaz mesela... neyse.
ilk resmi maç mağlubiyetini aldı dün kendisi. rakip gerçekten de şu aşamada gelebilecek en zor rakipti ve geldi. iki tane seken top haricinde harika bir akşam geçiren liva sayesinde maç çok da kötü sayılmayacak bir skorla bitti. dzeko da liva kadar formda olsaydı galibiyet bile alınabilirdi elbet ama şans bizden yana değildi.
şu aşamada çok da haddim olmasa da mourinho'nun krunic tercihini sorgulamak zorunda hissediyorum kendimi. evet ben de biliyorum tonali ile yan yana oynadığı milan günlerinde oldukça iyiydi krunic. ama o günlerinden eser yok bize geldiğinden beri. hal böyle iken takımı bir kişi eksik bırakan adamdaki ısrarı anlayamıyorum. hayır kötü oynayabilirsiniz ama kötü koşamazsınız. koşmaktan bile çekinen bir futbolcunun mourinho gözündeki değerini anlamıyorum. nitekim zajc ile birlikte fenerbahçe'nin geçen sene finale çıkmamasını sağlayan adam krunic. hal böyleyken dilerim tez zamanda bir seçenek olmaktan çıkar da hepimizin kafası rahat eder.
bu durum haricinde de tercihlerini sorguladığım oluyor. becao djiku beklerken çağlar jayden oynuyor olmamız mesela. becao gibi pitbull tadındaki adamın 4. stopere düşmesi. ha bir bildiği vardır elbet.
peki sadece gözlemlediğim kadro tercihleri mi? elbette değil. takımın sağlam antrenman sürecinde olduğu ve bu nedenle bu maçlarda zorlandığı da net olarak görülebiliyor. keza rakip de öyle bize göre sezonu iki hafta geç açmış olsa da. ama dün oynanan maçın ikinci yarısında beş büyük ligin fena olmayan bir takımı karşısında fiziksel üstünlüğü ele geçirmiş olmamız da gözümden kaçmadı. premier ligin antrenman sisteminin değişmesinin temel sebebi olan mourinho'nun takımının çok diri olacağının sinyallerini aldım ben.
neyse efenim. kendisi jesus değil. hiçbir zaman bizi heyecanlandıran bir futbol oynatmayacak belki ama hedefe odaklı bir takım izletecektir diye düşünüyorum. ama krunic'e verdiği şansı bence bartuğ daha fazla hak ediyordu. gerisini zaman gösterecek.
Bu entry'mde de söylediğim gibi elindeki kadroyla başarılı olması ihtimal dahilinde olmayan işi bitmiş hoca. Fenerbahçe yönetilemiyor. Ali Koç futboldan men edilmeli.
anladığım o ki fenerbahçe artık kendisinin yönetimi altında yaldır yaldır bulduğuna daldır tipolojisinden sıyrılarak rakibi kendi istediği gibi oynatmaya çalışarak ilerleyeceği bir futbol anlayışına evrilmeye çalışıyor:
1. önde baskıyı azaltacaksınız,
2. topun sınırlarını kendi belirlediğiniz alanlara taşınmasını sağlayacaksınız,
3. baskıyı, sınırlarını kendi belirlediğiniz bu alanların içinde kuracaksınız
bunun defansif anlamda müthiş bir taktik disiplin gerektirdiği ortada. dirençli, yüksek konsantrasyona sahip oyunculara sahip olmanız gerekiyor. maçlarda fenerbahçe'nin ön alan baskısını azaltarak daha kompakt bir görüntüye evrilmesinin nedeni bu sanıyorum. burada taktik disiplinin tam oturmamasından mı yoksa oyuncuların bireysel yetersizliklerinden mi kaynaklandığını tam bilmediğim bir durum ortaya çıkmış durumda. savunma önünde hamle yetersizliğinden de kaynaklanan (özellikle kruniç'in oynadığı maçlarda) rakibin tehlike yarattığı "istenmeyen" boşluklar oluşuyor. bu gedik kapandığında fenerbahçe'nin savunma anlamında zor çözülecek bir takım olacağını düşünüyorum. aykut kocaman dönemi fenerbahçesinin de benzer özellikleri vardı. işin daha tam oturmadığını gösteren en önemli gösterge ise bence orta saha göbeğinin kolay delinebilmesi fenerbahçe'de. bu ise, hamleli oyunculardan ziyade taktik disiplinin oturmasıyla çözülebilecek gibi görünüyor.
Kariyeri kamikaze misali düşüşteyken Fener'e tutunmuş adam. Spesiyal adamımız hakemlerle maç yönetmeyi çok sever, bu konuda tam da ülkesini seçti, zeki adam.
Bizden de sana atalar usulü bir deyiş gelsin o zaman değerli hocam:
"Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke'ye, eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye?"
Tekrar ziyaret ediyorum ve ne dediysem birebir çıktı. Bu adamın miadi dolalı 10 yıl oluyor aşağı yukarı ama taraftarlar görmek istemiyorlar. O dönem de sözlükte bir yazar ismi lazım değil söylememe gerek yok (--> "LARDEN" < --) o dönem bana karşı çıkmıştı bu adamı savunmuştu. Sadece acı acı gülüyorum ve her ne kadar Fener'i sevmesem de üzülerek gelişmeleri takip ediyorum.
top class olduğu günler en az 10 sene öncesinde kaldı. yeni futbola da ayak uyduramadı maalesef. beşiktaşa gelmediği gün evde mutluluktan takla atmıştım iyi oldu böylesi.
her daim adı gelmiş geçmiş en iyi hocalar listesinde yer alacak olsa da bizim sadece adı süper olan ligimizde 4. haftadan beri falan gitsin denilen hoca. içinde yaşadığımız ülke olmasa aslında baya komik bir mevzu bu.
gerçekten süper bir lig olan premier ligden örnek vereyim. kadro değeri 850 milyon euronun üstünde olan manu'da ajax yaratmaya çalışan ten hag denen dallama 126 maçta 1.87 puan ortalaması ile hala takımının başında. evet ona da ufaktan gitsin diyenler oluyor artık. e olması da doğal artık. ama 14 resmi maçta 2 puan ortalaması ile daha işe yeni başlayan mou için gitsin deniyor. niye? çünkü bizim ligimiz süper!
geldiği günden beri taraftarın gazıyla iş yapan ali başkan umarım bu sefer doğru bir yöneticilik sergiler ve ne olursa olsun benim hocam mourinho der. ki bence de yapılması gereken bu. mourinho'nun türk futboluna ihtiyacı yok. türk futbolunun mourinho ve benzeri hocalara ihtiyacı olduğu ise yadsınamaz bir gerçek.
Şu ülkenin futbola dair gündeminde tartışılan, yetkinliği sorgulanan isim. Üstelik tek isim. Meğersem mourinho gelene kadar nasıl da güllük gülistanlıkmış her şey.
Bence de gitsin ya da kovulsun; yoksa ne bu ülke, ne de bu lig düzelir.
nedir bir maçı, turnuva veya ligi kazanırken futbol adına doğru olan? göze hoş gelen, herkesin topa sahip olma oyunu oynamaya çalıştığı, kalecilerin bile stopere dönüştüğü futbol mu doğru olan?
mesela futbol tarihinde en azından benim bildiğim kadarıyla "negatif" futbolla kazanılmış en büyük başarı olan avrupa şampiyonluğunda, otto rehagel'in yunanistan'a oynattığı futbol doğru değil miydi? örneğin aynı anlayışla montella bize de avrupa şampiyonluğunu kazandırsa ertesi gün "ama yüzde ellinin altında topla oynuyoruz biz" deyip kupayı geri verip montella'yı da kovacak, ekranlarda "türkiye böyle futbol oynamaz" diye yaygara mı koparacağız?
bugün avrupa futbolunda çoğu kişinin ağzının suyunu akıtarak izlediği klopp liverpool'unun başına geçen arne slot'u alt ederek avrupa kupası kazanmış mourinho'nun o finalde veya turnuvada oynattığı futbol doğru değil miydi? olmadığı için mi mourinho fenerbahçe'de, arne slot da liverpool'da gerçekten? bence roma taraftarına da sormak lazım futboldaki doğruyu bulmak için, o gün doğruyu yapan roma mıydı feyenoord muydu diye belki. hatta pişman mısınız diye de sormak lazım...
kısacası, cv'sine baktığınızda futboldaki doğrunun ne olduğu sorusunun cevabına bu ülkedeki hatta belkide dünyadaki insanların pek çoğundan daha yakın olan mourinho'ya "fenerbahçe geriye yaslanmaz, topu rakibe vermez, tadiç sağda oynamaz, üçlü oynamamız lazım vs..." gibi akıllar vermek bana beyhude bir çaba gibi geliyor. daha doğrusu, kendi bildiği şekilde avrupa'da kulüpler bazındaki bütün kupaları kazanmış tek teknik direktöre, yıllardır izlediği yolun yanlış olduğunu anlatma çabası, doğrunun aslında topa sahip olmak vs. olduğunu kabul ettirmeye çalışmak bana komik geliyor.
herkesin ütopyası şu: fenerbahçe başarılı olsun, ama bunu yaparken rakibi boğsun, savunmadan pasla çıksın, top şişirmesin, topla oynama oranı %60 olsun, oyunu rakip sahaya yıksın vs.. ok, ama mourinho'nun doğrusu bu değil. kaldı ki bunu isteyip mourinho'yu getirmek başlı başına bir hata zaten. hadi bunun kararını biz vermedik, "ama elinde dybala, lukaku" olacaktı diye dolaylı yoldan aldığı sonuçları eleştirmek de başlı başına kendiyle çelişen bir problem. mourinho'nun doğrularını kabul etmeyip "ama" ile başlayan cümleler kurmak, sonuçları dolaylı yoldan olmayan oyunculara bağlamak insanın kendi doğrularını da kabul etmemesi demek.
yine söylüyorum, cv'sine baktığınızda da haklı olan mourinho gibi gözüküyor hala. belki biz de kendimizi barcelona, liverpool, real madrid gibi görmek yerine bir süre yunanistan olduğumuzu kabul etmeliyiz...
Bu akşam itibariyle Türkiye kariyerini bitirmiş olabilir, tarihe not düşmek lazım.
Rakip takımın tiyatrocu koçuna tavşan dedikten sonra üstüne bir de burnunu sıkmak, burayı ve insanını küçümsüyor eleştrilerini haklı çıkarmak dışında bir işe yaramayacak ki eleştirilerin dozunun çok sertleşeceği ve mourinhoya köpek çekileceği de aşikar.
Tabi evindeki maça internet ortamlarında gs nikiyle takılan bir hakem atandığında en ufak yangın yap(a)mayan, devre arası transfer döneminde youtube yorumcularının gazına gelip kafada futbolu bitirmiş adama takımın bonuslarla beraber en fazla parasını bağlayan yöneticilere falan iyi dayandı şu saate kadar. Ben olsam memen görünüyor dedikleri gün sıkmıştım birilerinin burnunu...
*Eğer Türk hakem olsaydı Yusuf maçın başında kart görürdü ve benim onu oyundan çıkarmam gerekirdi. Hakeme teşekkür etmem gerekir çünkü bahsettiğim pozisyonda diğer kulübede herkes maymun gibi zıplıyordu"