the matrix reloaded ile birkaç ay arayla, aynı yıl* gösterime girmiş, the matrix serisinin son filmi. insan şehri zion'un, ilk filmden sonra bambaşka bir hal alan ajan smith'in ve makineler şehri'nin akibetinin ne olduğunu gösteren filmdir.
smith'in insan olmanın çatlakları ve kofluğu üzerine filmin sonlarına doğru verdiği söylev, sadece bu filmin değil, tüm serinin en iyi sahnelerini barındırmakta. üçlemeyi geçtiğimiz birkaç gün içinde tekrar izleyip bitirdim. her izlediğimde olduğu gibi, bu sefer de smith'in bu söylevi aklıma kazındı. paylaşayım:
"i really should thank you for it. after all, it was your life that taught me the purpose of all life. the purpose of life is to end(...) why, mr. anderson? why, why, why? why do you do it? why? why get up? why keep fighting? do you believe you're fighting for something? for more than your survival? can you tell me what it is? do you even know? is it freedom or truth? perhaps peace? could it be for love? illusions, mr. anderson. vagaries of perception. temporary constructs of a feeble human intellect trying desperately to justify an existence that is without meaning or purpose! and all of them as artificial as the matrix itself. although only a human mind could invent something as insipid as love. you must be able to see it, mr. anderson. you must know it by now."
"aslında size teşekkür etmeliyim. sonuçta bana hayatın amacını öğreten sizin hayatınızdı. hayatın amacı sona ermektir(...) neden, bay anderson? neden, neden, neden? bunu neden yapıyorsunuz? neden kalkıyorsunuz? neden savaşmaya devam ediyorsunuz? bir amaç uğruna savaştığınıza mı inanıyorsunuz? sadece hayatta kalmanızdan fazlası için? bana ne olduğunu söyleyebilir misiniz? siz biliyor musunuz acaba? özgürlük mü, yoksa gerçek mi? belki de barış içindir? aşk için olabilir mi? yanılsamalar, bay anderson. algının kaprisleri. anlamı ya da amacı olmayan bir varoluşu haklı göstermeye çalışan güçsüz insan aklının geçici soyutlamaları. ve hepsi de matrix'in kendisi kadar yapay. gerçi, aşk kadar yavan bir şeyi ancak insan aklı icat edebilirdi. bunu görebiliyor olmalısınız, bay anderson. şimdiye kadar öğrenmiş olmalısınız."
üçlemeyi tek bir söylevle net bir şekilde özetlemek ve hem smith'in varoluş felsefesini hem de neo'nun neden seçilmiş olma yolundan sapmamayı tercih ettiğini anlatmak bu kadar kısa süre içinde mümkün olamayabilirdi. bunda elbette ki hugo weaving'in müthiş mimik oyunculuğunun ve nefreti, öfkeyi ve tabii ki tiksinmeyi birkaç kelime ile karşısındakine rahatlıkla verebiliyor olmasının da etkisi var. "hayatın bomboş olduğunu, her birimizin kukladan başka bir şey olmadığımızı görebilmek ve hatta gördükten sonra da aynı şekilde davranabilmek insan olmanın en zayıf yanlarından biridir" çıkarımını, filmin temel felsefesini bir kenara bırakarak düşünmek, oldukça moral bozucu oluyor.