senaryosu üzerinde yılarca çalışmış mert fırat'a ilksen başarır'ın omuz vermesiyle ortaya çıkmış, 2009 yapımı türk filmi. son 20 yılda çekilmiş en iyi türk filmlerinden biridir. benim için ilk 3'te yer alır rahatlıkla. zaten başarır'ın hemen 2 yıl sonra gene hem senaristi hem de yönetmeni olduğu atlıkarınca da bu listemin tepesinde bulunuyor.
vıcık vıcık duygusallık tohumları ekmeden de fiziksel eksikliği bulunan insanlara karşı empati kurabilmeyi öğretme amacı taşıyabilen bir film başka dilde aşk. keşke "süresi 3 saat olsaydı" veya "mini dizi olarak birkaç bölüm halinde çekilseydi" diyerek izliyorum her defasında. filmdeki onur'un hayatını anlatmaya devrimcilik ve başkaldırı üzerinden başlayan ilksen başarır ve mert fırat, zaten acıma hissiyle dolu, kof bir romantizm aktarmak istemiyorlar; burası çok açık. aslında filmin bu berbat sıradanlığa düşmemesini sağlayan temel etken saadet ışıl aksoy. kendisi gibi mankenlikten oyunculuğa geçmiş çok sayıda türk aktris olmasına rağmen, festival filmlerinde kendi neslinden sadece kendisinin boyuna yer alması ve yönetmenlerin de kendisini el üstünde tutması çok fazla şey anlatıyor aslında. aksoy'un müthiş bir oyunculuğu var. zaten hatun duru bir güzel ve özellikle vücut diline tamamen hakim olduğu için herhangi bir filmde canlandırdığı karakter bir şeyi anladığında izleyici de anlayabiliyor, bir şeye şaşırdığında şaşırabiliyor ya da öfkelendiğinde öfkelenebiliyor. kendisinin orta yaş sonrası halinin zuhal olcay'ın veya derya alabora'nın en iyi dönemlerine benzeyeceğini düşünüyorum. ayrıca filmin kadorsundaki lale mansur ve didem balçın da "bu bir festival filmi ve ciğerinizi delecek" uyarısının kendiliğinden verilmesini sağlıyor.
moraliniz her bozulduğunda, günün stresi üzerinize depresyon ve uykusuzluk kurşunları attığında, umutsuzlukla dolu bir halde evin kapısını araladığınızda, yapayalnız çürümeyi bomboş bir evde beklerken, hayatı sonlandırmanın bile yoruculuğu üzerine kafa yormaya başladığınızda aklınıza bu film gelsin isterim. açın, izleyin; umut dolun. çünkü halâ umut var . evde böyle filmlerden sonraki çöküşlerimi bertaraf edebilecek bir duble rakı bırakmış olmayı diliyorum ve kendime lanet ediyorum.
bir süre evde kalmak zorundaysanız ve çağdaş türk sinemasının iyi örneklerinden birini izlemek istiyorsanız, tercihlerinizden biri olması gereken film.
ilksen başarır'ın atlıkarınca ile birlikte en iyi işi bu film. bi' miktar yan hikayeciklerde sorunlu (emeğin yüceltilmesi kısmında büyük sorunlar var), aşk hikayesinin yoğunluğundan ara ara uzaklaştığı bölümlerde ne izlediğinizi sorgulamanıza neden oluyor (bireysel engeller mi, toplumsal cehalet mi? neye odaklanacağınız bazı sahnelerde fazlasıyla değişkenlik gösteriyor), bir aşk hikayesinin yan unsurları olan aile, iş ortamı, eski sevgililer, kariyer tercihlerinde yaşanan sorunlar gibi etkenlerin filmin tamamını kapladığı yerlerde gene odak noktanız kayıyor (onur ve zeynep'in hikayesini değil, türkiye'de yaşayan 2 alt-orta sınıf işçinin sosyal çevreleriyle birlikte büyüyen hikayesini izliyorsunuz aslında. bunu anlamak da baya süre alıyor). bu olumsuzlukları haricinde, başarır'ın ne anlatmak istediğini izleyici rahatlıkla sömürebiliyor. böylelikle filmin dilinin de gayet anlaşılır olduğunu söylemek mümkün.
ben sıklıkla rocket science ile birlikte izliyorum, iyice içimi şişiriyorum. dertsiz, tasasız olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda "2 film bir arada" gecesi yaparak "mood breaker" olarak kendinize servis edebilirsiniz. hastayken izlemenizi tavsiye etmem, izlerken baya baya tıkanabiliyorsunuz.